Hwa-Sa - Lmm
''Çok şey vardı anlatılacak. O yüzden sustum.
Birini söylesem diğeri yarım kalacaktı.
Sen sustun mu duyduklarımı?''
Yine aynı oda.
Beyaz perdenin camdan dışarı uçuştuğu, sessizliğin hakim olduğu, meleklerin doluştuğu oda.
Ve yine aynı kız.
Camın önünde dikilmiş, bekliyor.
Saçları rüzgârdan uçuşuyor, gözlerinden yaşlar süzülüyor.
Belli ki çok şey kaybetmiş o kız. Çok acı çekmiş, kaldıramıyor artık.
Melekler kulağına uğultu bırakıyor, ona beyaz elbise giymesini söylüyorlar.
Ama onun beklediği başka birisi var. ''O gelmeden gitmem.'' diyor kız.
Artık ağlamak bile zor geliyor, her şeyin zor geldiği gibi.
Kurtulmak istiyor ama cesareti yok, annesinin yanına gitmek istiyor ama dünya onu kendine çekiyor. İkilemde kalmış, tekrar habercisini bekliyor umutla.
''Sana verdiğim şansı değerlendirmezsen, daha çok ağlayacaksın Lisa. Bir dahaki sefere görüşmek üzere.''
Mırıldanarak konuşurken, elleriyle gözlerinden akan yaşları siliyor kız.
''Geri geleceksin.''
Dışarıdaki mavi gökyüzüne çeviriyor irislerini. ''Beyaz bulutlar ne kadar da güzel görünüyor. Güneş onları aydınlatıyor, ne hoş.'' diye düşünmeden edemiyor.
Yemyeşil ağaçlara, uçuşan yapraklara bakıyor. ''Aslında yaşamak güzel olabilirdi.'' diye geçiriyor içinden.
''Bu kadar kayıp vermeseydim, yaşamak güzel olabilirdi. Nefes almak acıtmazdı. Dünyanın bütün güzelliklerinin tadını çıkarırdım.''
Sesi titreyerek konuşurken, gözlerindeki yaşlar daha da hızlı akmaya başlıyor. Rüzgârın şiddeti artıyor. Ağaçların yaprakları daha çok savruluyor. Gökyüzündeki güneş kayboluyor, ışık verdiği beyaz bulutların yerini, grinin en koyu tonu alıyor. Yağmurun habercisi oluyorlar bulutlar.
Kız içindeki acıyı dindiremiyor, bağırsa da rahatlamıyor.
''Daha ne kadar sürecek?'' diyor bağırarak.
''Cezam ne zaman bitecek?''
Hıçkırarak ağlarken, yere düşüyor. Ellerini yerdeki parkelere koyuyor. Ağlamak işkence haline geliyor, içindeki yangın daha da büyüyor.
''Cezanı bitirmek senin elinde.''
Duyduğu tanıdık sesten duraksıyor önce. Seviniyor bir yandan, geri geldiği için. Gözlerindeki yaşlar çenesinden süzülürken, burnunu çekerek başını kaldırıyor. Gökyüzüne bakıyor.
Kapkara bulutların arasındaki ışık ona umut veriyor. Yüzündeki gülümsemeyi göstermekten çekinmiyor.
''Nasıl yapacağım?'' diyor hiç çekinmeden.
Ama bir tarafı hâlâ buruk.
Bir tarafı hâlâ yaralı.
''Bana yaklaş.''
Ses yankılı gelirken, kız kaşlarını kaldırıyor.
''Ne?''
Meraklıca konuşurken, yerden kalkıyor.
''Bana yaklaş, aramızda sadece bir cam parçası var.''
Kız bakışlarını cama çeviriyor. Uzun bir süre bakıyor, sonra yavaşça yaklaşıyor.
Ellerini beyaz, uçuşan perdeye koyuyor. Çekip çıkarmak için hazırlanıyor.
''Beyaz elbisen sana çok yakışıyor Lisa, onu giy.''
Hüzünlü gelen sese karşın gözleri doluyor. Başıyla onaylıyor sanki görüyormuş gibi. Koşarak beyaz, oyuntu desenleri olan dolabın kapağını açıyor. Uzun, dizlerine gelen elbisesini çıkarıyor.
''Annem almıştı.'' diyor burukça konuşurken.
''Annen burada seni bekliyor.''
Duyduklarına çok heyecanlanırken, çabucak gitmek için üzerindeki siyah tişörtü, altındaki siyah taytı çıkarıyor. Beyaz elbisesini üzerine geçirdikten sonra saçlarını düzeltiyor elleriyle.
''Çok güzel oldun. Hadi, yaklaş bana.''
Ses onu kendine çekerken, kız son kez odasına bakıyor. Düşünürse yapamayacağını biliyor, kafasındaki kaostan uzaklaşarak, cama ilerliyor.
Perdeyi iki eliyle tutup çekerken, rüzgâr saçlarını savuruyor. Gözlerindeki yaşlar yavaş yavaş kururken, kız yaşadığı her şeyin geçip gideceğini biliyor.
''Geliyorum, beni bekleyin!'' diyerek bağırdıktan sonra, 4. kattaki odasının camına çıkıyor ve kollarını açarak aşağıdaki beton zemine atıyor bedenini.
Her şey bitecekmiş gibi.
Sanki çok basitmiş gibi.
***
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
betrayal high school, liskook
FanfictionŞizofreni, hastaların gerçek ile gerçek dışı olan olguları birbirinden ayırt edememesine yol açan, sağlıklı düşünce akışı, duygu kontrolü ve normal davranışa engel olan ciddi bir beyin hastalığıdır. ↺ #1 bangtanpink #2 jennie #5 liskook #5 jinsoo #1...