<8>

7.2K 927 645
                                    

Yatağımın yanına bakıp gülümsedim. Jisung ile ilk kez beraber uyumuş ve normal arkadaşların yaptığı şeyleri yapmıştık. Üstelik bana makyaj yapmıştı ve bu ikimizin de deli gibi hoşuna gitmişti.

Yataktan inecekken yer yatağında uyuyan Hyunjin'e dikkat ederek indim ve hâlâ dağınık olan salona baktım. En azından etrafta çöp yoktu, gece çıkarken Minho hyung tüm çöpleri atmıştı.

İfadesiz suratımla koltukları ve masayı düzenlemeye başladım, yine aynı Jeongin olmuştum ve şu an kime ihtiyacım olduğunun farkındaydım.

Salona çeki düzen verdikten sonra banyoya girip elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım ve aynadaki yansımama baktım. Boş bakışlar ve ifadesiz surat. Bu halimle kim beni neden severdi ki? Sevemezdi.

Banyodaki işim bitince salona adım attığımda içimi kaplayan huzurla gözlerimi kapattım ve kalbimin hızlı atmasına izin verdim. Birileri uyanmış ve salona gelmişti.

"Günaydın."
"Günaydın innie."

İsmimi uzatarak söylediğinde gülümsedim ve kendimi onun yanına attım. Bana baktığını hissettiğimde ona döndüm, gülümsememe engel olamamıştım.

Saçları dağınıktı ve yeni uyandığını belli eden gözleri hâlâ uykusuzdu. Üzerindeki ayıcıklı pijamalara bakınca kahkahamı bastıramadım. Gözümdeki tüm karizması bir anda yok olmuştu.

İki elimi yanakalarına atarak sıkmaya ve kafasını sağa sola hareket ettirmeye başladım. Bebek gibiydi.

"Ay ay ay sen ayıcık mı seviyorsun sen?"

Bebek taklidi yaptığımda elimin altındaki yanakların kasıldığını hissettim, gülüyordu.
Yanaklarını salıp ona baktım, gülümsediğini görmek bile içimin sıcacık olmasını sağlıyordu.

Belime sarılan kolların gücüyle kendimi Hyunjin'in kucağında bulmuştum, anlık olarak şaşırsam da yabancı olduğum bir an değildi, ilk sefere göre daha rahattım ve bedenini hissetmekten rahatsız değildim.

"Bu pijama sana ait, kısaca burada bebek olan tek kişi sensin."
"Ama şu an senin üzerinde. Benim üzerimde tişört, altımda ise şort var."

Gözleri ilk önce tişörtümün açık bıraktığı köprücük komiklerime oradan da çıplak bacaklarıma kaymıştı. Dudaklarını yaladığında gülümsememi saklamadan ona bakmaya devam ettim.

"Daha önce Roma'ya gittin mi?"

Böyle bir anın ortasında bu soruyu beklemiyordum. Başımı iki yana salladım ve gelecek olan tepkiyi beklemeye başladım.

"Ah, görmek istersin diye diyorum; orada da aynı senin bacakların gibi bembeyaz ve harika sütunlar var. Eğer bir daha gidersem o sütunlara baktığımda aklıma geleceksin."

Sesli bir şekilde gülerek kendimi biraz yukarıya çektim. Garip bir iltifat yöntemiydi ama etkileyiciydi.

"İltifatını görmezden gelip gerçekten Roma'ya gidip gitmediğini sorabilir miyim?"
"Yapamazsın."

Eliyle bacağımı sıkıca tutmaya başladığında artık gülmüyordum, o ise çoktan gülmeyi kesmişti. Elinin verdiği hissiyatla titredim ve kucağında hafifçe hareketlendim. Dudaklarını ısırıp kendini kasması dikkatimden kaçmamıştı, onu etkileyebiliyor muydum yani?

Bacağımdaki eli biraz daha yukarıya çıkacakken odamdan gelen kırılma sesiyle hızla ayağa kalktım. Hem paniklemiştim hem de Jisung'a bir şey olduğu düşüncesiyle endişelenmiştim.
Adımlarım hızla odama geldiğinde Hyunjin'in de arkamda olduğunu hissedebiliyordum.

"Hannie? İyi misin?"
"Ah, ben iyiyim ama ufak kedicik öyle değil sanırım."

Yere saçılan cam parçalarına baktım. Annemin bana aldığı ilk ve son hediyeydi ama şu an tek umrumda olan Jisung idi. Camlar, çıplak ayağına batarsa sorun olabilirdi.

"Önemli değil, dikkatlice buraya gel tamam mı?"
"Ne demek önemli değil Jeongin? Annenin sana aldığı ilk hediyeydi bu. Cidden salağın tekiyim."
"Jisung gerçekten sorun değil, ayaklarına dikkat ederek yanıma gel sadece."

Jisung çok yavaş ve dikkatli bir şekilde cam parçalarını atlayınca yanıma geldi ve bana sarıldı. Bu tepkiyi kesinlikle beklemiyordum.

"Sorun ne? Korktun mu?"
"Hayır."

Sesi çatlaktı. Ağlıyordu. İyi de sorun neydi ki birden bire?

"Jeongin bana karşı ilk kez böylesin. Benim için endişelendin."

Her zaman dediğim gibi ne kadar sıkı sarıldığımı bilemiyordum ama elimden geldiğince sarıldım Jisung'a, buydu işte; her ne kadar sorun etmediğini söylese de arkadaşlığımı istiyordu.

Ağlaması hafifleyince benden ayrılıp Hyunjin'e döndü.

"Aranızda ne olur bilmiyorum ama tek istediğim her zaman beraber olmanız. Hem Jeongin'in hem çevresinin iyiliği için. Hyunjin, onunla ilgilenebilir misin?"

Hyunjin'e yönelttiği teklif zorlamaydı ve doğru değildi. Ben itiraz etmek için yanıma döndüğümde Hyunjin'in gözlerinin dolu olduğunu görünce duraksadım. Şimdiyse dolu gözlerle bana bakıyordu.

"Tabii ki ilgilenirim. Elimden gelen her şeyi yapacağım senin için, bugünden itibaren iyileşmen için çabalayacağız."

●●●

Stray Kids'in 3.yıl dönümü adına bir şeyler yazmak için çok geç ama söylemek istediğim birkaç şey var.

Öncelikle Stray Kids'i Hellevator çıktığı gün rastgele tanıdım ve görür görmez hepsine çok ayrı bir sevgi oluşturmuştum. Yaş farkının az olmasının yanı sıra çok uyumlulardı ve dedim ki ben bu fandoma girerim.
Sonradan henüz predebut döneminde olduklarını falan öğrendim ve survival show ile çocukları iyice hayatıma kattım.
Stray Kids'in varlığı bir şekilde hayatımı etkiledi ve beni değiştirdi. Sanırım en çok bu nedenle onlara daha da bağlandım.
Kısacası Chan'ın da dediği gibi "stay olmanızdan gurur duyuyorum." :)

He bir de günün birinde bir yazar yaşarmış, bu yazar onun hikayesini okuyup takip etmeyenlere çok sinirlenirmiş skdnhdsohdjd

Oylarınızı ve desteklerinizi esirgemeyin kuzularım ♡

apathetic - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin