<10>

6.7K 924 567
                                    

Jeongin gözlerini aralayıp çevresine baktığında yine aynı korkuyu iliklerinde hissetti. Bu anı hatırlıyordu, on yedi yaşındaki Jeongin; şimdi gördüğü hâlini, beş yaşındaki Jeongin'i yeni yeni hatırlayabiliyordu. Üstelik hissettiği her şeyi hissediyordu.

Jeongin, yatakta korku dolu gözlerle çevreyi izleyen çocuk Jeongin'e baktı, neden öyle baktığını anlayamıyordu. Neyden korkuyordu bu kadar?
Bunu anlaması için çocuğun öksürmesi gerekti. Çocuk Jeongin öksürdü ve içeriye iri yarı, sinirli bir adam girdi.

"Sana o çeneni kapat demedim mi? Kaç sene daha uğraşacağım seninle? Seni başka bir babaya vermeyi o kadar isterdim ki."

Çocuk Jeongin babasının gözlerindeki hayal kırıklığını gördü ama çocuk hâliyle bile bunun gerçek olmadığını biliyordu, babasından nefret ediyordu.

"Şimdi cezanı çekmek zorundasın ufaklık."

On yedi yaşındaki Jeongin olacakları uzaktan seyderken babasının küçük Jeongin'in üzerine yürüdüğünü ve yumruklarını sıktığını fark etti. Ne olacağını anlaması uzun sürmemişti.

Gerçek hayatta kaç dakika geçtiğini bilmiyordu ama geçmiş hayatında öz babasından bir saate yakın dayak yemişti Jeongin.
Eğer bunun bir geçmiş olduğunu bilmese adamın üzerine atlar ve onu öldüresiye döverdi. Ama bu görüntüler zaten yaşadığı şeylerdi, bu görüntüler onun travmasıydı.

Bir anda karşısındaki görüntü değişmiş ve yerini sıcak bir yuva almıştı. Bu zamanı çok iyi hatırlıyordu. Onu evlatlık alan ailesinin yanında yaşamaya başlayalı iki sene olmuştu ve Jeongin okula başlayacaktı. Onun için ellerinden gelenin en iyisini yapıyorlardı. Sonra garip bir şey oldu. Üvey annesi Jeongin'e dokundu ama Jeongin bunu fark etmedi. Hissedemedi. Beyni unutmaya başlamıştı.

Küçük çocuk korkuyla ayağa kalktı ve ağlayarak odasına girdi, annesi ne olduğunu anlayamamıştı.

Jeongin bu detayı hatırlamıyordu. Tek hatırladığı okula başlayacağı için ona alınan üniformaları denediğiydi ama böyle bir anı hatırlayamıyordu.

Kulağına gelen erkeksi sesle kalbinin hızlandığını geçmişinde bile hissetti Jeongin. Bilinci yerinde değilken bile Hyunjin'i hissedebiliyordu.

"Bitti Jeongin, artık biliyoruz."

•••

Gözlerimi açtığımda karşımda şişmiş dudaklarla ve dolu gözlerle bana bakan Hyunjin'i beklemiyordum.

Kendimi kontrol ettiğimde benim de ondan pek bir farkım olmadığını fark ettim. Aklıma gelen geçmişim canımı yakıyordu.
Babamın gereksiz yere her gece beni dövmesi, evlatlık verilmem ve daha sonra gelişen olaylar canımı şimdi acıtıyordu.

"Şimdi kalkabilirsiniz, hastalığınıza dair her şeyi anlatacağım."

Psikolog kadının dediğini yapıp kalktım ama başımın dönmesiyle yeniden koltuğa düştüm, Hyunjin koluma girip dengemi sağlamama yardımcı olurken hâlâ canımın acıdığını fark ettim.

Sandalyelere oturduktan sonra önümdeki sudan birkaç yudum aldım ve beni bekleyen kadına döndüm. Aklımı eski görüntülerden arındırıp tüm ilgimi kadına verdim.

"Tam da tahmin ettiğim gibi beyniniz yaşadığınız travmayı unutmak istemiş ve bunu başarmış. Ama beyin bir şeyi unutmak istediğinde bunu ruhun da, kalbin de hatırlamaması gerek, yoksa beynin başına dert olur. Bu nedenle hissizleşmişsiniz. İlk kaybınız fiziksel olmuş, bedeninizde izler var mı hiç?"

Küçükken sırtımda ve bacağımda birkaç iz görüyordum ama ailem hep doğum lekesi olduğunu söylüyordu, çocuk olduğumdan öylece inanıyordum.
Sessizce kafamı salladım ve kadının konuşmasını dinlemeye devam ettim.

"O izler yok olmayacaktı ama canınız da yanmayacaktı. Daha sonra da ruhsal acılarınız yok oldu ve şimdiki durumunuza geldiniz."

Kadın duraksayıp Hyunjin'e baktı. Bir şeyler söylemeye devam etmek istiyor gibiydi ama onu engelleyen şeyler de vardı. Tekrar bana döndüğünde sorgulayıcı bakışlara mâruz kaldım.

"Hyunjin ile ne oluyorsunuz?"
"Arkadaşım."
"Ah, o zaman bunu sizinle yalnız konuşmam daha iyi olacak."

Kadın, Hyunjin'e dönüp kibarca kapıyı işaret ettiğinde Hyunjin sandalyede dikleşti, ciddi gözüküyordu.

"Ama ben olmazsam hissizleşiyor. Ne diyeceksen benim yanımda de Eura."
"Pekâlâ. Bu söyleyeceklerim tuhaf gelebilir ama, en son ne zaman sevgiyi hissetiniz Bay Yang?"

Düşündürdü bu soru. Ben sevginin ne olduğunu Jisung sayesinde öğrenmiştim ama sevgiyi Hyunjin'le hissetmiştim.

"Hyunjinle olduğum her an bunu hissedebiliyorum. Arkadaşlarıma karşı bunu fark etmemi Hyunjin sağlıyor."
"Hayır, yanlış anladınız. En son ne zaman birisinden hoşlandınız?"

Hyunjin'in bakışlarını hissettiğimde ona bakmamak için elimden geleni yaptım ve en doğru cevabı nasıl vereceğimi düşünmeye başladım. Hyunjin'den hoşlandığımı şimdi söylersem ne olurdu?

"Hyunjin hayatıma girene kadar böyle bir his yaşamadım."

Gayet anlaşılır bir cümleydi, psilolog da beni anlamıştı. Hyunjin'e döndüğümde ellerine bakarak gülümsediğini gördüm, o da mı anlamıştı?

"Sadece Hyunjin sayesinde hissetmenizin nedenini söylememi ister misiniz?"

Hyunjin kafasını kaldırıp meraklı gözlerle kadına bakmaya başladı, en başından beri ikimizin de en çok merak ettiği şey de buydu.
Aynı heyecanla kadına döndüm.

"Hissizlik durumunda beyin hoşlandığı kişiyle karşılaşınca ne olursa olsun onu hissetmek ister. Bay Yang, kimden hoşlandığınız çok açık. Bu yüzden birbirinizden bunu saklamayın, bu sizin de sağlığınız açısından önemli."
"Birbirimize açılmamız ne değiştirecek?"

Bu soruyu soran Hyunjin'di.
Kalbimin hızlanmasına göz devirip odaklanmaya çalıştım.

"Bay Yang'a gerçek sevgiyi verirsen onun yeniden hissetmesini sağlayabilirsin. Sana ihtiyaç duymadan da hissetmeye başlayabilir. Ama bunun için hem zamana hem de birbirinizi sevmenize ihtiyaç var. Benim söyleyeceklerim bu. Gerisi size kalmış."

●●●

Yorum atın hadi sizin yorumlarınızı görünce eğleniyorumm :')

Oylarınızı ve desteklerinizi esirgemeyin kuzularım ♡

apathetic - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin