<16>

6K 751 728
                                    

6 ay sonra

"Hyunjin mumlar hazır mı?"
"Hazır!"
"Bağırma salak, duyacak. Jeongin şu sevgiline bir şey söyle."
"Bir şey Hyunjin."
"Birbirinizi bulmuşsunuz."

Pastanın üzerindeki mumları yakarken pastanın tam ortasındaki resmi bozmamak için ciddi bir çaba harcıyordum. Her şey biricik hyungumuz Felix içindi. Onun biricik sevgilisi bugünün kusursuz olmasını istiyordu çünkü.

"Jeongin eline dikkat et."
"Aşkım şu mumu biraz daha sağa çeksene, resmi bozarım yoksa."

Hyunjin mumu kenara çekince son mumu da yakıp pastayı tamamladım. Chan hyungun yanına gidip gösterdiğimde beni onaylayıp sırtımı patpatladı. Kendimi çocuk gibi hissetsem de önemsemedim ve pastayı tezgaha koydum. Şimdi tek yapmamız gereken, karanlık odada saklanmaktı.

Banyonun kapısının açılmasıyla yerlerimizi aldık ve beklemeye başladık.
Chan hyung heyecanlı bir halde dizime vururken gülümsedim.

Salonun ışığı yandığında benle Hyunjin köşedeki koltukların arkasından çıkıp konfetileri patlamıştık, Changbin ve Seungmin hyung da gülleri atmaya başlamıştı ama sıralama kesinlikle yanlıştı.

Chan hyung sinirle koltuğun arkasından çıkıp elindeki yüzüğün hediye olduğunu unutarak Changbin ve Seungmin'e döndü.

"Ya salaklar, onu evlenme teklifine evet dediginde yapacaktınız."

Minho hyung, Jisung ile saklandığı koltuktan çıkıp Chan'a bakarak konuşmaya başladı.

"Zaten evet demeyecekti, neden üzerine gidiyorsun?"

Hyunjin'le göz göze geldiğimizde ikimizin de gülmemek için zor durduğumuzu fark ettim. Felix'e baktığımızda bu gülme isteğimiz daha fazla artmıştı.

Felix şokla bize bakarken olan biteni anlamaya çalışıyordu.

"Ya bırak, bok çuvalı."

Chan hyung Felix'in yanına yaklaşıp ellerini tuttu ve doğrudan gözüne bakmaya başladı. Boyları eşit olduğundan fazla zor olmuyordu onlar için.
Ne zor olmuyordu Jeongin?
Öpüşmek mi?
Senin dört aydır yapmadığın şey mi?

Sinirimi sonraya saklayıp Chanlix ikilisine döndüm.

"Felix bebeğim, aslında her şeyin son derece mükemmel olması için çok çabalamıştım ama bu gerizekalılar her şeyin içine etti."
"Chan yerim seni cidden..."

Felix'in gözleri dolduğunda başını geriye attı ve gözyaşlarının akmamasını sağladı.

"Bugünün senin için iki anlamı olmasını çok istiyorum Lix."
"Nasıl yani?"
"İlki senin doğum günün zaten, ama ikinci bir anlamı olması hoş olurdu."

Chan hyung cebinden siyah kutuyu çıkartıp içini açtı ve Felix'e yaklaştırdı. İçindeki yüzükler benim bile kalbimi hızlandırmışken Felix'i hayal dahi edemiyordum.

"Felix bundan sonraki her günümde benimle birlikte olur musun?"
"Kabul etme Felix!"

Minho hyungun sesiyle hepimiz kahkaha atarken Chan hyung sinirle arkasına döndü ve Minho'ya dil çıkardı. Çocuk gibilerdi.

"Channie,"
"Evet bebeğim?"
"Seni çok seviyorum."

Felix kollarını Chan hyungun boynuna dolayıp sıkıca sarıldı.
Bir müddet öyle durduktan sonra kutunun içindeki yüzükleri ikisi de taktı ve dudaklarını birleştirdiler.
Evet, tam da tahmin ettiğim gibi onlar için zor olmuyordu.

İkisini izlerken belimde hissettiğim ellerle kendimi geriye çektim. Hyunjin olduğundan emindim çünkü.
Ama farklı bir şey oldu. Belimde hissettiğim ellerin Hyunjin'e değil de Jisung'a ait olduğunu fark ettim.
Jisung'la ağzımız açık bir halde birbirimize bakmaya başlayınca ötekiler de bunu fark edip ilgilerini bize vermişlerdi.

"Neden çekildin?"
"Hwang iti sandım."
"Hissettin mi beni?"
"Hissetmesem bakar mıyım salak?"
"Nasıl oldu bu?"

Dudaklarımı büzüp omuzlarımı silktim.
Az önce ilk kez Hyunjin dışında birisini hissetmiştim, kalbim hızlı hızlı atarken Hyunjin'e döndüm. Şaşkınlık ve mutlulukla bize bakıyordu.

"Hyunjin odadan çıksana bir, hatta evden çık. Şansımı denemek istiyorum."

Son altı aydır bunu sürekli deniyorduk ama hep hüsranla sonuçlanıyordu. Hyunjin benden farklı bir yere gittiğinde hislerim kayboluyor ve robot Jeongin'e dönüşüyordum. Şimdiyse kalbimi saran bir umut vardı.

Hyunjin evden çıkmadan önce gözlerimin içine baktı, bu bana yeteri kadar güven vermişti.

Ve gitti.
Kapı kapandı.
Herkes bana bakarken benden gelecek cevabı bekliyorlardı.

"Jeongin aklına ölen kedimizi getir bakayım."
"Ya hain o söylenir mi?"

Gözlerim dolu bir şekilde Mia aklıma gelince ağlamaya başladım, ben ağlarken herkes gülüyordu. Bu tuhaftı ama onların ne için güldüklerini bilmek beni de gülümsetmişti.
Jisung hızla kollarını bana sarıp benimle ağlarken Minho hyung hızla dışarıdan Hyunjin'i çağırmaya gitti.

Hyunjin içeri girer girmez koşarak yanıma gelmiş ve bedenimi kendisine çekip sıkıca sarılmıştı.

"Bitti bebeğim, bitirdin."
"Bitirdik Hyunjin."

Saçlarımın arasındaki ufak öpücükler daha da mutlu olmamı sağlarken aklıma gelen cümleyle kalbim ilk kez huzurla dolup taştı. Evet bitmişti, çocukluğumdan beri yakama yapışan hastalığımı Hyunjin sayesinde yenmiştim.

●●●

Kaos ortamı yapmak konusunda berbat olduğumu söylemiş miydim?

Bu arada yavaştan yavaştan sona yaklaşıyoruz eklememi istediğiniz bir şeyler varsa buraya yazın kuzularım ♡

apathetic - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin