"Beyin şok durumunda kendini kapatmak istemiş ancak bir şekilde buna karşı çıkmaya çalışmışsınız, son sıralar çok stres içerisindeyseniz bu tarz bir şey yaşamanız normal, hatta beklenmedik şeyler karşısında çok gerilme yaşadıysanız daha da normal. Korkulacak bir şey yok Bay Yang."
Doktor son konuşmasını yaptıktan sonra kolumdaki serumu kontrol etti ve odadan ayrıldı. Normalde seruma gerek olmadığını herkes vurgulasa da Chan hyung benim için benden daha çok endişelenmişti, serum takılması için yapmadığı şey kalmamıştı.
"Stresten uzak durman gerekli innie."
Beklemediğim cümle karşısında gülmemi tutamadım, benim stresten uzak kalmam için Hyunjin'in hayatıma hiç girmemiş olması gerekirdi. Böylelikle duygusuz birisi olarak yaşar ve bu sorunlarla hayatıma devam etmek zorunda kalmazdım. Ayrıca birilerini özlemezdim de...
"Denerim ama zannetmiyorum hyung."
Cümlemi bitirdikten sonra odanın kapısı bir anda açıldı ve içeriye ilk önce Jisung, onun peşine de Minho hyung girdi. Hâlâ çift gibi davranmaları ister istemez hoşuma gidiyordu.
"Bebeğim, iyi misin?"
"Ben gayet iyiyim, Chan hyung çok endişelendi sadece."Jisung yanıma yaklaşıp sarıldığında hızla karşılık verdim, başta normal bir arkadaş sarılması sansam da işin aslı bu değildi, Jisung ağlıyordu.
"Yeniden hissizleşmenden çok korktum."
Sesi kısık ve çatlak çıkıyordu.
Kollarımı ondan çekip bana bakmasını sağladım ve gözünden akan birkaç damla yaşı elimle uzaklaştırdım."Böyle bir şey olmayacak, ben çok iyiyim, tamam mı?"
Dolu gözlerle başını yukarı aşağı salladı, o kadar tatlı duruyordu ki yememem için hiçbir sebep yoktu.
Yine de yemek yerine gülümseyerek yanağını sıktım ve Minho hyunga döndüm, endişeli görünümünün yanı sıra biraz bitkin duruyordu."Minho hyung, sen iyi misin?"
"Neden bana soruyoruz bunu ufaklık? Hastanede olan sensin."
"Benden daha kötü görünüyorsun çünkü."Jisung gözlerini benden çekip Minho'ya baktığında ikisinin arasındaki gerilim gözle görülür biçimde fazlaydı, Minho hyungun neden bitkin olduğu belliydi aslında.
Konunun üzerinde fazla durmayarak yumuşak yastığa iyice gömüldüm ve gözlerimi kapattım. En azından serum bitene kadar güzel bir uykuya hayır diyemezdim.•••
"Bir şey olursa ilk beni arıyorsun Jeong!"
Arkamdan bağıran Chan'a döndüm ve kısaca gülümsedikten sonra anahtarı deliğe sokarak eve girdim.
Serum biter bitmez çıkışıma dair birkaç dosya imzalamış ve hemen eve gelmiştim, her ne kadar uyusam da hâlâ çok yorgundum.Kapıyı arkamdan kapatıp salona doğru baktım, babamın yana dönük bir şekilde birisiyle konuştuğunu görebiliyordum ama kiminle konuştuğunu bu mesafeden görmem imkansızdı.
Elimdeki telefonu koridordaki sehpanın üzerine bıraktıktan sonra biraz daha yaklaşarak babamı incelemeye başladım. Biraz garipti; hem sinirli görünüyordu hem de sakin ama aynı zamanda karşısındakini öldürmek ister gibi de bir hâli vardı. Öyle dalmıştı ki konuşmaya benim geldiğimi bile duymamıştı."Baba?"
Artık salona girebildiğimde babama seslensem de gözlerim koltukta oturan yabancıdaydı. Nereden baksam babamla aynı yaşta olduğu kesindi ama babamdan daha yaşlı durduğu da kesindi. Daha önce hiç görmediğim ince yapılı bir adamdı.
"Hoş geldin Jeongin."
Babamdan beklediğim tepkiyi koltukta oturan yabancı verse de kibarca gülümseyip koltuklardan birisine oturdum. Gözüm babama kaydığında bana kaş göz işareti ile odama gitmem gerektigine dair bir şeyler söylemeye çalışıyordu ancak bu yabancı adamı merak ediyordum.
Yabancı olan adam gözlerini benden çekmeden konuşmaya başladı."Ne de çok büyümüşsün."
"Pardon, tanışıyor muyuz?"Soruma karşılık kaşlarını havalandırdı ve yüzünden silemediği gülümsemesini daha da genişletti. Kim olduğunu asla bilmiyordum ama bu adama ısınamamıştım, değişikti.
"Tanışıyoruz aslında ama-"
"Artık gitmek istersin bence."Babam ayağa kalktı ve oturan adamı ayağa kaldırdı, bir yandan da kapıya doğru iteliyordu. Adamsa hâlâ sırıtıyor ve bana bakıyordu. Ne döndüğünü anlayamıyordum.
"Neden onunla konuşmama izin vermiyorsun Yang?"
"Çünkü bunu yapmaman için çok şey kaybetti!"Sadece dönen olayı değil, ortada dönen konuşmadan da bir bok anladığım yoktu ve bu durum bir noktadan sonra can sıkıcı olmaya başlamıştı.
Evimdeki bu yabancı adam beni tanıyordu ve anlayamadığım türden konuşup babamı sinirlendiriyordu.
Kapıdaki ikiliye yaklaşarak onları ayırdım ve adama bakmaya başladım, tuhaf aurasının yanı sıra benzerliğimiz ister istemez dikkatimi çekmişti. Özellikle ağız yapımız tamamen aynıydı."Kimsiniz siz?"
Sırıtan suratına bir tane çakma isteği gün yüzüne çıksa da görmezden geldim.
"Tanıştırayım kendimi; Jang Junmi, senin öz babanım."
"Neyimsin?"
"Öz baban."Söylediklerini kavramak benim için biraz zaman aldı. Kavradığımdaysa hissettiğim korkunun ve sinirin tarifi yoktu. İlk önce babama, sonra da o herife baktım.
"Ne hakla buradasın?"
Gözlerimin dolmasını veya ağlamayı istemiyordum, bu adamın karşısında güçsüz görünmek istemiyordum ama sesim çoktan çatallaşmaya başlamıştı. Onun beni dövdüğü her an tekrar tekrar gözümün önüne geliyordu.
"Sadece seni görmek istemiştim, oğlumsun sonuçta."
Başımı iki yana sallarken konuştum.
"Değilim, senin oğlun falan değilim. Defol git bu evden."
Etraf bulanıklaşmaya başlasa da kapının eşiğinde olan adamı biraz iterek evden çıkarttım, hâlâ sırıtıyordu. Sırıtması durmuyordu, ama ben durdurmak istiyordum.
Ellerimi uzun zamandır sıkmanın verdiği sertlikle ona vurduğumda sendelemiş ve en önemlisi sırıtmayı kesmişti, şimdi o da benim gibi sinirliydi.
"Sevgilin-"
Cümlesini tamamlamasına izin vermeden bir kere daha vurmuştum ama babamın arkamdan geri çekmesiyle öylece kaldım sadece. Babam beni tutmaya devam ederken Junmi dengesini sağladı ve tekrardan sırıtmaya başladı. Tanrı'm...
"Sevgilin nerelerde Jeongin?"
"Ne diyorsun sen ya?"
"Diyorum ki: Hyunjin nerelerde biliyor musun? Ben biliyorum çünkü."Kollarımı babamdan çekip düzeldikten sonra Junmi'ye birkaç adım yaklaştım.
"Onu nereden tanıyorsun?"
Burnundan nefes vererek kıkırdadı.
"Terk edildin, değil mi? Nedenini bilmek ister misin?"
Konuşmaya bile hâlim kalmamışken biraz geriye giderek sehpaya doğru yaslandım, Hyunjin'in babamla tanışmış olma ihtimali beni deli gibi korkutuyordu.
"İstiyorum, gir içeri."
●●●
Herkes sanmak Hyunjin üvey anne yüzünden gitmek
Ama Hyunjin öz baba yüzünden gitmek...Bazı şeyleri yavaşça yerine oturtturuyorum ama bilmeniz gereken bir şey var
Jeongin'in öz babası Jeongin'den nefret ediyor, gerçekten sevmiyor.Hadi bol bol vote atın hemen diğer bölümü yayınlayayım akdnndisjd ♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
apathetic - hyunin
FanfictionKüçük yaşta yaşadığı travmadan ötürü tüm hisleri yok olan Jeongin, eğlenemeyeceğini bile bile gittiği bir partide onunla tanıştı, Hyunjin ile. @hyuninsmenu -130321-