<35> final

4K 469 669
                                    

Sesimi çıkartmamak, bağırmamak ve ağlamamak için kendimi tutuyordum. Chan'ın ve Felix'in üzerinde olan ilgiyi çekmeyi hiç ama hiç istemiyordum ama canım o kadar yanıyordu ki ağzımı açarsam ağlarmışım gibi hissediyordum.

Emin olabilmek için defalarca kez çevreme bakmıştım ama Hyunjin yoktu, az önce kolunda olup öpmek istediğim çocuk şu an yanımdan mucizevi bir şekilde yok olmuştu. Gözlerim yanmaya başladığında arkaya dönüp derin bir nefes aldım. Bu mükemmel günü boka çevirmek istemiyordum, en azından Hyunjin'in yokluğunu onlar fark ederse daha az can yakıcı olurdu.

Planım bu şekildeydi ama omzumda hissettiğim el buna engel oldu. Hyunjin olduğunu düşünerek hızla arkamı döndüm ama dokunan kişi Seungmin idi.

"Neyin var Jeong?"

"Dokunsalar ağlarım" lafı beni tutturuyordu. Yüzümü Seungmin'in omzuna gömerek tuttuğum gözyaşlarımı sessizce akıttım, onun endişeli sesi kulaklarımı dolduruyordu ama cümleleri anlamıyordum. Hyunjin'in yine gittiğini onlara nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum, üstelik bu sefer onu tehdit edebilecek kimse de yoktu.

"Jeongin sorun ne?"

Başımı kaldırıp kırmızı gözlerimle Seungmin'e baktım.

"Hyunjin gitti..."
"Ne?!"

Seungmin'in yüksek çıkan sesi herkesi yavaş yavaş basımıza toplamaya yetmişti, bunu yaptığım için vicdan azabı çekiyordum, Chan ve Felix'den özür dilemem gerekecekti.

"Nasıl gitti? Nereye gitti? Az önce yanımızdaydı."
"Ama şimdi yok!"

Artık sessizce ağlamıyordum. Sırtımda hissettiğim kollar ve bana sarılan bedenlerle daha da şiddetlendi gözyaşlarım. En azından yanımda olan altı kişi vardı.

•••

Otel odasına döndüğümde bomboş hissediyordum, yanımda bana destek veren onca kişi olsa da koskoca odada tamamen yalnızdım.

"Birisi arasın Hyunjin'i, cidden sinirlenmeye başlıyorum."

Chan hyung Hyunjin'in gittiğini öğrendiğinden beri sinir küpüne dönmüştü âdeta. Yanına kim gelirse gelsin veya kim ne derse desin anında sinirleniyor ve bağırmaya başlıyordu. Sanırım bunun sebebi geçen seferde yanımda olup her şeyi benimle yaşamasıydı, yine aynısının olması onu da yıpratıyordu.

Kendimden nefret ediyordum, onların en güzel günlerini mahvettiğim için.

Üzerimdeki ceketi yatağa bırakıp başımı ellerimin arasına aldım ve şakaklarımı ovalamaya başladım, baş ağrısı yavaşça ortaya çıkıyordu.
Gözlerimi kapatıp dinleneceğim sırada odada birisinin telefonu çalmaya başladı, kimin olduğunu bilmiyordum ama anime açılış müziği olduğuna göre Jisung'a aitti.

Jisung izin isteyerek odadan ayrıldığında peşine Minho hyung da gitmişti.
Son sıralar her şey dilediğim gibi ilerlerken neden yine böyle olmuştu ki? Chan ve Felix evlenmişti, Minho ve Jisung barışmıştı, Seungmin ve Changbin ise hayallerinin ülkesine gidiyorlardı ama benim hayatım iyice boka sarıyordu.

"Sanırım gitsek iyi olacak, sen de yalnız kalırsın Jeongin."

Kafamı kaldırıp Jisung'a baktım. Yalnız kalmak güzel fikirdi.

"Bence de, ama bir sorun olursa hemen ara tamam mı?"

Onların endişelerini yok ederek odadan yolladım, herkes odasına dağılırken ben biraz hava almak istiyordum.
Yarın Hollanda'da son günümüzdü ve geldiğimden beri bu otelin dışına hiçbir şekilde çıkmamıştım, biraz gezmek ve kafa dağıtmak istiyordum.

apathetic - hyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin