Anathema- Anyone Anywhere
Hiç kimse hissetmiyor içimdeki acıyı
Hiç kimse dünyaya benim gözlerimden bakamıyorZihnimin bomboş olduğunu hissettiren bir duyguya sahibim. Kalbim ve zihnim...
Algılama kapasiteme ihanet ederek bir şeyleri kabullenmemek benim için daha kolaydı. Zaten bu zamana kadar yaptığım bir şeydi bu. İleride bu kolay yol yüzünden zor yolun ardındaki kurtuluşu reddedip kolay yoldan giderek cehennemi getiriyordum kendime. Şu anki kolay yol ise gözlerime inanmamaktı. Bunun yerine fâiline sormayı aklımdan geçiriyordum hâlâ.
Görüyordum işte aslında algılamış ve idrak etmiştim de. Belki de idrak edip reddediyordum.
Nasıl yapmıştı? Nasıl yapabilmişti? Birisi kafamdaki dünyanın içinden beni çekip çıkarmış da gerçeğin karanlığına getirmiş gibiydi. Beni yutan bir karanlık...
"Jimin, iyi misin?" Gözlerimin önüne Anna'nın silueti donuk düşüncelerimi bloke etmişti. Cevap vermedim yaklaşık yarım saattir yaptığım gibi. Tek kelime etmedim, tek gözyaşı dökmedim veya fizikselde duygularımı yansıtacak bir davranışta bulunmadım. Neden bilmiyorum acı çekmek yerine hislerimden arınmış gibiydim. Kalbim acımıyordu, sanki bir kalbe bile sahip değildim.
"Lütfen bir kelime söyle. Bizi korkutuyorsun." Bakışlarımı ondan kaçırdım ve uzaktan bize doğru gelen bir bedene diktim gözlerimi. Bay Lee yanımıza kadar koşar şekilde adımladı telaşla. Ne için telaş ettiğini merak ediyordum aslında , zira buradan uzaklaşacak gücü kendimde bulamıyordum.
"Gitmemiz gerekiyor efendim. Bay Jeon-"
"Mu emrediyor?" Diye sözünü kesip sorgu dolu bakışlarımı gönderdim ona.
"Sizi buradan götürmem gerekiyor efendim." Ayağa kalktığım sırada Anna önüme geçti.
"Ne hâlde olduğunu görmüyor musunuz? Lütfen ona zarar vermeyi kesin." Yavaşça arkasından çıkarak Bay Lee'ye doğru ilerledim.
"Gidelim." Anna'ya bakmadım bu tek kelimelik cümlemden sonra. Bakacak yüzüm yoktu ve onun hayal kırıklığına uğramış yüzünü görmek hiç mi hiç istemiyordum.
Bay Lee'nin arabasına bindiğimde kafamı arkaya yasladım. Nereye veya kime gittiğimiz önemli değildi. Sadece uzaklaşmak istiyordum.
Gözümü kapatmak üzereyken ani frenle ön koltuğa yapışmıştım. Neler olduğunu idrak etmeye çalışırken Bay Lee arabadan indi ve inerken arabada kalmamı söyledi. Dediğini yapıp arabada kalırken ön camdan önümüzde makas atarak duran arabadan inen kişiye baktım.
"Taemin." Beklemeden arabadan indiğimde Taemin anlamlandıramadığım bakışlarını bana yöneltti. Bay Lee elini beline doğru attığında sesimi yükselttim.
"Bay Lee ! Aklınızdan bile geçirmeyin." Avuç içimi Bay Lee'ye doğru uzattığımda Bay Lee bana doğru baktı bir an.
"Efendim arabaya geçin. Tehlikeli olabilir." Taemin histerik bir kahkaha atarak bize yaklaşmaya başladı.
"Jeon Jungkook'a çalışan birisi için ne kadar komik bir sıfat aldım öyle."
"Bay Lee, Taemin tehlikeli birisi değil." Bay Lee'nin silahın kabzasını yoklayan eli yavaş yavaş belinden uzaklaşırken Taemin bize odak olarak -bana daha çok- yaklaşıyordu.
"Seni sonsuza kadar o adamdan kurtarmaya geldim köpek kaçkını."
"Kaçmak istemiyorum ben artık. Onunla yüzleşeceğim." Taemin tetikte olan Bay Lee'ye döndü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euneirophrenia ❦ KookMin
FanfictionSize aşığım Bay Jeon ! Beni öldürürken yaşatsanız da hapsolan ruhumla size aşığım. Bütün tuşlarımı koparırcasına melodilerimi yaysanız da etrafa size aşığım. Ölümün karanlık gölgesi olsanız da size aşığım. 28 Temmuz 2019. ♤ 6 Nisan 2021. Smut, şidd...