Travis Atreo - Style (Taylor Swift Cover)Ve biz paramparça olduğumuz her an bir araya geliyoruz.
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak diye bir deyim vardır hani ünlüdür çok. Ben yağmurdan kaçmam ki dolu gelsin diye düşünmüşümdür. Beni yağmurdan zorla çekip aldılar. Oysa ıslanmak güzel şeydi. Hem sokaklar hem de ruhun temizleniyordu. Yüzüme değen yumuşak ıslaklık benim gözyaşlarım değil yağmur damlaları olmalıydı. Ben yağmurdan kaçmadım beni doluya attılar.
Nemlenen yanaklarım yosun tutacakmış gibi gözyaşım yüzümden eksik olmuyordu. Bir hafta geçmesine rağmen buraya bir gram alışamamış yetimhanenin lağım kokan tuvaletlerini bile özlemiştim.
Bay Jeon o tuhaf cümlesinden sonra yüzüme bile bakmamış değil fırtına öncesi sessizlik kıyamet öncesi sessizliği andıran bir durgunluğa sahipti.
Genellikle sabah erken evden çıkıyor, onun toprak yolda süratle giden arabasının son tozunu görene dek ardından bakıyor anca odamdan çıkıyordum. Doğrusunu söylemek gerekirse ondan korkuyordum.
Ev üç katlıydı ama en üst kat depo gibi bir şeydi sanırsam. Siyah mat bir kapıyla kapatılmış sanki üzerinde yazmasa bile buraya girilmez tehlikelidir havası veriyordu. Alt katlarda mutfak, misafir odası, misafir yatak odaları vardı. Bay Jeon ile benim yatak odam birbirlerine bakıyor sanki birbirlerine meydan okuyorlardı.
Evin dışarısı beyaz olmasına karşın içi koyu dekora sahipti. Eski bir hava katılmak istercesine eşyalar genellikle ahşap mobilyalar ise kremdi. İç karartan bu dekora gece ışık yerine mum yaktıran Bay Jeon da cabasıydı.
Kendi odasının nasıl olduğunu tahmin etmek çok da zor olmasa gerekti.
Evde üç hizmetçi vardı dışarıda ise ilk gün gördüğüm kadarıyla iki koruma vardı.
Hizmetçilerin ikisi erkek birisi yaşlı bir kadındı ve Bay Jeon ile anlaşmışlar gibi benimle sadece gerektiğinde konuşuyorlardı. Bana Bay Jimin diye hitap etmeleri ilk başta tuhafıma gitse de şimdi daha çok aşina olmuştum.
Bir hafta boyunca olduğu gibi arabanın kattığı tozu dumanı göremeyince odamın kapısını açtım ve karşımdaki kapıya iki saniye baktıktan sonra ahşap merdivenlere yöneldim.
Mutfağa varınca burnuma patates kızartması ve jambon kokusu gelmişti.
Hizmetçilerden birisi sandalyemi çekerken aslında beynimde buna hiç gerek olmadığı yönünde sinyaller dönüyordu. Yine de bunları onlara ne kadar söylesem de Bay Jeon'un emri diyip beni geçiştiriyorlardı.
Hoştur ki misafir odasında bir köşeyi full kaplayan bir kitaplık vardı ve içinde tüm klasikler mevcuttu. Bazıları İngilizce ve Fransızca olsa da Korece olanlar da vardı ve akşama kadar onları okumaktan zevk almaya başlamıştım. Akşama doğru kitabı yerine koyuyor ve odama çekiliyordum. Zaten Bay Jeon da akşama doğru geliyor yemek yiyor odasına çekiliyor ardından ben iniyordum.
Nadiren karşılaşıyoruz desem yeriydi.
Bay Jeon Pazar günleri tatil oluyor ama yine de vaktini dışarıda harcıyordu. Ben ise Bayan Min'i hayal ediyor en azından kendi kendime teselli buluyordum. Çünkü o benim ailemdi.
Bugün pazardı ve Bay Jeon'un arabası kapının önünde olduğu için onun evde olduğunu anlamıştım. Kahvaltımı ettikten sonra odama gitmek için hareketlendim ve merdivenlere yöneldiğim anda inen Bay Jeon'u görmemle yutkunmam bir oldu. Korku istemsiz vücudumu sarmıştı yine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euneirophrenia ❦ KookMin
FanfictionSize aşığım Bay Jeon ! Beni öldürürken yaşatsanız da hapsolan ruhumla size aşığım. Bütün tuşlarımı koparırcasına melodilerimi yaysanız da etrafa size aşığım. Ölümün karanlık gölgesi olsanız da size aşığım. 28 Temmuz 2019. ♤ 6 Nisan 2021. Smut, şidd...