Sam Tinnesz- Far From Home
Hava soğuk,
Gece ise uzun.
Şafağa kadar solabilirim gibi hissediyorum.
Ölene kadar solabilirim.Acı. Her zerremde hissettiğim saf acı. Eklemlerim vücuduma isyan ediyor, darbe yaparak yerlerinden çıkmaya çalışıyorlardı sanki. Yutkunduğumda boğazımdan geçen tükürüğün bile acıdığını hissettim. Boğazımdan aşağı gitmeye mecali kalmamış gibi öylece duruyordu damağımda.
Göz kapaklarımı hafifçe açtığımda sonsuz bir karanlığın içine hapsolmuş gibi hissettim kendimi. Çenemden aşağı ılık bir sıvı süzülürken çene hatlarımda toplanmayı bekleyen askerler gibi durdu ve yeterince toplanınca boynuma doğru yol çizmeye başladı. Bunlar göz yaşlarım mıydı ? Ağlamaya bile mecalim yokmuş gibi hissediyordum.
Biraz kendime gelince oturur bir pozisyonda olduğumu anladım. Bileklerimde keskin bir acı hissettiğimde sanki sinir hücrelerim yeni uyanmış gibiydi o bölgede.
Hareket etmeye çalışınca oturduğum yere dört bir yandan bağlandığımı anladım. Ensemde saç bitimimin olduğu yerde öyle bir ağrı vardı ki kafamı kesseler rahatlayacak gibiydim. Yardım dilemek istedim ama nefes almaya para veriyor gibi bir hâl içerisindeydim. Belki de son nefeslerimdi.
Sürgülü bir kapı sesi duyduğumda tetiğin çekilme sesi de ardından geldi kulaklarıma. Tüylerim ürpermişti. Sonra önümde belli belirsiz bir silüet gördüm. Ardından bu silüet çenemi acımasız bir şekilde kavradı. Tırnakları çeneme batarken kötü kokan nefesiyle yüzümü ekşittim.
"Yazık olmuş yüzüne." Sesi oldukça olgun çıkıyordu belki otuzlarında birisine aitti ama sigara ses tellerini iflas ettirmiş gibiydi.
Daha sonra saçlarımdan tutarak kafamı sandalyeye yatırdı. Saç diplerim o kadar acımıştı ki nefes almak için büyük bir efor sarf eden ben sesli bir şekilde çığlık atmıştım.
"Ailene kavuşacağın için mutlu musun ?" Yüzünü hâlâ net göremiyordum, sarkık çenesi giriyordu görüş alanıma.
Aniden yüzüme sert bir tokat indiğinde başım yana düşmüştü. Başımı çevirmeye bile gücüm yoktu. Benim yerime karşımdaki kişi tekrar saçlarımdan tutup çevirmişti kendine. Artık biliyordum çenemden akan sıvıyı, kandı.
O kadar isterdim kim olduğunu sormayı, neden bunu yaptığını sormayı ama şu an bunun bir önemi yoktu sadece işini bitirsin istiyordum bu işkencelere bir son verip. Belki de zaten ölmeyi istiyordum. Belki de annem bunlara katlanmamam için ölmemi istemişti. Aptal ben, nefret etmemek için elimden geleni yapıyorum, aptal ben.
Sonrasında hissetmiştim soğuk namluyu alnımda işte şimdi görüyordum yüzünü, belki de göreceğim son yüzü.
"Dünyaya elveda, ailene merhaba de küçük çocuk." Gözlerimi kapatıp teslim ettim kendimi her zamanki gibi. Bay Jeon'la ilk tanıştığımız an aklıma gelmişti. O arabanın üzerime gelişini sanırım alzheimer olsam unutamazdım. 'Sonunda benimsin.' fısıltısı çınlıyordu kulaklarımda gölün dibinde ona doğru bakarken. Sonra fısıltılar yükseldi ama farklı bir cümleye dönüştü:
"Amo tu aroma Jeon Jimin." O anda silah patlaması kulaklarımı delip geçtiğinde nefesimi tuttum. İşte bitti tanrım, büyük final. İlk kelimeden itibaren aslında finali yazmıştım ben.
Sağanak yağmur yolları dövüyor, karanlık ormanın aynı ton rengindeki asfalt zeminde bir araba uzunları yakmış, hafifçe etrafımızı saran sis eşliğinde ilerlemeye çalışıyorduk.
İşte büyük final buydu ama o sırada birisi tanrının benim için yazdığı finale karşı gelmişti. Bay Jeon.
Gözümü açtığımda önümde yerde yığılan adamın arkasında elindeki silahı doğrultmuş bay Jeon'u görmek aslında benim için deja vu gibiydi. Ters yönde ağır çekimde akan bir nehrin düz yönüne geri dönmesi ama aslında görünürde bir şeyin fark edilmemesi gibiydi. Sadece 11 yıl geçmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euneirophrenia ❦ KookMin
FanfictionSize aşığım Bay Jeon ! Beni öldürürken yaşatsanız da hapsolan ruhumla size aşığım. Bütün tuşlarımı koparırcasına melodilerimi yaysanız da etrafa size aşığım. Ölümün karanlık gölgesi olsanız da size aşığım. 28 Temmuz 2019. ♤ 6 Nisan 2021. Smut, şidd...