「 Ayağı Olmayan Balerin 」

1.9K 150 166
                                    

Adele- Set Fire To The Rain

Yağmuru ateşe verdim
Ve bizi de alevlerin içine attım.

Yol boyunca ne bay Jeon ne de ben konuşmuştuk. Her şey daha da kötüye gidiyordu sanki her şey iyiye gidiyor sanarken. Neden iyiye gittiğini düşünüyordum ki ? Artık fiziksel işkence görmüyorum diye bay Jeon'u iyi biri sıfatına mı oturtmuştu kafam ? Belki de diğerleri gibi hipnotize olmuştum ve sürekli iyi tarafına bakmaya çalışıyordum. Neden bunu yapıyordum ?

Arabayı otoparka çekmeden indiğinde güvenliğe çektirdiğini biliyordum. O yüzden ben de indim ve ayağımı unutup üstüne bastığımda inledim. Bay Jeon durup arkasını döndüğünde güvenlik arabayı çalıştırıp uzaklaşmıştı.

Bay Jeon da tekrar önüne dönüp eve ilerleyince yüzüm düştü. Demek bacağımın farkında olarak bana böyle davranıyordu. Bay Lee'nin bay Jeon hakkında 'sana değer veriyor' dediğinde iyi ki inanmamıştım. Bana değer verdiği falan yoktu.

Yandaki ahşap banka oturup bileğimi ovuşturduğum sırada önüme çömelen bay Jeon'u fark etmemle durdum.

"Neden şimdi de o çocuğun sırtına binmiyorsun ?" Kafasını kaldırıp bana öfkeli bir şekilde baktığında ne şekilde öğrendiğini merak ettim. Tabii ya Wooyoung olmalıydı, çünkü bütün derdi bitmiş gibi benimle uğraşıyordu.

Bay Jeon bileğimi tutup hafifçe bastırdığında yüzümü ekşittim.

"Nasıl oldu bu ?" Neden şimdi umursuyordu ki ? Demek ki önceden haberi vardı. Neden insanların yanında bana en ufak ilgi kırıntısı göstermekten geri kalıyordu ? Sadece evimize geldiğimde bir nebze iyi oluyordu bana. Evimiz. İstemsizce gülümsediğimde bay Jeon gözlerini kısarak baktı bana. Onu öpmek istediğimi söylesem ne derdi ? O beni istediği zaman öpüyordu.

"Sorumu cevapla." Sinirlenmeye başlamıştı ama kendimi gülümsemekten geri alamıyordum. En sonunda sesli bir şekilde gülmeye başladığımda bay Jeon gömleğimin yakasından tutup yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Yutkundum ve sadece aklıma eseni yaptım. Uzanıp yanağını öptüm.

"Sadece hoşuma gitti, ilgilenmeniz." Cümle bitirişimi duraksayarak söylemiştim. Bu sefer bay Jeon yüzüme yaklaşmıştı. Gömleğim bay Jeon'un yumruk yapıp sıkmış elinin içinde kırışırken bay Jeon kulağıma eğildi. Bir yandan eli cebine gitmişti. Nefesi kulağımı gıdıklarken elinde ekranı açık telefona baktım. Daniel'le arkadan çekilmiş bir resmimiz vardı koridorda. Sonra tekrar cebine soktu telefonu.

"Bir dahakine öpücüğün de kurtarmaz."

Elini sırtıma koyup diğer elini iki bacağımın altından geçirince havalandığımı hissedip refleks olarak bay Jeon'un boynuna sardım kollarımı. İçeri girince geniş oturma odasındaki koltuklardan birine oturttu ve kenarda duran ahşap dolaptan bir şeyler çıkarttı. Ardından yine önümde çömelip pantolonumu sıyırdı ve sargı bezine baktı.

"Kim sardı bileğini ?"

"Hemşire." Yüzüme baktı yalan söyleyip söylemediğimi anlamaya çalışır gibi. Sonra yine bacağıma dönüp sargı bezini açtı. Ayağa kalktı ve birkaç dakika sonra elinde buzla geri geldi. Aklıma sel gibi buzu vücudumda hissettiğim anlar aklıma gelmişti. Yutkununca bay Jeon bana muzip bir ifadeyle baktı. Tanrım umarım aklımdan geçeni okumamıştır ama geç kaldım.

"Neden kızardın ?" Yeniden çömelip bileğime buz dolu poşeti bastırdığında ayağımı refleksle geri çekmek istesem de bay Jeon bileğimi sıkı sıkıya tutmuştu.

"Soğuk." diye mırıldandım. Bileğime daha fazla buzu bastırırken konuştu:

"Neden kızardığını söyle."

Euneirophrenia ❦ KookMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin