Rengarenk Ormanlar - Çağan Şengül Işıl Ayman
Göğsümde kavuşturduğum kollarım ve yana eğdiğim başım ile öylece durmaya devam ediyorum. Defne ile dolabıma astığımız elbisemin karşısına dikilmiş öylece onu izliyorduk. Elbiseden olağan üstü şeyler yapmasını, ne bileyim birden bizimle konuşmaya başlamasını falan mı bekliyoruz bilmiyorum ama ikimizde hiç kıpırdamadan durmaya devam ediyoruz dakikalardır.
Yaptığımız şeyin saçmalığını fark ettiğimde Defne'ye dönüyorum. O da aynı anda bana dönüp ne yaptığımızı sorgular şekilde baktığında sanki dakikalardır orada dikilen bizler değilmişiz gibi hemen uzaklaşıyoruz bulunduğumuz yerden.
Defne kendini odadan dışarı atarken ben dolabımdan bir tayt ve bol bir tişört çıkartıyorum. Üzerimdeki pijamaları çıkartıp onları giyiyorum. Kol çantamın içine yatağa attığım telefonumu da koyup odadan çıkıyorum. Elinde büyük bir bardak soğuk suyla mutfaktan salona geçen kardeşim ile antrede karşılaştığımda elindeki bardağı alıp suyu içiyorum. Bu yaptığım karşısında mızırdanmasını kulak arkası edip evden çıkıyorum.
Bu gün akşam özel olarak davetiye aldığımız cemiyetin pek önemli ismin vereceği davete katılacağız sevgili çakma sevgilim ile. Evet o malum gün geldi çattı güzel arkadaşım. Ve ben bu malum günde neden üzerimde taytlı bir kombinle geziyorum hemen açıklayayım. Elbiseme uygun saç modelinde karar vermekte zorlandığım için tanıdığım bütün dişi bireylere elbisemin fotoğrafını atıp fikir istemiştim. Bazen kendimi kararsızlıktan tırnak kemirtecek noktaya getirmeden mantıklı kararlar verebiliyorum. Çoğunluğun fikrine göre enseden bir topuzda karar kılmıştım. Önlerden birkaç tutam bırakıp biraz da bol tuttuğumuzda aklımdaki modele ulaşabileceğimi düşünüyordum. Fakat bunu evde kendim becerebileceğime inancım hiç yoktu o yüzden de hep gittiğim kuaförden en acilinden bir randevu almıştım.
Kuaföre gittiğimde ve koltuğa oturduğumda aklımdaki modeli tam olarak anlatmak için çok çabalamıştım. En sonunda kendimi ona bırakmamı ve tam istediğim şeyi yapacağını söyleyen Banu'ya güvendim ve gözlerimi kapatıp ona güvendim. Eğer istediğim gibi olmazsa, içime sinmezse en fazla ne olabilirdi? Eve gittiğimde bozardım ve düzleştirirdim. Ya da Defne güzel bir maşa yapardı. Lütfen bunların hiç birine gerek kalmasın Allah'ım.
Elimdeki dergiyi incelerken telefonum çalıyor. Ekranda Melih'in adını görünce alıp açıyorum. "Buyur Dinçercim." burnundan gülmeye benzer bir ses çıkardığını duyuyorum. Bu beni de gülümsetirken başımı sabit tutmaya çalışıyorum. "Gerginlikten düşüp bayıldın mı diye merak ettim." dediğinde bir hıhlama dökülüyor dudaklarımdan. "Aman çok biliyorsun sen." ruh halimin bu kadar hızlı değişmesi biricik kuaförümü de şaşırtıyor.
"Tamam tamam." diyor hala gülerken. "Ne yapıyorsun?" sesi normale döndüğünde benimde sinirim uçuveriyor. "Kuafördeyim. Saçım konusunda kendime pek güvenemedim ve işimi şansa bırakamadım." diyorum aynadan Banu'ya bir öpücük atmadan hemen önce. "Buradaki şansın Defne olduğunu düşünüyorum." dediğinde kendimi tutamayıp kahkaha atıyorum. Kardeşimin bu konulardaki yeteneği benden çok daha iyidir ama benim bu konudaki yeteneğim de malum. O yüzden evet bu işi Defneye vermek işimi şansa bırakmak oluyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay Işığı Dansı
Teen FictionBirkaç hafta önce koltuğumda oturmuş işsiz kaldığım gerçeğiyle yanaktan öpüşmeli bir selamlaşma gerçekleştirdiğim zaman sevgili kardeşimin hemen karşımdaki koltukta oturmuş bana murphy kanunlarından bahsettiğini hatırlıyordum. Murphy hakkında bulduğ...