Birkaç hafta önce koltuğumda oturmuş işsiz kaldığım gerçeğiyle yanaktan öpüşmeli bir selamlaşma gerçekleştirdiğim zaman sevgili kardeşimin hemen karşımdaki koltukta oturmuş bana murphy kanunlarından bahsettiğini hatırlıyordum. Murphy hakkında bulduğ...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Küçüklüğümden beri yıldızları izlemeye bayılırım. Çocukken babamla bahçeye çıkardık, yere yatıp saatlerce yıldızları izlerdik. Çoğunu kafadan uydurduğu isimleri yıldızlara verip bana hikayeler anlatırdı onlarla ilgili. İsimlerini uydurduğunu bilsem de ona inanır ve hikayesini bozmazdım.
"Bak oradaki ismi de Vega. Çok parlak olduğunu biliyor muydun?" diyorum bir elimle bahsettiğim yıldızı işaret ederken diğeriyle kumlarla oynuyorum. Küçükken babamdan öğrendiğim yıldızlarla ilgili bilgileri ve hikayeleri Melih'e anlatıyordum ve o da söylediklerimin ne kadar yarım yamalak ve uydurma durduğuna aldırmadan beni dinliyordu.
Az ötemizdeki denizin dalga seslerinin eşlik ettiği gecede ay ışığının altında kumsalda yatıyorduk yan yana. Melih bana bile saçma gelen anlattığım hikayeleri dinlerken benim bütün şapşal gülmelerime eşlik ediyor. Kendi anlattıklarıma kahkahalarla gülerken Melih'le göz göze geliyoruz. Yüzünde küçük bir tebessümle bana bakarken neşeli kahkahalarım derin nefes alışverişlerine dönüşürken birden uzanıp burnumun üzerine bir öpücük konduruyor. Kıkırdarken içimden
Daha önce Melih'le geçirdiğimiz zamanlarda kendimi huzuru bulmuş gibi hissettiğim çok olmuştu. Ama şu an bu dünyada bana ayrılan yeri bulmuştum sanki. Herkesin ait olduğu bir yer vardır ya hani işte bende o ait olduğum yerdeydim şimdi. Melih'in yanındayken, onun elini tutarken nerede olduğumun ne önemi vardı ki? Önemli olan yanımda onun olmasıydı.
"Pisliğin tekisin." diyorum gözlerinin içine bakarken. Herkes duygularını cicili bicili ifade edemiyor tabi çiçeğim. Bazıları hep Mahmut abi. "Yine neden pislik oldum acaba?" kaşlarını çatarken sesi gayet eğleniyormuş gibi geliyor. "Her şeyin farkındaydın değil mi." Yan dönüyorum ve kolumun üzerine doğru eğiliyorum. "Senden hoşlandığımın farkındaydın. Kendi kendime girdiğim savaşların da öyle. Ve tam bir pislik olduğun için kendimi yiyip bitirmemi keyifle izledin."
Söylediklerimi dinlerken yüzündeki o ukala gülümseme büyüyor ve içimde ağzının üstüne çakmak isteyen tarafımı susturmak çok zor güzel arkadaşım. "Ben de neyine şaşırıyorsam. Tam senden beklenen hareket zaten. Çok dalga geçtin mi bari?" sinirimi içimde tutmaya çalışırken beceremediğimi biliyorum ve bununla daha çok sinirleniyorum. Ufak bir kahkaha atıyor benim gibi bir kolunun üzerine yaslanıyor. Kumların üzerinde yatarken birden burun buruna gelmiş oluyoruz.
"Sana çok fena tutulduğumu fark ettiğimde sırılsıklam yağan bir yağmurun altında dımdızlak kalmış gibi hissetmiştim. Feci bir şekilde yağan bir yağmurun altında ne şemsiyem ne de kaçacak bir yerim varmış gibiydi. Sen bana öyle güzel güldün ki aklımı kaybedecektim. Sonra dedim ki en başından da belli bu kız benim sonum olacak." diyor ağır bir sesle ve ben hipnoz olmuş gibi onu dinlerken yüzümde sıcacık bir tebessüm beliriyor. "Sen kendi hislerini fark ettiğinde çoktan bir akıntıya kapılmıştın bile. Benim çoktan içine düştüğüm bir akıntıya."