Birkaç hafta önce koltuğumda oturmuş işsiz kaldığım gerçeğiyle yanaktan öpüşmeli bir selamlaşma gerçekleştirdiğim zaman sevgili kardeşimin hemen karşımdaki koltukta oturmuş bana murphy kanunlarından bahsettiğini hatırlıyordum. Murphy hakkında bulduğ...
Spotify listesine ayışığıdansı. yazarak ulaşabilirsiniz
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Boğulmadım. En azından fiziksel olarak. Çünkü içimdeki yıkımların altında tam olarak nefessiz kalıyorum.
Kıyıya çıktığımda tir tir titriyorum. Suyun içinde ne kadar durduğumu bilmiyorum. Ancak içimdeki yangına bir miktar su serpilmiş gibi hissediyorum. Deniz hep bana iyi gelirdi. O serin tuzlu suyun içine kendimi bıraktığımda asla ulaşamadığım bir huzura ulaşmış gibi hissederdim. Dibe dalıp yüzerken kendimi hiç hissetmediğim kadar özgür hissederdim. Ve şimdi denizin o iyileştirici etkisini yine hissediyorum vücudumda. Daha sakinleşmiş durumdayım. Çok daha aklı başında hissediyorum kendimi. Kendime gelmiş gibi. Ancak gece sabaha varmak üzereyken bomboş bir kumsalda denize girseniz bile kaçamadığınız bazı şeyler vardı. Kalbimin en derininde hissettiğim o acı hala yüreğimi kanatıyordu.
Üzerimdeki sırılsıklam olmuş tişörtü çıkartıyorum tek hamlede. Denize girmeden önce kıyıda bırakmayı akıl edebildiğim ceketimi giyiyorum üzerime. Biraz olsun üşümemin geçtiğine inanmak istiyorum. Bütün gücüm çekilmiş gibi kumların üzerine atıyorum kendimi. Yıldızları izlerken gözümden akan yaşa engel olamıyorum.
Her yerde bu kadar çok anı olmasaydı yokluğunla baş etmek biraz daha kolay olabilirdi sevgilim.
Kumların üzerinde sırılsıklam bir halde uzandığım dakikalar saatlere evrilirken kendimi sorgulamaktan kaçamadım. Daha önceden görmezden geldiğim, kendimi herkesten habersiz iyileştirip bir noktada arkamda bırakmayı başardığım bir şeyin bir kez daha başıma gelmesine dayanamıyordum. Melih'in bana hiç bir neden vermeden öylece terk edip gitmesine bir mana yükleyemiyordum.
Ben hep çok sevmelerin kadını olmuştum. Bir şeyi sevdiğimde delice severdim. Bir müziği sevdiysem çıkartıp iç organlarıma da dinletecek kadar çok kez dinlerdim. Bir filmi sevdiysem repliklerini ezberleyecek kadar çok izlerdim. Sevdiğim bir kitabı defalarca altını çizerek okur, sevdiğim bir tatlıyı bıkana kadar yapardım. Ve eğer bir insanı sevdiysem varlığını her şeyim bilecek kadar severdim. Bu yüzdendir ki birisine katbekat değer verince onun yokluğuyla sınanıyordum işte.
Belki de kaderimde vardı. Ya da burnumu sürte sürte öğretiyordu hayat bana bazı şeyleri. Kimseye canımdan bir parçaymış gibi davranmamam, onsuz yaşayamayacağımı düşünmemem gerekirdi. Bazı şeyleri felaketlere yuvarlanmadan öğrenememek konusunda keskin bir inadım vardı işte.
Saatlerce orada o kumların üzerinde yatarken bir noktada hava aydınlanmaya başladı. Üşüme hissi artık o kadar alışılmış gelmeye başlamıştı ki titremelerim bile geçip gitmişti. Saçlarım hala su damlatacak kadar ıslaktı ve eşofmanımı elime alıp çevire çevire sıksam akıttığım göz yaşlarından daha fazla su çıkardı eminim.