Emreyle konuşmamızın arasından yaklaşık üç saat geçmişti ve kararlaştırdığımız gibi plaja gelmiştik. Hava oldukça karanlıktı ve sabahki rüzgarın aksine daha sakin bir hava vardı. Aslı'nın fotoğrafını çekmeye çalışıyordum.
"Bacağını öne at şişko çıkıyorsun." Kerem varlığını belli edercesine konuştu. "Bu kadar da kırıcı olmazsın." Çektiğim fotoğrafı Aslı'ya gösterdikten sonra Kerem de bakmak istedi. "Off böyle mi çekilir? Çirkin bir açı." Fotoğrafçılığıma laf edildiği için biraz sinirledim(!) "Al sen çek o zaman Kerem."
"Tabii, memnuniyetle. Benim babam fotoğrafçıydı kızım."
Yerime geçip onları izlemeye başladım. Kerem önce Aslı'ya poz verdirip, yandaki şezlonga çıktı. Sanki çok önemliymiş gibi işini ciddiyetle yapıyordu. Beş dakika boyunca farklı açılar denedikten sonra Kerem kaşlarını çatarak ekrana bakmaya başladı. "Depolama bitti yazıyor."
"Yok artık." dedi Aslı. "Kaç fotoğraf çektin?"
"Önemli olan sayısı değil yalnız, güzelliği. Aradan üç tanesi net instagramlık." Aslı yanına gidip çektiği fotoğraflara baktı.
"Oha baya iyi çekmişsin." Merakla ben de yanlarına gidip baktım.
Kerem'in bu olaya bu kadar hakim olmasına mı şaşırmalıydım, yoksa fotoğrafların güzelliğine mi?
"Ne oldu Aylin, bir yüzün düştü sanki. Ah dur, kıskandın mı? Kıyamam, gel buraya." Gözlerimi devirip taklidini yaptım. Aslı ve Kerem gülüşmeye başladılar.
"Allah muhabbetinizi arttırsın." Emre de gelmişti. O yana bakamazken telefonla ilgileniyormuş gibi yapmaya çalıştım. Hadi ama... Pes ederek ucundan bakmaya karar verdim.
Nitekim ki pişman olmuştum, bana bakıyordu.
"Toplu fotoğraf çekilelim mi?" Kerem elindeki selfie çubuğuna telefonu takmaya çalışıyordu.
"Bensiz fotoğraf mı?" Anıl da gelmişti. Gecenin karanlığında yüzümüzü aydınlatan flaşla gözümüz kapansa da birkaç fotoğraf güzel çıkmıştı. Sıra havuz kısmındaydı.
Çoğumuz kıyafetliydik. Suyun soğukluğu ne kadar girmemizi zorlaştırsa da Kerem sağolsun üstümüze su atarak bu durumu daha kolay bir hale getirmişti. Karşılıklı savaş başlamıştı, denize girilen merdiven kısmındaki tahtaların arkasına sığındım. "Aylin'e saldıralım!" Kerem'in komutuyla beraber yerimin saptandığını anladım.
Ellerimi havaya kaldırdım. "Durun!" dedim panikle. "Bire üçsünüz." Emre bizimle girmediğinden dört kişi girmiştik.
"Hayır, iki." Aslı gülerek yanıma geldi. "Kız gücü!"
Aslıyla biz bir takımken, Anıl ve Kerem karşı taraftaydı. Hırsla, tüm gücümüzle suyu savuruyorduk. "Aylin, ben pes ediyorum."
"Ben de." dedim bezmiş bir ses tonuyla.
Yenilgiyi kabullenerek sudan çıktık.
Saçlarımı kurulayıp kocaman havluya sarıldım. Kenara oturup ısınmak için kahve içiyordum, Aslı ve Kerem kart oynuyordu. Emre haber vermeden gitmişti, Kerem mesaj atsa da henüz cevap vermemişti.
Sıkılıp ayağa kalkım. Merdivenlerin orada tahtaya yatan, havaya bakan Anıl'ın yanına gittim. Geldiğimi fark etse de yerinden kıpırdamadı.
Yanına uzandım, ay hilal şeklindeydi. En sevdiğim haliydi, yanındaki en parlak duran yıldız sanırım kutup yıldızıydı. Minik parlak noktalar resmi tamamlayan detaylardı, kusursuzlardı.
"Bir şey soracağım." dedi Anıl. Kafamı yana çevirdim. "Sor bakalım."
"Bir sabah bambaşka bir dünyada uyansan, geçmişi yok sayarak yaşar mıydın?"
"Bu soruyu tam adamına sordun. Sanırım kendi hayatımı örnek verebilirim." dedim hafif tebessümle.
"O zaman hadi, durma. Aylin'i anlat bana."
"Peki, anlatıyorum. Aksiyonlu olmaktan çok can sıkıcı."
"Fark etmez, sadece anlat." Gülümsedim, onunlayken somurtmak değil, hep gülmek istiyordum. Sadece gülmek, nedensizce gülmek... Gülmek insana nasıl bu kadar güzel hissettirir diye düşünüyordum.
Şunu fark etmiştim ki önemli olan gülmekten çok kimin için güldüğündü.
"Bir sabah bambaşka bir dünyada uyandım aslında, bu dünyada. Bir hastane odasında, etrafımda kim olduğunu tanımadığım binlerce yüz arasında."
"Her bir yüz umutla bana bakıyor, gözlerimin içine bakıyor, gülümsüyorlar. Her biri beni tanıdığından çok emin, ellerimi tutuyorlar, saçımı okşuyorlar, sarılıyorlar. Bana beni anlatıyorlar. Herkes o kadar hakim ki bana, bir ben yabancıyım. Bir ben anlamıyorum kendimi, bir ben bilmiyorum."
"İşte o zaman anladım. Başka seçeneğim yoktu. Yaşamak zorundaydım. Herkes zorunda aslında. Dünyanın en kötü gününe de uyansan yaşamak zorundasın, herkese yabancıysan tanımak zorundasın, bazen anlatmak istesen de susmak zorundasın. Çünkü kendi hayatımızda başrol olamıyoruz her zaman. Geleceği şekillendiren bi olmuyoruz, şartlar her şeyi değiştiriyor."
"Neyse gittikçe konudan saptım sanırım, susma hakkımı kullanıyorum."
"Hayır, susmanı istemiyorum." Duraksadı ve konuşmaya devam etti.
"Sadece neden anlatmak istesen de susmak zorunda olursun ki? Anlatmak daha iyi değil midir?"
"Bazen beklenmeyen zamanlarda anlatılanlar kişiye zarar verebilir. Biz istemesek de kırılabilir. O yüzden asıl mevzu anlatıp anlatmamak değil bence, doğru zamanda doğru şeyi anlatabilmek."
"Belki de." dedi ellerini karnında birleştirerek. "Belki zaman her şeyi halleder."
Bir an neden bunları söylüyor diye düşündüm. O benim hayatıma oldukça hakimdi, fark etmeden her şeyimi paylaşıyordum onunla. Peki ben neden onun hakkında en ufak bir bilgiye sahip değildim? Belki ailesini anlatmak zorunda değildi ama geçmişinden neden bahsetmiyordu?
"Fark ettim de hep ben anlatıyorum. Biraz da sen anlat bakalım."
"Emin ol bu sıradanlığa on saniye dayanamazsın."
"Çok gizemlisiniz, Anıl Arda bey."
"Gizemli mi?" dedi gülerek. Kafamı salladım. "Evet, gizemli. Çünkü kimsenin hayatı sıradanlıkla sınırlı kalmaz. Kimse sıradan değildir. Hele ki bu derin bakışların altında... Çok şey olduğunu görebiliyorum."
"Nasıl bu kadar eminsin, nasıl görebilirsin? Aklımı okuduğunu düşüneceğim."
"Görmekten çok hissediyorum ben. Çoğu şeyi kavrayıp beni bu yaşıma getiren hislerimdi. Yani, beni kandıramazsın."
"Bence yeterince geç oldu ve artık otele gitmeliyiz."
Kerem arkadan onaylar biçimde bağırdı. "Bu kadar haklı olma be." Herkes ayaklanınca biz de yattığımız yerden kalktık. Aslı çantamı uzatınca hemen aldım ve saçlarımı topladım.
Çıkışta Anıl yanımdan geçti. "Görüşürüz."
"Kaç bakalım, görüşürüz. Ha bu arada, konuşmamız daha bitmedi."
"Bir şey mi dedin Aylin?" dedi Aslı. "Yok, gidelim."
<3<3<3<3<3<3
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anılarda Saklanmışız
General FictionKaç anıda vardık biz? Kaçında saklanıyordu tebessümlerimiz? "Şu satılık afişi olan binayı görüyor musun? Karşısındaki bankı, bankın yanındaki ağacı, önündeki bakkalı, mavi renkli sokak lambasını... İşte bunlara dikkat et. Çünkü bu nesneleri özel kıl...