9.Bölüm: Baklava🤤

29 11 1
                                    

“Yaklaşık üç saat içerisinde çıkarız.” Eşyalarımızı yavaş yavaş yerleştirmeye başlamışlardı. Çantamı onlara verdikten sonra içeri set grubunun yanına gittim. Emre, Kerem, Suzan, Aslı ve Anıl uzanmış telefon oynuyorlardı. Geldiğimi ilk fark eden Kerem selam verdi. “Ooo Aylin hanım gelmiş, hoş gelmiş. Biz de tam baklavayı ne zaman alacağımızı- pardon alacağınızı konuşuyorduk, canımız çok çekti de.” Suzan abla ellerini havaya kaldırdı. “Vallahi ben o kadar forma masraflarına girdim, hiç fazlasına niyetim yok.”

Gülerek yanlarına oturdum “Ya sağolun sorduğunuz için ben de iyiyim, siz nasılsınız? Herkes kendi derdinde galiba bugün.” Emre rahat bir tavırla arkasına yaslandı. “Vallahi konu değiştirmeyin hiç, o baklava alınacak.” Gözlerimi devirip ayağa kalktım. “İyi tamam, alırız öyleyse.” dedim ve minik çaplı bir plan oluşturdum. “Ama madem Suzan abla formaları aldı, o zaman Anıl’la şimdi gidip baklavaları alırız. ” Hem bu sayede Anıl ile konuşmuş olacaktım. Dünden beri bir türlü rast gelemediğim yüzüne baktım. Hayret, o da yüzüme bakmayı unutmamıştı?

Omzunu silkti ve kafasını salladı. “Tamamdır.” Aslında Suzan ablanın gelmemesi biraz işime gelmişti, o olsaydı Anıl’ı konuşturmam zorlaşırdı. Yani, ben de konuşamazdım. Ayağa kalkıp yanıma geldiği sırada yine o şeyi hissettim, stresle karışık heyecan. Arabaya doğru gidiyordu, o sırada onu durdurdum. “Yürüsek mi?” Araba anahtarını cebine koydu. “Yürüyelim bakalım.” Bugün yolculuğa çıkacağımız için arabasını alması biraz tuhaftı, set arabasıyla gidecektik. “Yolculuğa set arabasıyla gitmeyecek misin?” diye sordum. “Yok. Dizinin ilerleyişinin büyük bir kısmının Bodrum’da geçirileceğini öğrenince arabamı da almak istedim, belki biraz turlarız? Yani sen de istersen tabii ki, yani siz. Ekip olarak filan.” Kurduğu iki cümle arasında kalp krizi geçirip toparlandım. “Ah tabii, çok güzel olur. Ekip olarak filan.” diyerek gülümsedim.

Aklıma soracağım soru geldi ve hafifçe öksürdüm. “Bu arada dün her şey yolunda mıydı?” Sorumla irkilse de düşünmeden cevapladı. “Sorun yoktu, sadece başım ağrıyordu o kadar.” Nedense bu cevap, cevap gibi gelmemişti bana. Eksikti sanki, doğru değildi. İçimden bir his doğru olmadığı yönündeydi. “Emin misin Anıl?” diye sordum merakla. Nedense bir yanım bir şey söylemesini istiyordu, içimi kurcalayan soruyu şimdi anlamıştım. Acaba o gün gerçekten de kıskanmış mıydı? Ne kadar uzak olsa da bu ihtimal zihnimi kemiriyordu. Ona döndüğümde bakışları yalvarırcasınaydı, kapatmak istiyordu bu konuyu. “Bunu sonra konuşsak olur mu?” Belli belirsiz kafamı salladığımda önümden geçti, baklavacıya gelmiştik. Oldukça şanslıydı bir de, zaman sanki onun lehine işliyordu. Bense, duruyordum sadece. Bin bir bilmece üstüme yığılıyordu ve hiçbirini çözemiyor gibiydim.

Belki de içimde oluşan eksiklik hissi bu yüzdendi, anlamıyordum, çözemiyordum. Tıpkı zamanında hafızamı kaybettiğim gün gibiydi, her şey üstüme binmiş gibiydi. Sanki üstümde bir buz dağı vardı ve ben onun oluşumunu kaçırmıştım, kaçırdıkça daha birikiyordu üzerimde.

Şu zamana kadar beni yanıltmayan tek şey düpedüz hislerimdi, hissetmek dünyada yitiremediğim tek gerçeğimdi belki de. Şu an hissettiklerim beni yanıltıyor muydu? İlk defa bu kadar şüphe içerisindeydim. “Sen iyi misin Aylin?” Eğer üst düzey düşünme yeteneğine sahipseniz(!) en fazla duyacağınız soru ‘iyi misin?’ olur. Bu soruyu hep çok duyuyordum çünkü çok fazla soru vardı kafamda, cevapsız o kadar fazla soru vardı ki ben bile neden delirmiyorum diye düşünüyordum bazenleri. Bu yüzden dalıp gidiyor, içinde bulunduğum zamandan kopuyordum.

“Evet.” dedim hafifçe gülümseyip. Adımlarımı yavaşlattım, bu sefer kendi isteğimle.

Çünkü onunla daha uzun vakit geçirmek istiyordum. Onun da benden farkı yoktu, yavaşça yürüyordu. Sessizdik ama konuşuyor gibiydik sanki, tuhaf bir andı. “Sanırım uçakla gitmemek doğru bir karar.” dediği şeyi bir anlamayınca “Efendim?” dedim. “Yani, ekip olarak Bodrum’a uçak yerine araba ve servislerle gitmek daha eğlenceli olacak.”

“Kesinlikle, bayılırım uzun yolculuklara.” dedim mutlulukla. “Eminem CD’si hazırladım, epey güzel bir yolculuk olacak.” Heyecanla karışık güldüm. “Anıl, senin arabana binmem gereken konular var… Bunu biliyorsun değil mi?” Gülüşüme karşılık verip kafasını salladı. “Gelebilirsin.” Bir an durup devam etti. “Ciddiyim bu arada, gerçekten gelmelisin.” Mutluluktan bayılmak üzereydim. Sadece dün bana küs olduğunu sanarak bu planı oluşturup, şu anda buraya kadar gelmek…

Biri şu anı ölümsüzleştirebilir miydi?

Çünkü bu heyecan hep yaşamak istediğim ama arada bir karşılaştığım bir şeydi.

“O zaman, bir kişilik yer açarsın artık.” dedim yavaşça sete yaklaşırken. “Çoktan açılmıştır belki de.” Resmen beraber yolculuk yapacaktık. Heyecandan ölmemeyi diliyordum.

“Sonunda be abi nerede kaldınız?” Kerem elimizdeki baklavaları alıp önümüzdeki masaya koydu. “Hadi kıyak geçiyorum siz de alın bir tane filan.”

Hep beraber yemeye başladık.

“Gençler birazdan yola çıkıyoruz, haydi!” Ahmet abinin uyarısıyla yavaş yavaş toparlandık. Ben Anıl’a doğru giderken Emre arkamdan bağırdı.

“Gelmiyor musun?”

“Yok, Eminem CD’sini duyduktan sonra Anıl’la gitmeye karar verdim.” dedim gülerek. “Aaa öyle mi, Eminem ben de çok severim.” Bizi duyan Anıl arkasını dönüp sohbete katıldı.

“Hiç şaşırmadım.”

Ortama çöken ani gerginliği bastırmak adına harekete geçtim. “O zaman Bodrum’da görüşürüz.” deyip arabaya yöneldim. Ama arkamızdan Emre’de geldi. “Eh bir de biz dinleyelim şu CD’yi.”

Hadi ama…

Anıl’a özür diler gibi bakınca gözlerini sorun yok dercesine kapadı. Kendimi biraz suçlu hissediyordum. Hani neden Eminem dersin ki? Ama Halsey de desem Emre arabaya gelecek gibi hissediyordum. Sanki Emre’nin derdi CD ile değil de Anıl’la gibiydi.

İçimdeki saçma ve tuhaf hisleri susturduktan sonra biraz arabanın camını açtım. “Hava ne kadar güzel.” Ortaya söylediğim cümleyi kimse sallamadı. “Sohbetinize doyum olmuyor, gerçekten.” Emre kafasını telefondan kaldırdı. “Bodrum’a kaç saat var?” diye sordu. “Yedi buçuk.” diye cevapladı Anıl.

Yeniden sohbet kesildiğinde ortamdan umudumu kesip telefonuma bakmaya karar verdim. Ecem ve diğer gruplardan gelen mesajların aksine tanımadığım bir numaradan gelmişti mesaj. Belki profil fotoğrafını tanırım diye aklıma gelen ilk harfi yazıp numarayı kaydettim. Büyük ihtimal yanlış atılmıştı. Kaydettikten sonra bir mesaj daha geldi.

A: Yarın buluşalım.
A: Ben anneannen.

Yanlış atıldığına emin olduktan sonra numarayı engelledim. İnsanlar mesaj atmadan neden numarayı kontrol etmezdi ki? Ayrıca profil fotoğrafı bile yoktu. Birinin anneannesiyse yaşlılık hali diye düşündüm. Çünkü kendi babaannemden biliyordum. Bir keresinde beni arayayım derken rehberinden silmişti. Sonrasında anlamamız zor oldu tabii, telefonu bozdum sanıp bize de söylememişti sildiğini.

Sanırım yaşlıları asla anlayamayacaktım.

Korna sesiyle afalladıktan sonra telefonu kapadım. Ama yok, böyle daha sıkıcıydı. Anıl ve Emre’de hala ses olmayınca yattığım yerde yavaşça gözlerimi kapattım.

💛💛💛💛

Bölüm sonu.

Anılarda SaklanmışızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin