Medya: Anıl ve Aylin
Uçaktan inince bir taksiye bindik ve Anıl'In tarif ettiği yere doğru ilerlemeye başladık.
İçimdeki belli belirsiz heyecan kendini göstermekten çekinmiyordu. Bayılmamak için dualar ediyordum. Hala konuşmuyorduk, tek kelime etmemiştik.
Tarif ettiği yere geldikten sonra taksiden indik ve ilerideki mahalleye doğru yürümeye başladık, ne yaptığımız hakkında bir fikrim yoktu. "Burası neresi?" diye sordum uzun süren sessizliği bozarak. Ama sorumu duymuyormuş gibi yürümeye devam etti. Sonunda bir evin önünde duraksadı ve eliyle eski duran, beyaz renkli bir binayı işaret etti. Binayı incelerken bir tanesinin satılık olduğunu gördüm, pek insan yoktu, biraz ıssızdı. Ona tekrar bakınca beni incelediğini gördüm. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi bakıyordu, içten bakıyordu. İlk defa böylesine derindi, ona hep hakim olan derin bakışlar şimdi çok güçlüydü. Ben daha fazla eşelemeden gösterdiği binaya bir bakış atıp konuşmaya başladı.
"Şu satılık afişi olan binayı görüyor musun? Karşısındaki bankı, bankın yanındaki ağacı, önündeki bakkalı, mavi renkli sokak lambasını... İşte bunlara dikkat et. Çünkü bu nesneleri özel kılan şeyler var. Her birinde geçen milyonlarca saniye, etraflarında dökülen milyonlarca gözyaşı ve ardında bıraktığı hikayeler var, altı yıl var burada."
"Burada geçmişin var Aylin, geçmişimiz var."
Bunu dediği sırada ürperdiğimi hissettim. Dediği her yeri inceledim, ağaçları, lambaları, evleri... En sonda gözlerinin içine baktım, gergindi ama umudu gözlerine yansımıştı.
"3 yıldır buraya uğramaya cesaret bile edemiyorum."
O da benim gibi etrafa bakınıyordu ama bir fark vardı. Ben merakla bakıyordum, o ise özlemle. Kısa süreli duraksamadan sonra devam etti.
"9 yıl önce." dedi yutkunarak. "Seni ilk gördüğüm zamanı çok iyi hatırlıyorum. Daha çok kendi halindeydin, insanlarla pek konuşmazdın, utangaç bir yapın vardı. En sevdiğin aktivite dizi film izlemekti, hatta konuşmamız böylece başlamıştı. Arkadaşın pek yoktu, kendine güvenin çok azdı. Okulda hoca bizi yan yana oturtmuştu, tesadüfen. Biliyor musun? Ben hayatımda daha önce böyle güzel bir tesadüfle karşılaşmadım."
"Zaman geçti ve biz daha çok şey paylaştık. Beraber sinemaya gittik, aynı anda aynı dizilere başladık, aynı kitapları okuduk. En önemlisi artık 'biz' olduk. Anıl ve Aylin olduk. Her gün konuşmaya başladık. Aynı hisleri paylaştığımızı fark ettik, gittikçe daha fazla zaman paylaştık. Tatilleri hiç sevmiyorduk mesela, okul tatil oluyordu. Birbirimizi göremiyorduk. Okulda her sırama oturuşumda gülüşüyle her yeri aydınlatan biri vardı, her günümün dolu geçmesini sağlayan biri ve kirazlı nemlendiricisini kalem kutusunda düzenli olarak taşıyan biri işte."
Gözlerim doldu, çantamın ön gözündeki nemlendiriciye kaydı gözlerim.
"Her modum düştüğünde elime kulaklık tutuşturuyordun. Hatta bir keresinde hocaya yakalanmıştık, sonra çok yalvarınca laf etmemişti. Tamamen buna değmişti, en sevdiğimiz sanatçıyı dinledik beraber."
"Eminem'i."
"Bakkalcı abi biliyor tabii ki bizi, arada bir gidip onda kahvaltı yapıyoruz, kahkahalarımız eşlik ediyor, sohbetimiz asla kesilmiyor. Hep yeni konular buluyoruz. Belki de saçmalıyoruz, öyle işte."
Anlatırken yüzünde oluşan hafif bir tebessüm vardı, kim bilir yaşandığını hatılamadığım kaç anımızı anımsıyordu.
Kaç anıda vardık biz? Kaçında saklanıyordu tebessümlerimiz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anılarda Saklanmışız
General FictionKaç anıda vardık biz? Kaçında saklanıyordu tebessümlerimiz? "Şu satılık afişi olan binayı görüyor musun? Karşısındaki bankı, bankın yanındaki ağacı, önündeki bakkalı, mavi renkli sokak lambasını... İşte bunlara dikkat et. Çünkü bu nesneleri özel kıl...