“Nasıl yani?”
Derin bir tartışma içerisindeydik. “Ya biz daha geçen gün ne konuştuk sizinle beraber? Aylin, özellikle sen?” Dün Emre’ye konuşurkenki fotoğraflarımız sosyal medyaya düşmüştü. Bu da yetmezmiş gibi dün gecenin fotoğrafları da internete düşmüştü.
Yazan ise Beril ajanstı.
Emre ile olan fotoğrafımızın altına yüzlerce, binlerce yorum gelmişti. Yarısı Anıl’ın fanları ve linç tayfaydı. Öbür yarısı ise beni savunanlar, arkadaşça konuştuğumuzu iddia edenlerdi. Derin bir nefes soludum.
“Ya normal de olsa konuşamayacak mıyım ben arkadaşımla? Siz neyden bahsediyorsunuz? Oldu ki sözde Anıl’ı aldattığımı düşündüler, neden akşamı plaja gitmiş olalım? Allah aşkına açıklama yapalım.”
“Şu an olmaz.” dedi önümdeki kadın. “Ortalık çok karışık. Önümüzdeki hafta Anıl’la sizi magazinin sık olduğu bir yere götüreceğiz ve beraber olduğunuzu görecekler. Şimdi umursamıyormuş gibi, gereksizmiş bir bilgiymiş gibi davranacağız. Unutmayın, böyle şeylerde en önemli şey zamandır.”
“Tamam.” dedim pes ederek. Karavan çıkışına gidip olanları Ecem’e anlatmaya başladım.
Anladım ki Beril Ajans her yerdeydi. Oldukça can sıkıcı bir durum içerisindeydim. Ecem’in telefonu meşgul olunca mesajla her şeyi özetledim ve sete doğru yürümeye başladım. Telefonum titreyince heyecanla Ecem mi diye baktım.
Ama değildi.
Anneannem olduğunu iddia eden kişiydi.
A: Bodrumdayım. Buluşalım, bugün. Her şeyi anlatacağım sana.
Aylin: Sizin bana anlatacağınız hiçbir şey olamaz, neyden bahsettiğinizi gerçekten anlamıyorum. Adınızı bile bilmiyorum.
A: Adım Nermin. Sana anlatacağım şeyi merak ettiğini biliyorum. Geçmişin Aylin, sana geçmişini anlatacağım.
Okuduklarım karşısında kısa süreli bir şok yaşadım. Elim anında klavyeye gitti çünkü biliyordum, eksikti. Yerine oturmayan şeyler vardı, o kadınla konuşmadığım için hayatım boyunca pişman olacağıma gazeteci çıkma ihtimalini göz önünde bulundurabilirdim.
Söz konusu geçmişimse, her şeyi yapardım.
Aylin: Bugün olmaz, bugün çekimlerim var. Yarın Bodrum Kalesi’nin önünde, saat 1’de. Anlaştık mı?
A: Anlaştık güzel kızım.
Konuşmadan çıkıp hala mesajlarımı görmeyen Ecem’e sesli mesaj attım.
“Aylin! Çekim başlıyor!” Derin bir nefes alıp Eda’yı canlandırmaya gittim.
3…2…1
🎬🎬
Güneşli bir gündü bugün. İntihardan vazgeçtiği günden beri Eda farklı bir insana dönüşmüştü. Sürekli geziyor, yeni şeyler okuyor, Murat’la buluşuyordu. Kendini üzen herkesi, her şeyi çıkarmıştı hayatından. Eda ilk defa bu denli mutluydu. Anlamıştı, yaşamın anlamını sorgulayarak yaşamak içinde bulunduğu durumu daha anlamsız kılıyordu. Yaşamak hep mükemmel olmaya çalışmak değildi ya da yaşamak için hep en iyi olmak, en güzel hayatı yaşamak gerekmiyordu. Bazen hata yapmak gerekti, en dibe batmak, rezil olmak gerekliydi. Yaşamak, en dibe battıktan sonra çıkmayı bilmek demekti. Çıkmak için bir ipe tutunmak, sürekli yukarı tırmanmak gerekliydi. Kimin bizi aşağı attığını bilmeden, yukarı çıkınca ne ile karşılaşacağımızı bilmeden tırmanmaktı. Belki de insan her şeyin farkında olarak bu dünyaya gelmişti. Herkes yaşıyordu, herkes o ipin sonunda kurtulacağını umarak tırmanmaya devam ediyordu. Çünkü düşmek kimsenin işine gelmezdi. Ne kadar fikirler farklı olsa da yaşayan tüm insanların ortak bir özelliği vardı. Aynı ipin üzerindeydiler. Eda ve Murat piknik yapmak için örtülerini yemyeşil çimenlerin üstüne örttüler. Eda mavi bir kap çıkardı. “Hayatımda ilk defa biri için kurabiye yaptım.“ dedi tatlı bir gülümsemeyle. “Babaannem de yardım etti ama bu biraz moralimi bozdu. Onunkiler tatlı ve şirinken benimkiler canavar gibi.” İki tanesini karşılaştırmak amacıyla havaya kaldırdı. Murat onun bu haline gülmüştü. Bozuk ve kenarı dağılmış olan kurabiyelerden birini aldı. “O zaman ben bunlardan alacağım.” Eda’nın gözleri dolmuştu. Murat hemen nedenini sordu. “İyi misin? Bir şey mi oldu?” Kız hayır diye kafasını iki yana salladı hemen. “Ben çok mutluyum.” dedi ve kolasından bir yudum aldı.
“Kestik!"
🎬
Bu haftanın son sahnesi olduğundan otele gidecektim. Haftaya çarşamba yeni bölüm çekimlerine başlanacaktı. Aradaki beş günde İstanbul’a ailemin yanına gitmeyi düşünüyordum. Yarın ise anneannem olduğunu iddia eden kadınla buluşacaktım. Bu konu kafamı oldukça karıştırıyordu.
Ecem sonunda geri dönünce baştan her şeyi anlattım. Hayatınızda en önemli anlarınızı paylaşacağınız biri olması, düşünmeden her şeyini anlatacağınız biri olması dünyanın en güzel hissiydi.
Bu gece geçirdiğim en tuhaf geceydi, bir türlü uyuyamamıştım. Anıl mesaj atmıştı, cevap verememiştim.
Her şeyin ardından müzik açıp gözlerimi kapattım.
<3<3<3<3<3<3
Bölüm sonu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anılarda Saklanmışız
General FictionKaç anıda vardık biz? Kaçında saklanıyordu tebessümlerimiz? "Şu satılık afişi olan binayı görüyor musun? Karşısındaki bankı, bankın yanındaki ağacı, önündeki bakkalı, mavi renkli sokak lambasını... İşte bunlara dikkat et. Çünkü bu nesneleri özel kıl...