3.Bölüm: Işık Perisi

45 15 0
                                    

Sonlara doğru mesajlaşmalı bir bölümm:)

🧚🧚🧚🧚🧚🧚🧚🧚🧚🧚🧚

Alarmın çalmasıyla zar zor uyandım. Bugün Mina'nın doğum günüydü. Önce ona hediye alacak sonra da beraber kutlamak için eve gidecektim. Ailemle beraber yaşamıyordum, farklı bir ev tutmuştum. Hızla yataktan kalktım ve siyah bir tişörtün altına hafif gri bir pantolon giydim. Çok tepki çekmemek için yüzüme bir güneş gözlüğü taktım ve çantamı aldım. Aynadaki görüntüme baktım bir süre.

Her geçen gün daha çok ben gibi hissediyordum, her gün eski kendim hakkında yeni bilgiler ediniyordum, hangi filmleri sevdiğimi öğreniyordum mesela. Bir yandan yeni beni düşünüyordum, hangisinin daha çok ben olduğunu düşünüyordum. Kendim hakkında tek emin olduğum şey şu an aynada gördüğüm görüntüydü, kahverengi saçım, gözlerim... Onun altındakileri göremiyordum, sanki hiç olmamış gibi geliyordu.

İşte o an bir şey fark ettim, hiçbir ayna tam anlamıyla gerçeği göstermiyordu. Gerçeklik bedende değildi, gerçeklik sahip olduğumuz fizikisel özelliklerle bağdaştırılacak kadar basit bir kavram değildi. Gerçeklik insanı yanıltabilecek kadar güçlü bir kavramdı. Fikirlerle bağdaşıyordu, akılla bağdaşıyordu. Bu nedenle aynalar doğruyu göstermezdi. Gördüğümüzü gerçek sanmak her zaman doğru değildi, içinde bulunduğum durum bana en çok somutluğun eksik bir doğru olduğunu öğretmişti. Somutluk gerçekliği daha iyi temsil edebilirdi ama içini görmenize izin vermezdi. Sadece görünüşünü kavrardınız, içinizi tatmin edemeyecek bir boşluk doldururdu.

İşte bu boşluğu dolduran şey, soyutluktu.

Bu yüzden geçmişimi varsayımlarla dolduruyordum. Bu kendimi daha iyi hissettiriyordu, en azından bir cevabım oluyordu.

Bilinmezlik içinde kaybolmuyordum, eski kendimi yeni benliğimle dolduruyordum.

Düşündükçe kaybolduğum duygulardan uzaklaşarak kendimi toparladım ve yüzüme hafifçe bir tebessüm yerleştirdim.

Yeni benliğime, mutluluğu ekledim.

Siyah botlarım ve kahvem yürümemi yavaşlatırken geç kalacağımı fark ettim. Adımlarımı hızlandırıp bir oyuncak dükkanına girdim.

Dört yaşında bir çocuğa ne alınır?? Bir süre oyuncaklarla bakıştıktan sonra barbie seti hoşuma gitmişti. İnsanlara göre bunun için yaşım büyük olsa da oyuncakları seviyordum, koleksiyonlarını yapmayı seviyordum.

Yaşımız geçtikçe bağlı olduğumuz hobileri bırakmak bizi daha olgun yapmazdı.

Elimdeki barbie setini satın aldıktan sonra hızla eve doğru yürüdüm. Mine anneme çok benziyordu, aralarında bana nazaran çok özel bir bağ vardı. O ne kadar annemle babamı eşit seviyorum dese de, gönlü annemdeydi. Çok belli bir gerçekti. Bana gelirsek, benim gönlüm sanırım babamdaydı. Annemle babam kadar yakınlık kuramamıştım, babamın söyleyişiyle kazadan sonra o epey değişmişti. Yani kazadan sonra değişen tek kişi ben değildim.

Kapıyı çaldığım sırada direkt açıldı. Mina önden fırladı. "Ablaaaa!" Kucağıma atladığında onun sonsuz enerjisine hayran kalıp gülümsedim. Gözü direkt elimdeki hediyeye takıldı. "Neden bu kadar neşeyle karşılandığımız belli oldu." dedim alayla hediyeye bakıp.

Botlarımı çıkarıp içeriye geçtikten sonra Mina heyecanla paketi yırtıyordu. "Hoş geldin kızım." Anneme dönüp sarıldım. "Hoş buldum!"

Gözlerim babamı ararken burada olmadığını gördüm.

"Babam nerede?"

Annem sus işareti yaptı. "Dur kız şu duyacak şimdi, sorup duruyor. Pasta almaya gitti." Mina'ya bakış attıktan sonra bizimle ilgilenmediğini gördüm. Hala hırsla paketi yırtıyordu. "Açıl artık açıl!" deyip pakete üfledi. Hali fazlasıyla komiğime giderken yanına yaklaştım. "Üfleyince açılacak mı sanıyorsun, küçük cadı?"

Anılarda SaklanmışızHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin