Hayat her zaman istediğin gibi gitmez. Gün gelir aileni kaybedersin bir bakmışsın yeni bir ailen olmuş. Zeynep'in durumu da tam olarak buydu.
Mutluydu , ailesi yanındaydı , sağlıkları yerindeydi , çok şükür bir şekilde geçinip gidiyorlardı. Ama işt...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
10.Bölüm *Anlaşma...*
Ayaklarımın isyan bayraklarını çekmesiyle Demir Abim ve Oğuz Abimin ortasındaki boş sandalyeye resmen kendimi attım. Sahi en son ne zaman topuklu ayakkabı giymiştim? Sanırım 2 sene önce bir akrabanın düğününde giymiştim. Ama onda da çok uzun sürmemişti çünkü beni de yanlarında getirdikleri için ailemi kovmuşlardı...
Gözlerimin önüne gelen görüntüler ile gözlerimin dolması eş zamanlı olmuştu. Kimseye belli etmemek için hızla gözlerimi kırpmıştırıp gözyaşlarımı göndermiştim. Ardından ayaklarımdaki topuklu ayakkabılara kısaca bir bakış atıp etrafa göz atmaya başlamıştım.
Herkesi tek tek gözlerimle tararken hikayelerini çözmeye çalışıyordum ama ne mümkün...
Kimisi etrafa sahte kimisi gerçek gülücüklerini dağıtmak ile meşguldü. Ben onların ifadelerinde ki gizli duyguları çözmeye çalışırken gözlerim tanıdık bir çift kahverengi gözde takılı kaldı.
Etrafındaki insanlar ona bir şeyler anlatmaya çalışırken o gözlerime bakıyordu. Sanki kafasında bazı soruların cevaplarını arıyordu. Saatlerdir abimlerle birlikte olmasına rağmen ufak tefek sohbetler haricinde onunla hiç konuşamamıştık.
Yaşadığım utançla gözlerimi çekmek istesem de korkak gibi kaçmak istemiyor ona meydan okuyarak gözlerine bakıyordum.
Bir his... Ufak ve tuhaf bir his... Hani birini gördüğünüzde dersiniz ya bu insan ileride benim hayatımda bir yere sahip olacak diye. Evet o his.
"Güzelim?"
Demir Abimin pamuk gibi sesiyle gözlerimi mecburen Barbaros'un gözlerinden ayırıp ona döndüm.
"Efendim abi?"
"Güzelim dalmışsın. Uykun geldiyse eve gidelim mi? Yorulmuşsundur da. Bir sürü insanla tanıştın."
Beni düşünmesi beni sevindirirken ona kocaman bir gülümseme göndermiştim.
"Abiciğim eğer misafirlere ayıp olmazsa çok iyi olur. Yarın erken kalkacağım zaten."
"Yok ayıp olmaz da yarın okula gidecek misin?"
"Yok abi okul için değil başka bir yere gideceğim?"
"Nereye?"
"Eve gidelim de konuşalım abi olur mu? Hem Mehmet Babam ve Oğuz Abime de söylemem lazım."
"Tamam güzelim. Ben söyleyeyim de kalkalım."
Demir Abim herkesle konuşup ayaklanmıştı. Üzerindeki ceketi bir çırpıda çıkartıp omuzlarıma örtmüş ve çatılı kaşlarıma bakarak konuşmuştu.
"Öyle bakma. Hava esmeye başlamıştır. Çıkınca üşüme diye verdim."
"Öyle olsun abiciğim. Teşekkür ederim." Deyip yanağına minik bir öpücük kondurmuştum.