"Please, Don't Take Him Away From Me."

722 164 134
                                    

Louis gelen seslerle birlikte gözlerini aralamaya çalıştı. Uyanıktı, ancak gözlerini açamıyor, üzerinden binlerce fil geçmiş gibi hissediyordu.

Saçlarında bir el hissetti. Biri saçlarını nazikçe okşuyor, arada yanaklarına öpücük bırakıyordu. Burnuna dolan kokuyla onun kim olduğunu anlaması uzun sürmedi.

Gülümsemek istedi, ancak bedenine hükmedemiyor gibiydi.

"Seni seviyorum.." dedi Harry'nin aşık olduğu o sesi. "Beni bırakma Lou."

'Bırakmayacağım sevgilim.' dedi içinden. Harry'nin ağlamaklı sesi kalbine hançer gibi saplanmıştı.

Onun üzülmesini istemiyordu. Şu an onu üzenin kendisi olduğunu bilmek canını acıtıyordu.

"Seni yeni bulmuşken kaybedemem Lou.." dedi Harry'nin çatallaşmış sesi. Kendi kendine konuşuyor gibiydi.

Louis gözlerini açmak istiyordu. Gözlerini açıp, Harry'nin gözyaşlarını silmek, sıkıca ona sarılıp her şeyin geçeceğini söylemek istiyordu.

Kendini zorlayıp hareket etmeye çalıştı. Ancak parmağını dahi oynatamamıştı.

Düşündü, komaya mı girmişti?

Kalbi korkuyla hızlanırken bir erkek sesi daha duydu. Ancak sesi tam tanıyamamıştı. Kişi, konuşmaktan çok ağlıyordu. Hemen sonra da üzerinde bir gölge hissetmişti.

Biri yavaş hareketlerle yanağını okşadı. Bu sırada ağlaması daha da şiddetlenmişti. Tahmin ettiği üzere, odada birden fazla kişi vardı.

Bu sefer, başka bir ses, "Gittikçe kötüleşiyor." dedi. "Bunu söylemek hoşuma gitmiyor ama umudu kesseniz iyi olur."

Louis, bir an şaşırsa da bunu tahmin ettiği için her hangi bir tepki göstermedi.

Ölecekti.

"Sen delirdin mi?" diye bağırdığını duydu sevgilisinin. Sesi ağlamaktan kısılmıştı. "Siktiğimin yerine bunu düzeltmek için geldin! Şimdi çıkıp 'umudunuzu kesin' mi diyorsun? Bir haftadır neyle uğraşıyoruz biz?!"

"Neler oluyor Tanrı aşkına?" diye geçirdi içinden. Harry'nin sesini ilk defa bu kadar sert duymuştu.

"Size ilk baştan söyledim, büyü işe yaramayabilir! Bunun sorumluluğunu almak istemiyorum!"

Louis feci şekilde gözlerini açmak istiyordu. Etrafında bir şeyler dönüyordu ve dinlemekten başka bir çaresinin olmadığını bilmek canını sıkıyordu.

Hareket etmeyi denedi, en azından parmağını kıpırdatmak. Ancak bedenini zorlasa bile hareket edemedi. Üzerinde ciddi bir ağırlık hissediyordu ve her yeri ağrıyordu. Ağrı çekmek, pek yaşadığı bir durum değildi, vampir olduğundan çok büyük bir yara bile alsa vücudu hemen toparlanırdı.

Başına giren keskin ağrı ile vazgeçmeyi düşündü. Sanki biri elini, kafasının içine sokmuş, beynini sıkıyordu.

Bu sırada Harry, kısılmış sesini umursamadan, Bağırmaya devam ediyordu. Elindeki tek şans karşısındaki cadıydı ve onunda bir şeyler yapmadığını görmek sinirlenmesine yetiyordu.

"Sorumluluk tamamiyle bana ait! Sadece şu siktiğimin büyüsünü yap ve git!"

David ve arkadaşları onu ikna etmek için oldukça uğraşmışlardı. Louis'nin uyanmaması da işin içine girince mecburen kabul etmek zorunda kalmıştı. O bütün riskleri almasına karşısındaki lanet cadı sorun çıkartıyordu.

"Harry sakin ol, vazgeçerse onun kadar güçlü bir cadı daha bulamayız."

Zayn'in kulağına fısıldamasıyla derin bir nefes aldı ve cadıya doğru döndü. "Bak, cadı dünyasında işler nasıl yürüyor bilmiyorum ama gerçekten buna ihtiyacım, ihtiyacımız var. Elimizdeki tek şans sensin!"

Cadı kararsızlıkla ona baktığında umutlanmıştı. Bir ihtimal de olsa yardım edebilirdi. Cadı sakince yanında diken üstünde duran Katie'ye dönerek, "Yan odadaki eşyalarımı getir. Yapacağım." dedi.

Katie ona, "Emin misin?" der gibi baktıktan sonra hızlıca kafa salladı ve koşar hızda odadan çıktı.

David anın sevinciyle ona teşekkür edeceği sırada, Louis'nin tarafından gelen sesle hepsi gibi o da o tarafa doğru döndü.

Louis'nin ağzından beyaz köpükler çıkması ve bütün vücudunun baştan sona şiddetli bir şekilde titremesiyle, endişeyle o tarafa doğru koştu.

Harry, "Neler oluyor?" diye bağırarak sordu.

Cadı bunu bekliyormuş gibi her hangi bir tepki vermemişti. "Bedeni yeterince dayandı ve sonunda kaybetti." dedi sakince. "Zehir işliyor."

"Bir şeyler yap!" diye bağırdı Liam sessizliğini bozarak.

Cadı Louis'nin yanında yaklaşarak, ağlayan Harry'yi ve diğerlerini eliyle onun yanından uzaklaştırdı. Louis'nin titremesi büyürken vücudunun her yeri adeta morarmıştı. Arada gözleri açılıyor, onda da göz bebekleri yukarıya doğru kayıyordu.

"Herkes dışarı çıksın!" diye bağırdı. Bir an önce harekete geçmezse, çocuğun kalan son yaşama umudu çöpe gidebilirdi.

Kimse harekete geçmeyince yüksek sesle tekrar bağırdı. "Yaşamasını istiyorsanız dışarı çıkın ve ben gelin demeden gelmeyin!"

Harry dışında herkes odadan çıkarken, Harry çıkmamak için uğraş gösteriyor, Louis'nin koltuktan düşen elini tutmaya çalışıyordu.

David dolmuş gözleriyle ona doğru ilerleyerek yıkılmış çocuğu kaldırmaya çalıştı. "Hadi Harry, o iyi olacak."

"O, o benden güç alır! elini tutmama izin verin!" diye ağlayarak çığlık attı Harry.

David onun çıkmayacağını anlayıp, bir elini beline bir elini de bacaklarına sararak kucağına aldı. Harry anında onun kucağından inmeye çalışırken, o zorla da olsa onu odadan çıkarttı.

Kucağındaki çocuk, boğazı yırtılırcasına ağlamaya devam ediyordu. Diğerleri gibi. Bill, Zayn ve Liam, onlarda bir köşeye sinmiş, için için ağlıyordu.

Kendini sıkarak Harry'yi tutmaya devam etti. Oğlunun o hali gözü önüne gelince ağlamak istesede güçlü durmak zorundaydı. Sakince duvara yaslandı ve kucağındaki Harry ile birlikte yere çöktü.

Bir kaç saniye sonra Katie elindeki malzemelerle birlikte odaya girmiş arkasındanda kapıyı kilitlemişti.

Kapanan kapının arkasından bakarken Harry'nin ağlaması kulaklarına doluyordu. Ona döneceği sırada içeriden gelen çığlıkla içi titremiş, Harry'nin kucağından kalkıp kapıya doğru koşturmasını engelleyememişti.

Louis'nin acı çığlıkları yükselirken Harry ağlayarak kapıyı yumruklamaya başladı. "İzin verin gireyim.." diye mırıldanıyordu kendi kendine.  "Lou'mu görmem lazım.."

Bilinci yavaş yavaş kapanırken son kez fısıldadı. "Tanrı'm, lütfen onu benden alma..."


Diğer bölümü okumayı unutmayın

Devilish | Larry Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin