"Yapamam" Sehun stresli bir şekilde söyledi. Düğününe 2 saat kalmıştı. Odasının penceresinden insanların gelmeye başladığını görebiliyordu.
Baekhyun başını telefonundan kaldırarak camdan dışarı bakan arkadaşına odaklandı. "Sonunda Jongin'nin bir hata olduğunu kabul ettiğine göre nereye kaçmak istersin? Çünkü Kim sürüsü sen düğünden kaçınca leşimizin peşine düşecektir." sesinde hafif alaycı bir ton vardı. Ancak gayet ciddi bir şekilde bakıyordu arkadaşına.
"Şakanın sırası değil Baek. Çok stresliyim şuan görmüyor musun? Ya söyleyeceklerimi unutursam."
Baekhyun birkaç saniye ne demesi gerektiğini düşünürmüş gibi bekledi. Belki de sadece arkadaşının ne kadar ciddi olduğunu anlamaya çalışıyordu. Sonunda Sehun'nun gözlerindeki kararsızlığı fark etmiş olacak ki oturduğu yerden ayaklandı ve aralarındaki mesafeyi kapattı.
"Sehun bebeğim. Söyleyeceklerini unutursan sadece evet de. Eminim iş görecektir."
Sehun arkadaşının sözleri üzerine yanına varır varmaz omzuna bir yumruk attı. "Neden bahsediyorsun Baekhyun!" sesini farkında olmadan biraz yükseltmişti.
En iyi arkadaşının kahkahası gelin odasını doldururken Sehun ona dik dik bakmayı tercih etti. Kollarını göğsüne bağlayarak en iyi gerçekten mi bakışını atarak hem de...
Baekhyun omeganın yüzündeki ifadeyi görünce dudağını ısırarak gülmesini engellemeye çalıştı. Kollarını en iyi arkadaşına uzatarak onu hızla sıcak bir kucaklaşmanın içine çekti. Sehun'nun gerçekten kamayı düşünmediğinin farkındaydı. Büyük ihtimalle sıradan evlilik streslerinden biriydi. Özellikle hamilelik hormonları da eklenin omeganın son zamanlarda ne kadar baskı altında hissettiğini biliyordu. Bu yüzden arkadaşına sımsıkı sarıldı ve bütün endişelerinin yok olmasını diledi.
"Jongin'i görmek ister misin?" Baekhyun boynuna doğru sokulan arkadaşının kulağına doğru eğilerek fısıldadı.
Sehun dolan gözlerini kaldırarak ona baktı. "Düğünden önce uğursuzluk getirir."
"Saçmalama Sehun. Eğer alfana ihtiyacın varsa Kyungsoo'ya söylerim hemen buraya getirir onu."
Sehun biraz geri çekildi yavaşça. Tek elimi kaldırarak gözlerinde biriken yaşları sildi. "Gerek yok."
"Emin misin Baekhyun" az önce konuyla dalga geçen Baekhyun'un yerini tamamen endişeli bir versiyon almıştı.
"Evet." Sehun durdu ve odanın kapısına baktı. "Jongin zaten burada. Stresimi hissetmiş olmalı."
Diğer omega Sehun'nun gözlerini takip ederek kapıya baktı. Diğerinin bakışlarındaki kararsızlığı görebiliyordu. Bir yanı alfasının onu teselli etmesine ihtiyacı vardı. Diğer yanıysa onu düğün altarından önce görmek istemiyordu.
"Onu içeri almamı ister misin?"
Sehun hiçbir şey söylemeden başını olumlu anlamda sallayarak yanıtladı arkadaşını. Baekhyun yanından ayrılıp kapıya doğru giderken sanki zaman yavaşlamış gibiydi. Omega kapıya kadar ağır çekimde gidiyormuş gibi ilerliyordu.
Baekhyun kapıyı açmadan önce Sehun hemen yanındaki duvarda bulunan boy aynasında kendisini kontrol etti. Üzerinde beyaz kırık beyaz bir ceket, beyaz gömlek ve yakasına özenle yerleştirilmiş siyah papyonu ile siyah kumaş bir pantolon vardı. Çok fazla abartılı bir şey olmasını kendi istememişti. Yine de babası kendi düğününde taktığı broşu oğlunun ceketinin göğsüne iliklemeyi ihmal etmedi. Bu bir aile geleneğiydi ve Sehun'nun hiçbir itirazı yoktu. Babasını her daim yanında hissediyordu bu şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The War
FanfictionSehun dünyanın şansız omegasıydı. Gidip babasının bir kere bile anlaşamadığı Kim sürüsünün baş alfasının oğluna aşık olmuştu. İşin en kötü kısmıysa Kim Jongin o nefret ettiği egoist alfaların en şerefsiziydi.