#Jongin'nin ağzından yazılmıştır
Canım sıkkın olduğu zamanlarda annemin dizine yatmaktan keyif alırım. Saçlarımın arasında dolaşan parmakları beni rahatlatırdı. Her zaman söylenmesi gereken en doğru şeyi bilirdi. Ama şimdi konuyu açmaya bile korkuyordum. Rahatlamak mı istemiyordum yoksa bunu hak etmediğimi mi düşünüyordum bilmiyorum.
"Neyi yanlış yaptım?"
Chanyeol'un saçlarımda dolaşan saçları kısa bir süreliğine duraksadı. Yüzünü görmek için başımı çevirdiğimde ise hemen yüzüne sıcak bir gülümseme yerleştirmişti. Her şey iyi olacak diyordu bakışları. Buna inanmak istiyordum.
"Aşkta yanlış diye bir şey yoktur Jongin."
"O zaman neden Wu'ların hiçbiri beni sevmiyor?"
Chanyeol'un bakışları üzerimden odamdaki açık pencereye kaydı. Gözlerindeki hüzünü anlayabiliyordum. Belki de aynısını çektiğim içindi.
"Kris, ben ve Minseok çocukluk arkadaşıydık. Ailelerimiz çok yakınlardı. Kris ile ilişkimi saklamak isteyen benim. Çünkü o henüz olmasa da bir gün başalfa olacaktı. Biliyorsun ki başalfalar genelde omegalarla eş olurlar."
"Çünkü doğurganlıkları daha yüksektir ve alfa doğurma ihtimalleri de öyle."
"Aynen öyle." Chanyeol tekrar benimle göz göze geldi. "Ona hiçbir zaman bir varis veremeyebilirdim. Kris beni ne kadar severse sevsin Bay Wu'nun onayına olamayacaktık."
Dudaklarımda alaycı bir gülümseme oluştu. "İronik değil mi? Wu sürüsünün bir varisi yok. Ama Kris bir omegayla evlendi."
Annemin yüzünde acı bir gülümseme oluştu birkaç saniyeliğine ve hızla kayboldu. "Kris ile olabildiğince çok zaman geçirmek istemiştim. Bay Wu bizi sonsuza dek ayırmadan önce. Tam ilişkimizi ailelere açma kararı almıştık bir aile yemeğinde. Aynı aile yemeğinde deden Minseok ile nişanımızı duyurdu." Annemin sesi giderek kısılıyordu. Zorla yutkunduğunda adem elmasının yavaşça aşağı yukarı hareket edişini izledim. "Kris hemen yanımda oturuyordu. Buz kesmiştim. Hiçbir şeyden haberimiz yoktu. Ne benim ne de babanın. Aileler kararlaştırmıştı. Ben Kris'in parmaklarının avucumun içinden kayışını asla unutmayacağım. Yüzündeki ihanet ifades-" bir hıçkırık kaçtı dudaklarından tek damla yaşla birlikte. "Ona hiçbir zaman açıklama şansım olmadı."
"Neden şimdi yapmıyorsun?"
"Ona ne diyebilirim ki? Ben 3 çocuğu olan bir betayım. Bizim için her şey çok geç artık. Bir gün bir Wu ile akraba olacağımı düşünüyordum. Kris olur sanmıştım. Meğerse o kişi Sehun'muş. Sadece sabırla beklemelisin. Benim yaptığımı yapıp vazgeçme sakın."
Tek elimle uzanıp annemin yanağını avucuma yasladım. Anında tatlı bir gülümseme oluştu yüzünde. Gözleri dolu dolu bakıyordu. Kalbim durdu sandım onu öyle görünce. Gözlerimi kapattım usulca. Kendimi saçlarımda dolaşan parmaklara bırakmıştım. Şimdi canım daha çok acıyordu ama hepsi annem içindi.
***
Bir süre bu sokaktan uzak kalırım sanıyordum. Özellikle birazdan çıkmayı planladığım ağaca birkaç gün önce tepetaklak sallandığımı göz önünde bulundurursak. Şimdi bu salak yine napıyor diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak bu sefer ödevimi iyi çalışıp gelmiştim. Kris'in bu akşam bir toplantısı vardı. Yani evde olmayacaktı.
Ben yine de içimi şansa bırakmamak için çamur banyosu yapmıştım. Çamur doğal bir koku bastırıcıydı. Benzin de kullanabilirdim ama şan eseri bir yerde ateşe denk gelirsem ölmek istemiyordum. Çünkü bende şans namına hiçbir şey yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The War
FanfictionSehun dünyanın şansız omegasıydı. Gidip babasının bir kere bile anlaşamadığı Kim sürüsünün baş alfasının oğluna aşık olmuştu. İşin en kötü kısmıysa Kim Jongin o nefret ettiği egoist alfaların en şerefsiziydi.