32. Bölüm : Matt

269 74 8
                                    

Gözlerimi açtığım zaman bu kez revirin tavanı ile karşılaşmadım. Bu garipti. Ama neden garip olsundu ki? En son revirlik bir şey olmamıştı.

Tamam, saçmalamayı kes Aria. Neredesin sen şu anda?

Bakışlarım etrafta dolaştı. Üzerimde uçuş uçuş beyaz bir elbise vardı. Derin bir yırtmacı ile göğüs ve sırt dekoltesine ev sahipliği yapıyordu. Tatlı bir rüzgar siyah kısa saçlarımı uçururken yeşil bir ovada olduğumu fark ettim.

Tamam, anlaşılan bir rüyadasın Aria ama sorun şu ki sen böyle garip rüyalar görmezsin ki...

Adımlarım benden habersiz bir yere doğru giderken mekan değişti. Şimdi uçurumun kenarındayım ve neredeyse düşecektim.

Yine de adımlarım durmadı. Bende durdurmayı denemedim zaten.

Hem rüyada öldüğün zaman gerçek hayata dönersin. Daha doğrusu ölüme saniyeler kala...

Uçurumdan düşecekken bir kez daha mekan değişti. Ve başladığım yere döndüm.

O ovaya...

Bu kez başkaları da vardı ama bir tanesi karşısında durmama rağmen beni fark etmediğine göre beni göremiyorlardı.

Buranın olayı neydi?

Sonra O'nu gördüm.

Siyaha boyattığı sarı saçları tekrar eskisi gibi olmuştu. Siyah lens taktığı mavi gözleri de öyle...

Her zamanki yakışıklılığı, Aria. Neden şaşırıyorsun ki?

Bizim olayımız ne miydi?

Bizim aramızda olanlar bir sadist ve bir mazoşist bir araya geldiğinde olan şeylerden farksızdı.

Görünüşüne ya da davranışlarına baktığınız zaman onun bir mazoşist olduğuna inanmazdınız. Ben de inanmamıştım.

Ta ki ona zarar verdiğimde bundan zevk aldığını fark edene kadar...

O zaman zaten aramızda var olan çekim daha da artmıştı. Birbirimizin kana açlığını dindirmede bir numaraydık.

Köprücük kemiğimdeki iz etkileşimimizin bir hatırasıydı. Kendi mazoşist ruhunun bir kısmını bana bulaştırmıştı. Tıpkı kendi sadist ruhumun bir kısmını ona bulaştırmam gibi...

Aramızdaki şeyler lanet bir hastalıktı.

İç çekip bakışlarımı tekrar ona çevirdim. Hiç değişmemişti. Hala lanet olası derecede seksiydi. Gözlerindeki şeytani parıltılar hiç sönmemişti.

Adamlar bir şeyi konuşuyordu ama duymuyordum onları. Sadece görebiliyordum anlaşılan.

Sonra gözleri benimle buluştu. Deli gibi atan kalbimi hissettim. Beni görüyor muydu?

Bana doğru geldi. Bana doğru geliyorsa beni görüyordu. Bu iyi miydi kötü mü? Çözememiştim açıkçası.

"Aria..."

Diye fısıldadı. Az önceki tatlı ve huzur veren esinti birden değişmişti. Ortam kasvet bulanmıştı ve hava ağırlaşmıştı.

Nefesim kesildi.

"Demek çağrıma cevap verdin."

Ne saçmalıyorsun, demek istedim. Bağırıp çağırmak... Ama kesilen nefesim bana pek yardımcı olmadı.

Sınırsız / ASKIDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin