• part three •

346 31 11
                                    

"Size söylüyorum o adamı tam vuracaktım ki diğer askerler yetişti. Yoksa elimden alamazlardı"

"Evet 3 madalyon haklısın. Kimse senin ne kadar iyi bir asker olduğunu sorgulamıyor zaten"

3 madalyon. Birbirlerine sahip oldukları madalyonlar ile hitap ediyorlardı. Hiçbirinin birbirlerinden haz etmediği belliydi, özellikle Taehyung'un. Onlarla konuştuğunu fazla görmemiştim, genelde sessiz kalır, konuşanları dinler ve yapmacık bir gülümseme sunardı. O da haklıydı, sabundan çok içki kokulu bu adamların yanında olsaydım bende onun gibi davranırdım. Taehyung hakkında fark ettiğim diğer şey ise ona sahip olduğu madalyonlar ile hitap etmiyorlardı. 2 madalyona sahipti ve diğerlerine göre daha soluk görünüyorlardı, ayrıca herkesin ona karşı olan gereksiz baskısı ise gözümden kaçmıyordu.

Dört duvar arasında kalırken askerler dışında oyalanabileceğim birileri yoktu. Ağustos Böceği hastalandığı için revirdeydi, idam edilecek adamın ise sesini hiç duymamıştım. Taehyung bana gizlice yemek getirmeye devam ediyordu, bu yüzden aç değildim. Tek derdim annemdi. Diğer koğuşlardaki insanların ailelerinin seslerini duydukça bir gün o seslerden birinin anneme ait olmaması adına dua ediyordum. Babam ve abimden sonra benim gidişimi de kaldıramazdı. Onun yanına, evime geri dönmeliydim.

"Hey sen! 2 günlük açlığa rağmen gayet iyi görünüyorsun. Ne o fareler gibi çöp mü yemeğe başladın yoksa koğuştan yemek mi çalıyorsun?"

Konuşmaya bile tenezzül etmeden bakışlarım masaya dönmüş, gözlerim bir an Taehyung'a kayıp tekrar konuşan askere dönünce sadece bakmakla yetinmiştim. Onlarla olabildiğince iletişimden uzak durmaya çalışıyordum zira şu zamanda bir dediğimi beş farklı yere çekip cezamı arttırabilirlerdi. Kendi egolarını tatmin edip kanlarını ısıtan yönetme duygusunu daha da artırmak adına her sabah ve her akşam bana bir şeyler söylüyorlardı. Beni ezdiklerini sandıkları cümlelerden başka bir cümle kuramıyorlardı.

"Ne o dilini mi yuttun? Sessiz durmak canını sıkmıştır konuşsana biraz"

Umursamayarak diğer tarafa boş duvara dönmüş, biraz olsun askerin susmasını dilemiştim. Gerçekten insanın sabrı ile oynuyorlardı.

"Sana bir şey söylüyorum ve cevap bile vermiyorsun. O kadar saygısızsın ki"

"Cevap vermek zorunda değil. Rahat bırak onu"

"Hayırdır Kim? Ne bu koruma tavrın? Bir şey varsa bilelim değil mi?"

"Saçmalama. Sadece bir mahkumla neden çeneni yorasın ki? Zaten hepsinin sonu Lee gibi olacak"

"Karışma bana Kim. Rütbeni bil. Ben senden üstünüm. Korumacı tavırlarını burada değil ailen kurşuna dizilirken gösterecektin.Şimdi gelip burada bana patronluk taslama"

Taehyung beni bile şaşkına çeviren cümleler karşısında hızlıca ayağa kalkmış, koğuşu terk etmişti. O askerlerden daha fazla nefret edemezdim. Burası bana olduğu kadar Taehyung içinde bir cehennemmiş gibi hissediyordum.

*

"Geceleri üşümüyorsun değil mi?"

"Ağustos böceği, o nasıl?"

"Geldiğimden beri sadece onu soruyorsun. Sana bir soru sordum, üşüyor musun?"

"Hayır, ya Ağustos böceği?"

"Min"

"Efendim?"

"Adı Min. Ağustos böceği değil. Buradaki askerlerin taktığı bir lakap sadece. Eskiden senin bulunduğun yerde durur sabahtan akşama kadar sadece çello çalardı. Bu yüzden ona Ağustos böceği demeye başladılar. Sana neler anlattı bilmiyorum ama dediklerine inanmasan iyi edersin. Uydurma hikayeler anlatıyor ve hiçbiri birbirini tutmuyor. Hâlâ revirde ama birkaç güne iyileşir. Sadece revirin yatağını sevmişe benziyor. Burada kimseye güven olmaz Jeon, güven silahın ucundaki mermiyi kafanda hissetmeye kadardır. Bana bile güvenmemelisin"

"Bana niye yardım ediyorsun? Ben bir mahkumum. Bana yardım etmek seni her şeyinden eder. Ne diye bu riski benim için alıyorsun?"

"Kendini niye özel görüyorsun? Buradaki her mahkuma nasıl davranıyorsam sana da öyle davranıyorum. Yerinde olsam bir şeyleri sormak yerine keyfine bakardım zira başka bir koğuşa alınırsan orada sana insancıl davranacaklarını düşünmüyorum"

"Biliyorum, kimseden bunu beklemiyorum zaten. Daha önce hiç bu kadar böyle berbat bir yerde kalmadım. Annemle görüşmeme izin verirler mi? En azından bir kere görmeme?"

"Üzgünüm ama annenden haber almaya çalışacağım, merak etme"

"Bunu nasıl yapacaksın ki?"

"Dediklerimi asla dinlemiyorsun değil mi? Hadi uyu, yarın teftiş var. Seni başka bir koğuşa almak için sınamaya çalışacaklardır, sakinliğini korumaya çalış. Buradan gidersen sana yardım edemem"

"Teşekkür ederim"

Gülümsemiş, kapları alıp koğuştan ayrılmış, beni sessiz ve soğuk karanlıkta bir başıma bırakmıştı. Yarın olacakları düşünmek istemiyordum, umrumda olduğunu da söylenemezdi ama annemden bir haber almak istiyorsam burada kalmalıydım. Ondan iyi haber alacaktım ve artık onun benim hakkında endişelenmesine gerek kalmayacaktı. Buradan çıkacaktım. Başkalarının zevki yüzünden kaybettiğim her şeyi teker teker alacaktım.

𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 ↬ 𝐭𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin