Jungkook'un ağzından
"Geceleri buluşmamızdan rahatsız değilsin değil mi?"
"Ne zaman ya da nerede buluştuğumuz benim için önemli değil önemli olan seninle buluşabilmek"
Birbirimize duygularımızı itiraf ettiğimiz günden bu yana uzunca bir süre geçmişti. Uzun dediğime bakmayın zaman kavramını yitireli çok oluyor, belki bir gün, belki bir hafta belki bir ay öncesindeydi ama ne zaman o günü bitirdik her şey daha kolay ve katlanılır bir hâl almıştı benim için. Sanırım artık burada olmayı bile seviyordum.
Demirlerin arasından elimi geçirmiş, Taehyung'un elini tutmuştum. Gülümseyip sıcak dudaklarını elimle buluşturmuştu. Eğer bu an bir rüyaysa burada gördüğüm en güzel rüya olmalıydı. Rüya olmadığına emindim, hissettiğimiz her duygu gerçekti. Kalbimin düzensizliği, elinin sıcaklığı, nefes alışverişinin sesi, hepsi gerçekti, hepsi benimleydi.
Aramızdaki tek engel bu paslı demirlerdi sadece. Aslında bu engel bizim için aşılması en kolay engellerdendi ama aşmak istemiyordum. Herhangi bir risk alıp onu kaybetmek istediğim son şey bile değildi. Her ne kadar bu demirleri kırmak, ona sıkıca sarılıp bırakmak istemesem bile katlanmak zorundaydım. Gün sayıyordum, ne zaman çıkacağımı bilmiyordum ama geçirdiğimiz her günün sonunda özgürlüğe bir adım daha yaklaştığımı biliyordum.
"Buradan çıktığımda her şey bizim için daha kolay olacak değil mi?"
"Evet, bütün engellerimiz kalkmış olacak"
"Sence o zamana ne kadar yakınız?"
"Çok uzun olmadığına eminim"
*
Taehyung'un ağzından
"Bugün en az dün kadar mutlusun. O genç sana gerçekten iyi geliyor sanırım"
"Onu seviyorum Hoseok, onunla olunca istemsizce mutlu oluyorum. Yanımda olduğun için teşekkür ederim"
"Sen benim dostumsun, elbette yanında olacağım"
İçeriye giren askerler ile konuyu kapatmış, işimizle ilgilenmeye devam etmiştik. Askerler birkaç kase yemek alıp gidecekleri anda durmuşlar Hoseok'la konuşmaya başlamışlardı. Onları dinlediğimi belli etmemek adına gözlerimi soyduğum patatesten çekmiyordum ama kulağım onlardaydı.
"Jung, 63. Koğuşun gardiyanı sensin değil mi?"
"Evet efendim"
"Güzel, mahkum Jeon Jungkook'un idamı kararlaştırıldı. Önümüzdeki ayda idamı gerçekleştirilecek. Mahkumu haberlendir"
Duyduğum cümleler ile elimdeki patates ve bıçak o kadar ağır gelmiş, dengemi öyle kaybetmiştim ki hiçbir şey olmamış gibi davranmak çok zordu. Kalbime bir hançer saplanmışçasına acı hissediyordum, nefes alamıyordum. Askerlerin gittiği bile zar zor görmüş, gittikleri anda yere yıkılıp içimde tuttuğum bütün duyguları salmıştım. Konuşamıyordum, duyduklarımın bir şaka olmasını istiyordum. Şakaydı değil mi? Başka bir Jungkook'tan bahsediyorlardı değil mi? Gerçek değildi, olamazdı, olmamalıydı. Hoseok eğilmiş elini omzuma koymuştu ama bu sakinleşmem için yeterli değildi.
"Üzgünüm Taehyung, sana diyecektim ama diyemedim"
"Biliyor muydun?"
"Elbette biliyordum, neden koğuşlarımızı değiştirdiler sanıyorsun?"
"Bunun onunla ne alakası var?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 ↬ 𝐭𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤 ✓
Fanfiction'Gardiyana aşıksan özgürlüğü sevemezsin.' 𝟎𝟐𝟎𝟓𝟐𝟏-𝟐𝟐𝟎𝟕𝟐𝟏 /düz hikaye /angst /yan çift; sope