• part twenty / final •

266 22 16
                                    

Young royals izlediğimi nasıl belli etmem

*

Yoongi'nin ağzından

"Büyük pencereyi kullanıp kaçmış olmalılar. Köpekleri, atları ve fenerleri hazırlayın. Kaybedecek zamanımız yok. Sizde benimle gelin hadi"

Ani çıkan karışıklıkla düşündüğüm ve umduğum tek şey Taehyung'un ve Jungkook'un yakalanmamasıydı. Demirlerin tam olarak askerlerin ne yaptıklarına bakmaya çalışırken hızlıca onları aramak adına koğuşu terk ettiklerinde koskoca koğuşta bir başıma bırakıldığımı fark etmiştim. Elimi cebimdeki anahtara götürmüş, anahtarı sokup bir süre düşünmek adına beklemiştim. Kaçmak istiyor muydum? Burayı bırakmak istiyor muydum? Kaçıp ne yapacaktım? Beni de yakalar mıydı? Öldürmeleri umrumda mıydı? Kaçıp kardeşimi bulabilirdim. Evet, bunu yapabilirdim. Kaostan, kavgalardan uzak bir hayat seçebilirdim kendime. Anahtarı çevirmiş, demir kapıyı hızlıca açıp etrafı kontrol etmiştim. Koğuşun kapısını açıp etrafa baktığımda neredeyse herkesin onları aramaya gittiğini anlayınca çadırlara doğru ilerlemiştim. Ormana değil tam tersi şehir yoluna doğru koşacak yolda karşılaştığım herhangi bir arabaya atlayıp şehire doğru gitme planım vardı. Koğuştan dışarı adım attığım anda bulmuştum bu planı. Hızlıca bütün koğuşların kapılarını geçerken çadırların olduğu yere yaklaşmış, içerideki kimsenin beni duymaması adına adımlarımı yavaşlatırken varlığının bana güç verdiği bedeni görmüştüm. Siyah saçları her zamanki gibi omuzlarından sarkarken bu sefer onu saatlerce izleyebilecek zamanım yoktu. Beni görmese bile ona teşekkür etmek amacıyla gülümsemiş adımlarımı hızlandırıp ilerideki buğday tarlasına doğru ilerlemiştim. Buğday tarlasındaki otların büyüklüğü işime yararken sessizlikle ilerleyen adımlarım peşimden gelen adım seslerini duyduğum anda hızlanırken arkama bakacak zamanı bile bulamamıştım. Otlar yüzüme çarparken bacaklarım kendilerinde koşacak gücü bulamıyordu. Birkaç adımdan sonra artık yıkılacak dereceye geldiğimde nefes almam gerektiğini anlamıştım. Takıldığım taş ile yeri boylarken kalkmaya bile vakit bulamadan kafamın arkasında hissettiğim sertlik ile özgürlüğümün bu kadar süreceğini anlamıştım.

"Bu kadar erken buldunuz ha?"

Alaycı gülüşüm ile kalkmış, askerin yakamdan tutup kendisine döndürmesi ile gördüğüm yüz gerçekten görmeyi beklediğim yüz değildi.

"Yoongi sende mi? Bugün ne kadar kötü olabilir merak ediyorum. Nasıl başardığını sormayacağım bile. Bittim ben, beni mahvedecekler"

Hoseok eğilmiş, neden olduğunu anlamadığım bir şekilde ağlamaya başladığında ne yapacağımı bilememiş, sadece elimi omzuna koyup en azından sakinleşmesini beklemekle yetinmiştim.

"Kaçacağını düşünmemiştim. Herkes onları arıyor, bulduklarında öldürecekler. Sabah olmak üzere, bulunmaları daha kolay olacak. Onu sadece Jungkook'tan korumak istedim ama bu onu kaybetmeme neden oldu. Ne yapacağım bilmiyorum, beni de yaşatmayacaklar. Her şeyi mahvettim, her şeyi bitirdim"

"Hiçbiri senin suçun değildi, boşuna kendini suçlama. Taehyung kendisi ve Jungkook için vermesi gereken kararı verdi. Bence seninde onları örnek alman gerek"

"Nasıl yani?"

"Bir kereliğine başkalarını düşünmek yerine kendini düşün ve benimle gel"

"Saçmalama Yoongi, kaçarsak bizi öldürürler"

"Kaçmadan bilemeyiz"

İleriden gelen sesler ile fenerlerden yansıyan ışığı görmüş, hızlıca Hoseok'un kolundan tutup yola doğru ilerlemeye başlamıştım. Yola ulaştığımızda, ileride gördüğüm at arabası ile gülümsemiş, hızlıca Hoseok'la beraber at arabasına doğru ilerlemeye başlamıştım. Sürücünün ilerde atı beslediğini görünce arabanın içine binmiş, Hoseok'un hâlâ binmediğini görünce yaklaşıp kısık sesimle konuşmuştum.

𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 ↬ 𝐭𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin