• part nine •

210 24 0
                                    

Flashback - Taehyung'un ağzından

Göz yaşlarım bitmeyerek akmaya devam ederken az önce yaşadığım anın gerçekliği yüzüme çarparken aklımda tek bir soru vardı; Neden?

Ellerim toprağa uyguladığım baskı yüzünden taşların şeklini almıştı. Acıyorlardı ama umursamıyordum. Toprağı sıkıp içimdeki öfkeyi, hüznü toprağa göndermek ve tamamen hissiz olmak istiyordum. Bu kadar kolay olmamalıydı, bu kadar kolay kaybetmemeliydik. Tanımadığım insanlar beni avutmak adına bir şeyler söylerken kulaklarım onları duymamaya yemin etmişti adeta. Az önce neredelerdi?

Kolumu sıyırıp amblemin üstünü kapatmış, göz yaşlarımı silip ayağa kalkmıştım. Hiçkimseyi affetmeyecektim. Belki onların kuklası olacaktım ama umrumda değildi onları içten mahvedene kadar durmayacak intikamımı alacaktım. O an nefret etsem bile amblemin sonuncu kelimesine uymuştum; intikam. Kolumdaki çizgiler öyle lanet şeylerdi ki ne kadar inkar etsem bile hayatımı şekillendiriyorlardı ki bu 4 kelimenin olmadığı bir hayat var mıydı? Bilerek seçilmiş gibilerdi adeta. Ne kadar kaçarsam o kadar yakınıma geliyordu sanki. Bana yazılanı oynamayacaktım buna yemin etmiştim.

*

Flashback end - Taehyung'un ağzından

"Taehyung?"

Jungkook'un yeni uyandığını belli eden sesi ile elimdeki çakıyı bırakmış, bakışlarımı ona çevirmiştim. Elleriyle demirlere tutunup ne yaptığıma bakıyordu.

"Günaydın, bugün erkencisin"

"Günaydın. Erkenci olmama rağmen uykumu almış hissediyorum. Ne yapıyorsun?"

"Sadece çakıyla bulduğum odunları ovuyorum. Daha çok erken istersen biraz daha uyu"

"Uyumak istemiyorum. Bende yapabilir miyim?"

"Yapabilirsin ama dikkat et, elini kesme"

Ayağa kalkmış, elimdekileri ona uzatıp gülümseyen yüzü ile gülümsemesine karşılık vermiş, daha önce fark etmediğim bir şeyi fark etmiştim. Yanağında küçük bir yara izi vardı. Yeni oluşmamıştı, çoktan yok olmaya yüz tutmuş gibiydi.

"Yanağındaki yara izi daha önce hiç görmemiştim"

"Abimle kavga ettiğimde olmuştu. Nereden baksan bi 10 yıl geçmiştir"

Yanağındaki kusur bile yüzündeki gülümsemenin ışığını söndürmüyordu. Sanırım ona ilk kez bu kadar yakındım ve yüzünde fark etmediğim diğer şeylere odaklanmama neden olmuştu bu. Dudağının altındaki ben, gözlerindeki parıltı, yanağındaki yara ve büyük gözleri. İlk geldiğinde de bu kadar mükemmel miydi acaba? Yoksa bu yakınlığın vücuduma hissettirdiği duygular yüzünden mi yüzüme böyle güzel gözüküyordu?

Masaya geri dönmüş, artık oyalanacak bir şeyim kalmadığı için neresinde kaldığımı bile hatırlamadığım kitabı açmış, sadece zaman geçirmek adına okumaya başlamıştım. Sözcükler buğulaşmaya başladığında ve cümleler anlamsızlaştığında aslında okumak istemediğimi okuyormuş gibi gözükmek istediğimi anlamıştım. Düşünecektim. Neyi bilmiyorum ama düşünecektim. Düşünürken yalnız ve sessiz olmayı severdim bu yüzden kitap okuyormuş gibi gözükmek en iyi kaçış planıydı.

*

Jungkook'un ağzından

"Taehyung sen nerede yaşıyorsun?"

Elimdeki yarısı oyulmuş odunu acemice ovmaya çalışırken konuşmuş, oraya döndüğümde onun kitap okuduğunu görünce içimden 'Keşke rahatsız etmeseydim' demiştim ama o kafasını kitaptan kaldırıp bana dönmüş ve sakin sesi ile konuşmuştu.

"Burada askerlerin ve gardiyanların kalabilmesi için çadırlar var. Onlarda kalıyorum, bir nevi burada yaşıyorum diyebilirim"

"Ne zamandır gardiyansın?"

"Çocukluğumdan beri buradayım. Bir askerin manevi oğluydum bu yüzden sanırım çocukluğumdan beri bunu yapıyormuş gibi hissediyorum"

"Burada yıllarca bulunmak kötü olmalı. Yani sen dışarıdasın ama dışarısı bile en az içerisi kadar gerici"

"Evet haklısın. Bazen bende bu hayattan nefret ediyorum ama başka seçebileceğim bir şey yok. En azından şanslıydım, beni kendi oğlu kadar sevebilecek bir aileyi bulabildim. Yoksa şu an burada olmazdım sanırım. Ya sen? Buralardan mısın?"

"Annemle, abim kaybolup babam ölünce buraya gelmiştik. Burayı seviyordum ama artık buradan nefret ediyorum"

"Sanırım ikimizde burada bulunmak istemiyoruz?"

"Sanırım evet. Şu an nerede olmak isterdin?"

Taehyung düşünürcesine bakışlarını yukarıya çevirmiş, yüzündeki gülümseme ile bana dönüp konuşmuştu.

"Burada festival zamanı bir sirk gösterisi yapılmıştı. Hayatımda izlediğim ilk ve tek sirk gösterisiydi. Sanırım orada olmak isterdim, ya sen? Çizdiklerine bakılırsa bir dere kenarında olmak isterdin sanırım?"

"Orada olmayı özlediğim doğru ama asıl olmak istediğim yer sanırım ailecek balık tutmaya gittiğimiz an olabilir. Hatta elimde olsa sonsuza dek o anda yaşamak isterdim"

"Elimde olsa ikimize de o anlara ışınlamak isterdim-"

"Sabah sabah birbirinizi rüyanızda gördünüz sanırım saatlerdir susmuyorsunuz da"

"Sana da günaydın Yoongi"

Taehyung kısa kahkahasının eşliğinde ayağa kalkıp Yoongi'ye yemeğini uzatırken onun gülümsemesine bakarken bende gülümsemekten kendimi alamamıştım. İlk geldiğimde ne kadar soğuk ve fazla arkadaş canlısı olmadığını hatırlıyordum ama artık daha iyimserdi. Belki kaçmamda bana yardım ederdi. Ona sormalı mıydım? Sahi gerçekten bana yardım eder miydi? Belki para verirsem ederdi, bu devirde paranın insana yaptırabilecekleri fazlaydı. Sormakta kararlıydım ama bunu Yoongi uyanıkken soramazdım. Bizi duyarsa beni satabilirdi. Onu seviyordum ama güvenmiyordum. Burada insanlar kendilerini kurtarmak için her şeyi yapardı ve bunlardan biri olmak istemiyordum.

Taehyung'ta benimle kaçmak ister miydi acaba? Bu soruyu düşünmeden edemiyordum. Bunu da sormalı mıydım? Benimle gelmek ister miydi? Kaçak hayatı sürmek ister miydi? Sanırım gelmezdi. Ailesi buradaydı dediği gibi burada büyümüştü ama bundan sıkılmamış mıydı? Sıkılmışa benziyordu ama kabul eder miydi emin değilim. O boyun eğen taraftı ben ise dik başlı olan. İkimizin farklılığa bize iyi gelecek miydi ki? Ya ben boyun eğecektim ya da o benimle savaşacaktı. Belki o da çoktan savaşmaya başlamıştı ya da savaşlarını gizli yapıyordu? Bilmiyordum, tek bildiğim onunla kaçtığımı düşünmek, onun elini tutup belki günlerce arkamıza bakmadan koşmayı düşünmek bile güzeldi.

𝐬𝐚𝐥𝐯𝐚𝐭𝐨𝐫𝐞 ↬ 𝐭𝐚𝐞𝐤𝐨𝐨𝐤 ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin