9

62.3K 3.6K 10.5K
                                    

Hayatım boyunca, şımartılmaya bir şekilde alışmıştım. Annem ve babamdan gerekli ilgiyi görememiştim. Onlar hep çok yoğundular benim için. Ama babannem beni fazlasıyla sevgiye boğmuştu. Bu konuda açlık hissetmemiştim. Okulda da; görünüşümün bir şekilde ortalamanın üstünde olmasından dolayı, ilginin arkası kesilmemişti. Hiçbirini umursamamış, yüz vermemiş, kendi güvenli alanıma dahil etmemiştim. Jimin dışında. O zaten benden izin almamış, paldur küldür dalmıştı hayatıma. Neyse.

Kısaca şımartılmaya, ilgiye alışık olduğumu anlatmaya çalışıyorum. Ama Jungkook, alışkanlıklarımın çok ötesindeydi. Onunla olan her şey ilkti. Bir kere, onun hayatına ben girmiştim. Her ne kadar, uygulama yüzünden olsa da, sonuç olarak bunları başlatan bendim. Ve kendimi durduramıyordum. O verdikçe dahasını istiyordum. Her anlamda.

Film izlerken bile, kendimi frenleyemiyordum. Beni bacaklarının arasına oturtmuş; elini bacaklarımda ve kasıklarımda gezdirip usul usul okşarken nasıl etkilenmeden durabilirdim zaten? Sürekli kendimi geriye doğru itip, belimi erkekliğine bastırıyordum. Ama hemen, bacağımın iç kısmına şaplağını indirip, uslu durmamı söylüyordu. Keşke biraz da, kendisi uslu durabilseydi.

"Öğlen ne yemek istersin?" Sonunda terler döktüğüm ve sürekli erekte hale geldiğim film izleme seansı bitmişti. O da etkileniyordu, ama kendini çok iyi tutuyordu. Üst kattan inerken, elimi saran parmaklarını hafifçe sıkıp, sorusunu yineledi.

"Eve gitmem gerekiyor artık."

"Neden?" dedi, bana dönüp. Neden mi? Ne saçma bir soruydu. Ama ona göre de, benim eve gitmem saçmaydı galiba. Çünkü anlamamış gibi bana bakıyordu.

"Çünkü, evim orası?" dedim, gözlerimi kısıp. Elini beline atıp, beni kendisine doğru çekti. Burnumu çenesine sürttüğümde, eğilip dudaklarıma öpücüğünü bıraktı. Bakışları dikkatlice yüzümde gezinirken; "Jimin merak ediyordur." diye ekledim. Anında tek kaşını kaldırıp, geri çekildi.

Kıskanıyordu. Gözlerini kaçırıp, dilini yanağının içine bastırdı. Kıskanıyordu! Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırıp, kafamı göğüsüne bastırdım. 29 yaşında koca adamın, kıskançlığını belli etmemek için önümde kıvranmasını izlemek hoşuma gidiyordu açıkçası.

"Hemen mi gitmelisin?" Belimdeki elini içime sokup, sırtımda gezdirdi parmaklarını. Dokunduğu yerler alev alev yanıyordu, resmen. Kafamı sallayıp onaylayacakken, telefonunun çalmasıyla geri çekildim. "Bir saniye, güzelim."

Telefonunu almak için odasına girdiğinde, bende aralık olan kapıdan geçip; çalışma masasına doğru ilerledim. Dün geceden beridir, bu odaya girmek istiyordum. Hızla masanın üzerindeki tararken, sınavlarla ilgili bir şeyler bulmayı amaçlıyordum. Evin geri kalanına göre, burası gerçekten dağınıktı. Jungkook'un karakterine hiç uygun değildi Sınav kağıdı yerine, staj programını bulmuştum. Heyecanla dosyayı açtım. Ama ne kendi adımı ne de Jimin'inkini görebilmiştim.

"Taehyung?" Arkamdan gelen sesle, bir anda yerimden sıçradım. Neden, sürekli bir şeyler karıştırırken, yakalanıyordum ben ya? "Masamı mı kurcalıyorsun sen?"

"Hayır." dedim, hızla arkamı dönüp. Bakışları elimdeki dosyaya kayınca, "Evet." diye düzelttim. Utanmıştım. Bir ayağımın parmak ucunda durup, bacağımı bacağıma sürttüğümde; dikkati dağılmış bakışları aşağı taraflarımda oyanlanmıştı. Yanıma ulaştığında, elimdeki dosyayı alıp masaya fırlattı.

"Çok yaramazsın, Taehyung. Cezalandırılmak mı istiyorsun?" Sesi biraz önceye daha boğuk ve otoriterdi. Çenemden tutup kaldırdığında, kararmış gözleriyle karşılaşmıştım.

Your Choice | TaeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin