"Şimdi burada, o güzel ağzını becermeme, izin vermek için ne kadar istersin?"
Ne? Ne demişti o? Ağzımı bece-Siktir. Hayır, tabi ki de siktir değil, beni siksin. Ama bana kızmayacak mıydı? Sinirli değil miydi? Bir uygulama için onu kullandım ve benim hocam; uzak durması gerekmiyor muydu? Hatta takıp, dersten bırakması?
"Sadece miktarı söyle." dedi, işaret parmağını açık olan dudaklarıma sürterken. Etkilenmiş olmalı ki, yine çenesi kasılmıştı. Övünmek gibi olmasın, dudaklarım yumuşacıktır. Eh, fazlaca da kırmızı. Parmağını geri çekip, kendi dudaklarına götürdü. Sürtünen yeri yaladığında, kasıklarıma sızı girmişti.
"Ben- hemen mi?" Kekelememi son anda engellemiştim. Ama Jungkook bunu tabi ki de, fark etmişti. Yine de düz ifadesi değişmedi. Üzerime geldiğinde, gerilemek gibi bir refleksle hareket ettim. Ama zaten sırtım dolaba yaslıydı gidecek yerim yoktu.
"Hemen. Öyle olmuyor mu?" dedi, kafasını hafifçe yana eğip. Kulağındaki küpeler sallandığında, dikkatim oraya kaymış; ama dizlerime değen bacaklarıyla toparlanmıştım. Çok yakındık!
"Hayır." dedim, kafamı sallayıp. Gözleri dudaklarımda dolanırken, konuşabilmek çok zordu. "Ayrıca bu tarz görevler verilmiyor." Kaşları alayla havalandı. Görev için onunla seviştiğimi biraz önce itiraf etmişken, bunu söylemem saçma olmuştu tabi. "Yani şey, yöneticiler kendileri için böyle şeyler istemiyorlar. Ben de, zaten yapmazdım. Yapmadım da hiç. Yani o güne kadar. O yanlışlıklaydı. Yanlışlıkla kabul ettim görevi."
"Korkuyor musun?" dedi, tüm söylediklerimi görmezden gelerek. Dudaklarımı birbirine bastırıp, bakışlarımı kaçırdım. Birbirine yapışan kirpiklerimi düzeltmek için, işaret parmağımla gözümü çekiştirip zaman kazanmaya çalıştım. "Korkmuyorsun. Heyecanlısın. Neden? Ben mi heycanlandırıyorum seni?"
"Siz benim hocamsınız."
"Evet, öyleyim." dedi, dudakları kıvrılmıştı. Elini saçıma uzatıp, parmağına doladı. "Sana görev vermeme, engel olmamalı değil mi? Aksine, söylediklerimi daha iyi bir şekilde yerine getirmelisin. Beni memnun etmelisin."
Bana doğru eğildikçe, yerime sinme isteği çoğalıyordu. Yakışıklılığı, vücudunun mükemmeliği yetmiyormuş gibi; baskın konuşması ve verdiği emirler de, beni etkiliyordu. Kabul edecektim. Bu adam bana para vermese dahi, istediği her şeyi yapmaya hazırdım zaten. Ayrıca çoktan onunla yatmıştım. Ona sakso çekmem, durumu daha ne kadar kötüleştirebilirdi ki?
"Bin dolar?" dediğinde, eğdiğim kafamı hızla kaldırdım. Ne? Bin dolar mı? Bir sakso için mi? Şaşkınlığımı çok yanlış anlamış olacak ki; "İki bin?" diye, eklemişti. Sikeyim, kim bir sakso için iki bin verirdi? "Yada ne istersen."
Benim bir buçuk ayda kazanabildiğim parayı, bir anda elime mi sayacaktı yani? Ayrıca niye bu kadar yüksek bir miktar ödüyordu ki? Daha önce, kimseyle parayla birlikte olmadığı için miydi acaba? Buna ihtiyacı yoktu zaten. Bir gülümsemesi, hatta bakışıyla bile onlarca kişiyi altına alabileceğinin farkındaydı. Ergenler gibi, peki neden ben diye sorma isteğini itekledim.
"İki bin." Konuşmamla, vücudumda dolanan gözleri yüzüme çıktı. Bu adamın bakışları bile azdırıyordu beni, kafayı yemiş olmalıydım. Cebinden telefonunu çıkarırken, kaslı bacaklarında dolanmıştı gözlerim. Avuçlamak istiyordum.
"Hesap numaranı gir." Bana uzattığında, ellerimin titremesinin durması için biraz bekledim. Galiba tereddüt ettiğimi sanmıştı. Tam geri çekecekken alıp, ezbere bildiğim ibanımı girdim. Geri uzattığımda, düz ifadesiyle bakışlarını suratımda gezdiriyordu. Biraz geri çekilip, "Diz çök." dedi. Yutkunup, dediği gibi dizlerimin üzerine çöktüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Your Choice | Taegguk
Fanfic'Görev: Senden 15 adım uzaklıktaki kişiyle ön sevişme. Videolu kanıt. Ücret 200 dolar.' Başlangıç 31/ 03 / 2021 Tamamlandı