13

36.8K 2.1K 5K
                                    

Telefon sesi. Perdeler rahatsızlığımı giderse de; telefon peşimi bırakmıyordu. Yine uyanmama sebep olmuştu. Yatakta kıpırdanıp, Jungkook'un kolları arasında huzursuzca mırıldandım. İlk defa onunla uyanmıştım. O sırtüstü uzanmış; altımdan kolunu geçirip belime sarmıştı. Vücudumun yarısı, onun üzerindeydi. Bacağımı, bacak arasına doğru atmış; yüzümü boynuna yaslamıştım. Buram buram kokusu dolarken, vücudunun sıcaklığı ve güven veren kolları arasında uyanmak; bende alışkanlık yaratacak kadar güzeldi.

Telefonu açmak için çabalamamış, bana doğru dönmüştü. Üzerime doğru uzanıp, dudağıma tüy kadar hafif bir öpücük bıraktı. Sırnaşıp, ellerimi boynuna sardım. İkimizin de uyanmaya niyeti yoktu. Dün gece tam 3 tur daha sevişmiştik. Sadece bir kez içime girmiş, onun dışında ya sakso ya da ellerimizi kullanarak boşalmıştık. Ve dün gecenin yorgunluğuyla; sabahın ilk ışıklarında kalkan Jungkook bile, uyanmamıştı.

Açmamaya kararlı olsa da, telefon yeniden çalmaya başlamış- benim huzurca kıpırdanmalarım yüzünden kalkmıştı. "Üz-günüm bebeğim. Kapatacağım." dedi, uykulu sesiyle. Kollarını çektiğinde bundan hoşlanmamıştım. Bacaklarımı çarşafa sürtüp, yanağımı yastığa bastırdım dudaklarımı büzüp. Kısık sesli kıkırdamalarıyla, yataktan kalkmadığını ve beni izlediğini anlamıştım.

Yorganın dışında olan bacağımı okşayıp, dudaklarını bastırdığında ilk irkilmiştim. Ama dokunuşu hoşuma gitmişti, bacak aramı yorgana sürttüm mırıldanarak. Öpücüklerini bacağımdan yukarı doğru çıkarırken, ellerimin altındaki çarşafı sıktım. Jungkook'un kollarında uyandıktan sonra, bir de öpücükleriyle sevilmek mi? Paha biçilemezdi.

Kalçamın altına ıslak bir öpücük bırakıp, dişlerini sürttü. Huylanmıştım. Bacağımı kendime doğru çekip, sırtüstü dönecekken; yeniden telefon çalmıştı.

"Orospu çocukları." dedi Jungkook, yataktan bir hışım kalkarken. "Herkes mi gerizekalı olur? Açmıyorsam neden üst üste arıyorsan, piç!"

Söylesene söylene salona gitmesi, o kadar komik gelmişti ki; gülmekten uykum açılmıştı. Ellerimle yüzümü ovuşturup, yatağın ucuna doğru süründüm resmen. Ayağa kalkıp, banyoya giderken esneyip duruyordum. Dün gece hangi ara bilmiyorum, iç çamaşırımı giymiş ve Jungkook'un uzun tişörtlerinden birini geçirmiştim üzerime. Hala da üstümde onlar vardı. Popoma dokunduğumda, hissettiğim kayganlıktan; Jungkook'un yine ben uyuduktan sonra kremleri sürdüğünü anlamıştım. Aşık olunası adam.

Yüzümü yıkayıp, çıktığımda; salondan gelen kırılma sesleriyle donakalmışım. Telaşla odadan çıkıp, salona doğru koştum. Jungkook'un elindeki kül tablasını televizyona doğru fırlatıp, küfürler savuruşunu son anda yakalamıştım. Yerdeki çakmağı, birkaç bibloda gözlerimi gezdirip; televizyondaki habere çıkardım. Hastasının fotoğrafı ekrandaydı. Yeni deliller ortaya çıkmış ve suçlu bulunmuştu. Ve görünüşe bakılırsa, Jungkook bu durumdan hiç hoşlanmamıştı.

Yanına doğru ilerledim. Elleri saçlarında geziniyor, gözleri kapalı küfürler savurmaya devam ediyordu. Sinirleri bozulduğunda, gerçekten de korkunç gözüküyordu.

"Sevgilim?" Ellerimi göğüsüne doğru uzatırken, fısıldamıştım. Gözlerini yavaşça açıp, kafasını indirdi. Bakışlarımız birleştiğinde; gözlerinde sadece sinir değil, hayal kırıklığının da barındığını görmüştüm. Göğüsü hızlıca kalkıp iniyordu.

Bir adımla, aramızdaki bütün mesafeyi kapadı. Ellerini indirip, saçlarıma karıştırdı. Şevkatle ve sakince okşayıp, dudaklarını alnıma bastırdı. Biraz önce sinirden titreyen elleri, düzelmişti. "Özür dilerim, seni korkuttum mu?" dedi, ellerini boynuma indirirken. Oradan da, belime indirmiş nazikçe okşamıştı.

Your Choice | TaeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin