16

21.4K 1.7K 3.8K
                                    

Gece boyunca uyuyamamıştım. Jungkook'un sıcacık, güvenli kollarındayken bile huzursuzdum. Sanki zihnimde, bir tahta kurdu vardı. Hem baş ağrısı veriyordu, hem de konuşup duruyordu.

"Jungkook senden, önemli bir şeyler gizliyor ve bunu ruhun bile duymadan; belki de haftaladır saklamaya devam ediyor." diyordu, sürekli. Ve o tahta kurdu haklıydı. Asıl sinirimi bozan, huzurumu kaçıran da buydu. Jin Jungkook'a aptal demişti, ama asıl aptal olan bendim.

Fark etmeliydim. Bir şeylerin ters gittiğini, anlamalıydım. Ama o kadar iyi oynuyordu ki, anlamam imkansızdı. Rahattı, mutluydu -özellikle benimleyken- ve eğleniyordu. Hiçbir sorun yokmuş gibi devam ediyordu. Hastasının katil olması hariç, tabi. Gizli bir dosya olmasına rağmen, bana dürüst olması gözümü boyamıştı diyebilirim. Hoş, Jungkook hep dürüst olmayı seçmişti. Peki, sakladığı gerçek neydi?

Kafamı kurcalayan en büyük soru; sırrın üniversite kurallarıyla alakalı olup olmadığıydı. Öyle olsa profesör Jin; birçok kişinin başını yakacağını söylemezdi ama. Eğer sır o değilse, neydi? Gerçek neydi ki, benim cesaretli olmam gerekiyordu?

Sorularıma, kendi kendime çözümler bulamıyordum. Jungkook'a sorsam, bu sefer dürüstçe cevaplayacağına inanmıyordum açıkçası. Bahaneler bulacak, gerçeği söylemekten kaçınacak gibi geliyordu. Bu yüzden, konuşmaları duymamış gibi davranmıştım. Ama modum fazlasıyla düşmüştü. Bunu da, Profesör Jin'den dolayı olduğunu söyleyip geçiştirmiştim. O da inanmıştı. Zaten, biraz da o yüzdendi.

Eve geldiğimizde de, klasik cumalarımıza göre fazlasıyla sakin geçmişti gecemiz. Bir şeyler yemiş, film izleyip uyumuştuk. Sevişmemiştik. İlk defa, cuma akşamı sevişmemiştik. Jungkook bir terslik olduğunu anlasa da, üzerime gelmemiş; anlatmam için zorlamamıştı. Mükemmel olmasının yanın da bir de anlayışlıydı, ve endişeden içim içimi yerken bile beni kendine düşürmeyi başarabiliyordu.

"Saat 6'ya geliyor." diye mırıldandım, kendi kendime. Bir dakika bile gözlerimi yummamıştım, sabaha kadar. Ve hala da hiç uykum yoktu. Yataktan kalkmadan önce, enseme vuran Jungkook'un sıcak nefeslerini saydım. Geceden beri bunu yapıp duruyordum. Karnıma uzattığı elini okşayıp, parmaklarında gezindim.

Arkamı yavaşça dönüp, derin uykuda olan tatlı suratına baktım. Dudakları hafif aralık olduğundan, tavşan dişleri ortaya çıkmıştı yine. Uzun saçları yastığa ve yüzüne dağılmıştı. Ürkütmemeye çalışarak, saçlarını okşadım. Çok seviyorum. Her şeyini seviyordum, ama saçlarını apayrı bir aşk besliyordum. Dayanamayıp, tutamlarına öpücüklerimi bıraktım. Kafamı boynuna gömüp, derince nefesimi çektiğimde gözlerim huzurla kapanmıştı.

Dudaklarımı saçlarına son kez bastırıp, yavaşça yataktan kalktım. Ve geri dönüp, kontrol ettim. Alt bedenini çarşaf kapamış, ama çıplak üst bedeni gözlerimin önündeydi. Kollarının altından çıktığımı hissetmiş gibi yüzünü buruşturmuş, yastığıma sarılmıştı. Sırt kasları tamamen ortaya çıkınca, alt dudağımı istemsizce ısırmıştım. Biraz önce tatlı gelen adam, şimdi aşırı seksi geliyordu.

Ses çıkarmamaya dikkat edip, lavaboya ilerledim. İlk defa ondan önce uyanmış, hoş hiç uyumamıştım ya, onu uyandırıp rahatsız etmek istemiyordum. Yüzümü yıkayıp, çıktığımdan; huzursuzca yatakta dönüyordu. Ama hala uyuyordu. Uzanıp dudaklarına, boynuna ve göğüs arasına öpücüklerimi bıraktım. Kasılan suratı yumuşamıştı. Uykulu bir şeyler mırıldanmıştı. Huzursuzluğumu bu tatlı hali dağıtmıştı.

Your Choice | TaeggukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin