yedi'

1.8K 225 39
                                    

Gülüşü, evrenin sırlarını barındırıyordu. Buna adım kadar emindim çünkü Jeongguk'un gülüşünü görmediğim anların manasız ve karanlık olduğunu düşünüyordum artık. Etrafımda güldükçe, o küçük dudakları her kıvrıldığında güzel kahkahası şakıdıkça çocukluğuma dönüyor, heyecanlanıyordum. Üzerimdeki etkisi böyle bir şeydi.

Girdiğimiz mekan oldukça kalabalıktı, yine de çıkmadık. Jeongguk burayı sevdiğini söyledi. Kendisine bir içki alıp anında dans etmeye başladı. Benimle oynuyordu, onu tanımasam oyuncu bir insan olduğunu düşündürürdü bu hareketleri. Dans pistine karışmadan, gözlerimin içine baka baka kıvırıyordu vücudunu. Sarı tişörtü ona bol geliyordu ve içinde adeta süzülüyordu. Bir süre sonra yaklaşıp elimden yakaladı ve beni de dansa zorladı. Böyle emrivakiler hiç benlik değildi fakat o, bana istediği her şeyi yaptırabilirdi. Elimdeki bardağı masaya bırakıp itiraz etmeden ona ayak uydurdum. 

"Seni öpmek istediğimi söylersem, benden kaçar mısın?" Kısa bir kahkaha atıp sırtını göğsüme yaslaya yaslaya dansına devam etti.

"Muhtemelen hayır ama sen yine de bunu yapma." Biraz boynuna yaklaşıp kokusunu içime çektim, imkan olsa orada yaşamak isterdim. 

Jeongguk hafif sarhoş olmuştu, yine de Carol'un doğum günündeki kadar bırakmamıştı kendisini. Hava güzeldi, Jeongguk güzeldi, mekanın dışında kendimizi kaldırıma bırakmış oturuyorduk. Ona bakıyordum, gözleri kapalı, elleri ile arkaya yaslanmış, başını hafif kaldırmış tebessüm ediyordu. Bense yalnızca ona bakıyordum. Sarı saçları, biraz dağılmış makyajı, kendine has havası ile onu seyretmek çok önemli bir işti benim için. Biraz sonra gözlerini açıp bana baktı, gülümsemesini sürdürerek.

"Ne düşünüyorsun, Taehyung?" Oturduğum yerde omuz silktim. O da dizlerini kendisine çekip başını, dizlerine yasladığı kollarına yatırdı.

"Hiçbir şey. Yanında hiçbir şey düşünmüyorum, yalnızca yaşıyorum ve mutlu hissediyorum." Burnunu kaşıya kaşıya gülmüştü bu dediğime. Komik değildi ama sözlerim, benim için de şaşırtıcıydı. Belki aşık değildim ona ama hislerimin yalnızca ufak bir hoşlantı olmadığını da biliyordum. Bu, bu kadar basit bir şey olamazdı.

"Ettiğin laflara bak, tanrım..."

"Ne? Yalan söylemiyorum." Daha da çok güldü. Başını kolları arasına gömerek bolca kahkaha attı.

"Kendimi tuhaf hissediyorum, sus."

"Peki." Kahkahasını durdurunca bana yaklaşıp baş parmağını kaşımda gezdirdi. Bu dokunuş, nefeslerinin bana biraz daha yakın oluşu beni az önce içtiğim şeylerden daha çok etkiliyordu. Üzerimdeki etkisinin hiç şakası yoktu.

"Biliyor musun?" Yine diğer koluna yatıp parmağını kaşımda gezdirmeye devam etti.

"Hm?"

"Sana makyaj yapsam güzel olurdu. Yakışırdı."

"Makyaj mı?" Gülümsedi ve elini çekti.

"Hmhm." Ayağa kalkıp karışmış saçlarını düzeltmeye çalıştı. Ben de kalktım, aklım hala dediği şeydeydi. Fakat bu konuyu kapatmış gibi duruyordu.

"Sanırım gerçekten de randevu teklifini kabul edeceğim, Taehyung." Yürümeye başladı, peşinden ilerledim.

"Sarhoşsun diye demiyorsun, değil mi?" Dönüp gülümsedi ve tekrar önüne döndü.

"Merak etme, o kadar sarhoş değilim."

İkimiz de içtiğimiz için taksi çağırmıştık. Her ne kadar onu bırakmak istesem de evlerimiz ters istikamette olduğu için bunun beni yoracağını söyleyip iki ayrı çağırmamı söyledi. Yorulmazdım, onunla geçireceğim fazladan bir dakika benim için her şeye bedeldi. Yine de onu kırmayıp istediğini yaptım. Taksiye bindirdim, arka koltuğa yaslanıp gülümseyerek el sallamasını izlerken onunla vedalaştım. Eve geldiğimde ise beni ayrı bir şey bekliyordu. Carol, cam önündeki sehpaya oturmuş ağlıyordu.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin