otuzüç'

900 107 17
                                    

"Pekala, şunu söyle o zaman. Yarın kahvaltıyı ben hazırlayacağım." Elindeki armuttan koca bir ısırık almıştı ben bunu söyleyince. Devam etmek için önce yutması gerekti.

"Hm, tamam. Naneun naeil achim eul junbihal geos ida. Ama bunun bir alt mesajı olduğunu düşünüyorum." Çamaşırları katlamayı bitirip yanına oturdum ben de. Uzun zamandır Korece çalışamamıştık, bugün boş vaktimiz varken bunu yapmak istedi.

"Mesajı falan boş ver, bebeğim. Cümle pratiği işte." Saate baktım, çoktan bir buçuk saat olmuştu. Uzanıp defterini kapattığımda bitirdiğimizi anladı. Yan dönüp kollarını boynuma sardı.

"Benim de bildiğim bir cümle var, söyleyeyim mi?"

"Söyle bakalım." Koca gülümsemesi yine suratındaydı, o diyeceği şeyi demeden kucağıma çekmiştim bedenini.

"Saranghaeyo." Aslında bunu tahmin etmiştim ama yine de çok hoşuma gitmişti. Sonrasında da küçük bir öpücük bırakmıştı. Her şey benim ona daha fazla aşık olmam içindi.

"Ben de seni seviyorum. Bu dünyada en çok seni seviyorum ve hep sevmeye devam edeceğim." Birden, hafif de olsa gözleri dolmuştu. Makyajlı değildi, güzelce sildim gözlerini ve yüzünün her yerini öptüm.

"N'oldu? Hiç duymadın sanki bunları benden." Omuz silkti ve sarılıp omzuma yattı.

"Duygulandım biraz. Böyle bir ilişki yaşayacağım aklıma gelmezdi hiç, teşekkür ederim." Saçlarını okşadım, boynunu öptüm. Kendisinin bana neler verdiğinden bihaber gibiydi Onunla aşkı öğrenmiştim, kendimi bulmuştum. Artık daha özgür ve mutlu bir hayatım vardı. 

"Bebeğim benim." Kucakladığım gibi yatağıma götürdüm onu. İkimiz de oldukça yorgunduk.

Taşınma işini hala düşünüyorduk fakat Jungkookların ajansı büyük bir markanın kış kreasyonu çekimini almıştı. Bu neredeyse aldıkları ilk büyük işti, dolayısıyla fazla meşguldü. Ben de tek başıma halletmek istemediğim için onu bekliyordum. Ev sahibi ile daha konuşmamıştım, bir ay daha üç kişi kirası verebilirdim. 

Bugün pazardı. Uyanmış olmama rağmen gözlerimi hiç açmak istememiştim. Jungkook'un kokusunu duyuyordum. Havalar da soğumaya başladığı için iyice ona sokuldum, güneşim beni ısıtırdı.

"Hadi, aç gözlerini." Tekini açtım, olduğu yerde telefonuna bakıyordu. 

"Ne zaman uyandın?" Telefonu kenara koyup adeta üstüme çıktı. Uyku sersemliği ile gözlerimi yeniden kapattım o beni öperken.

"Az önce. Sen de uyan, hadi. Bugün birlikte video çekelim." Yüzümü buruşturdum.

"Yine mi?" Kanalına tekrar vlog çekmeye başladığından beri iki kez benimle de çekmişti. Bu işlerden anlamıyordum, kamera önünde ne diyeceğimi de pek bilemiyordum doğrusu. O çok doğaldı, her hali ile seviliyordu. Bense fazla kasıntı duruyormuşum gibi hissediyordum. Ama dediğine göre pek sevilmişim, haklı olabilirdi çünkü o videolardan sonra hesabıma bir sürü takip isteği gelmişti. Yine de biraz rahatsız oluyordum bu durumdan, zamanla alışmayı umuyordum.

"Sevgilim, seni istiyorlar ama. Benim videom olmasına rağmen hep seninle ilgili yorumlar oluyor." Saçlarını arkaya taradım hafifçe.

"Ama geriliyorum, bir şekilde seni öpesim veya sarılasım gelir ya da yanlışlıkla sevgilim derim diye düşünüp duruyorum." Bu dediğim onu güldürmüştü. Yanağımı öpüp bağdaş kurarak oturdu.

"Bunu ben de yapabilirim? Gerilmeni anlıyorum ama öyle bir şey olursa kurguda atarız." Ben de kalkıp karşısına oturdum ve ellerini tuttum.

"Herkes bizim çift olduğumuzdan çok emin gibi." Sırıttı, öyle ki gözleri bile kısıldı gülmekten.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin