sekiz'

1.7K 229 80
                                    

"Ne planladın? Sinemaya falan mı gideceksiniz?" Carol saçlarıma sprey sıkarken çoraplarımı giymeye çalışıyordum. Eve geldiğimden beri peşimdeydi resmen.

"Hayır, sinemada zaman kaybetmek istemiyorum. Yemek yeriz, biraz dolaşırız. O ne isterse." Nihayet çoraplarla işim bitince ayağa kalktım. Carol elindeki tarak ve spreyle bana bakıyordu, sırıtarak.

"Sırılsıklam aşıksın cidden."

"Kes sesini." Beni utandırmayı iyi biliyordu. Yanaklarımı sıkmaya başladığında neyse ki kaçabilmiştim.

"Unutma, ilk randevular yüzde seksen kötü geçer fakat yüzde doksan beş öpücük ile biter. Ne olursa olsun anı yaşamaya bak, tamam mı?" Bu kız daha üç gün önce salya sümük ağlıyordu aşk hayatı yüzünden ama şimdi bana tavsiye verecek kadar iyileşmişti. Carol, böyle biriydi işte.

O sıra bildirim geldi telefonuma, Jungkook'tu.

Jungkook:
Çıkıyorum ben
Attığın konum hala geçerli mi

Gülümsediğim an Carol garip sesli çıldırma seansına başlamıştı. Onu dinlemeyip çıkmam gerektiğini söyledim ve kendimi kapının dışına attım. Arabaya bindiğim an daha da geciktirmeden cevapladım mesajını.

Me:
Evet
Ben de geliyorum
Başka konum olsa dahi tüm yollar sana artık :)

Arabayı çalıştırıp sürmeye başladığım an yalnızca gülen emoji gönderdiğini gördüm. Tarif ettiğim yer bana daha yakındı. Aslında beraber gitmeyi istemiştim fakat çok ters bir yerde işinin olduğunu, benim gelmeme gerek olmadığını söylemişti. Kırmadım, onu beklemek bile yormazdı beni.

Bekletmedi de. Rezerve ettiğim masaya oturduktan on dakika sonra gelmişti. Öyle güzeldi ki tüm gece kendimi nasıl tutacaktım, nasıl bayılmadan duracaktım bilmiyordum. Çok şıktı, her zamanki gibi. Beyaz, içindeki yarım badisini gösterecek kadar transparan bir gömlek giyinmişti. Altında ise kot şortu vardı. Saçlarını bu defa iki yandan ayırmak yerine geriye taramıştı. Tarzını öyle beğeniyordum ki daha önce bir erkekte bu tarz şeylerin bu denli güzel durduğunu hiç görmemiştim. Oturduktan sonra fark etmiştim, yine o sarı eyelinerını sürmüştü. Jungkook'a her şey inanılmaz yakışıyordu.

Yemek sipariş ettikten sonra küçük küçük gülümsemeye devam etti. Bir şeyler konuşmak istiyordum fakat dilim tutulmuştu sanki. 

"Değişik bir şeyler bekliyordum aslında senden." Ellerimi masaya indirdim.

"Ne gibi?" Dudağını büzüp düşünür gibi yaptı, gözlerini yukarıya dikip.

"Bilmem, değişik işte. Memnun olmadığımdan değil, burası çok güzelmiş." Başımı salladım yalnızca. Siparişler de gelmişti. Yine bir şeyler anlatıyordu. Bir şekilde sohbeti ilerletmeyi beceriyordu. Korece ile ilgili bir sürü şey sormuştu ders olmamasına rağmen. Sonra da özür dilemişti, bunun bir randevu olduğunu bildiğini belirterek. Açıkçası bu oldukça hoşuma çıkmıştı çünkü beni yalnızca öğretmen olarak görsün istemiyordum. Onun için özel olmak istiyordum.

"Buradan sonra ne yapacağız?" Suyumu yudumlayıp ona döndüm.

"Ne yapmak istersin? Bir şey planlamadım açıkçası, doğaçlama gideriz diye düşündüm."  Ellerini çenesine koyup güldü.

"Peki, doğaçlayalım." 

Hesabı ödeyip kalktık, güneş yeni batıyordu. Karaoke yapmaya gitmek istemişti fakat sonra fikrini değiştirdi. Biz de öylesine bir yere girdik.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin