on'

1.9K 216 31
                                    

Kirpiklerinin gölgesi, sabah güneşi ile yanaklarını süslüyordu. Dudakları hafif aralıktı, yüzü pürüzsüz. Nefes alıp verdikçe bedeni ahenkle hareket ediyordu. Saçları dağılmıştı fakat güzelliğinden hiçbir şey eksilmemişti. Daha da yanına yaklaşıp gözlerimi kapattım ben de. Sıcaklığını hissetmek, bambaşka hissettiriyordu. Daha önce hiç böyle olduğumu hatırlamıyordum. Hiç birisine bu denli kapılmamıştım. Hislerime bir şekilde karşılık bulamasaydım eğer, neler olurdu diye düşünüyordum bazen. Jungkook uzak olsaydı bana, ona hiç sarılmamış, onu hiç öpmemiş olsaydım kendimi nasıl yaşıyor sayabilirdim? İyi ki böyle olmadı, iyi ki şu an, bu sabaha Jungkook ile uyandım.

Ben öylece düşünürken birden burnumda bir ıslaklık hissettim. Gözlerimi araladım, kısık bakışları ile gülerek bana bakıyordu. Bir öpücük ile uyandırılmak ne güzel bir şeydi böyle.

"Günaydın." Pürüzlü sesini duyduğum an kalp ritmim değişti. Her hali ile nasıl mükemmel olabiliyordu? Kolumu ensesinden geçirip onu göğsüme çektim.

"Rahat uyudun mu?" Başını salladı önce, kolunu bana sararken.

"Uyanıp durdum hep aslında ama çok iyi uyudum." Biraz geri çekilip yüzüne baktım.

"Neden? Ben mi rahatsız ettim? Yastık mı kötüydü?" İki yana başını sallarken uzanıp burnunu burnuma sürttü.

"Hayır, hayır. Uyanıp sana baktım hep. İstemsizdi, bilmiyorum. Her uyanışımda bana sarıldığını gördüm." Gülümsedim. Tekrar sıkıca sarıldım ona.

"Sen izin verdikçe kendimden ayıramam artık seni." Bir şey demedi. İkimiz de gözlerimizi kapatıp öylece yatmaya devam ettik. Uyandığımda saate bakmıştım, dokuzdu fakat şu an kaç olduğundan haberim yoktu.

"Yarın dijitale reklam çekimimiz var. Birkaç fotoğrafı ben çekeceğim."

"Öyle mi?" Başını sallayıp yattığı yerden kalktı ve ellerini göğsümde birleştirip oraya yattı. Ben de başımın ardında birleştirdim kollarımı ona daha rahat bakmak için.

"Evet, daha önce de çekmiştim fakat bu çekimde birkaç modeli benim giydirmeme izin verecekler. Aslında işin bu kısmını daha çok seviyorum." Saçlarını taradım parmaklarım ile.

"Kamera önüne de çok yakışıyorsun." Ben elimi saçına attıkça o yüzünü elime doğru yaklaştırıyordu. Kedi gibiydi.

"Bilmem. Sen de gelmek ister misin benimle? İşin yoksa tabi." Başımı salladım. Elimi çenesine doğru kaydırdım.

"Olur. Seni izlemeyi çok isterim." Gülüp kendisini yukarı çekti ve boynuma yattı.

"Kalkalım mı? Sana kahvaltı ısmarlarım." Bunu der demez kalktı üzerimden. Yine pijaması gözüme takılmıştı. Beyaz, hafif parlak bir kumaştı. İnci gibi düğmeleri vardı ve yakası da eski önlükler gibiydi. Şortu, oturuş şekline göre oldukça kısa duruyordu üzerinde ve bacaklarını gördükçe aklımı kaçırıyordum. Bir insan uyumaya bile bu denli özen gösterebiliyordu demek ki. Uzanıp telefonuna baktı.

"Olur. Daha vaktim var hem, sen de müsaitsen takılırız biraz." Gülümseyip başımı salladım. Yataktan kalkıp çantasından birkaç eşyasını aldı ve odadan çıktı. Ben de kalkıp etrafı topladım.

Evde kimse yoktu anlaşılan. Carol akşam dediği gibi erkenden Nathan'ı da alıp gitmişti bir yerlere. İşime gelirdi bu tabi, Jungkook ile yalnız kalmaya bayılıyordum. İlerledim, açık banyo kapısından Jungkook'a baktım. Yüzüne sürdüğü bir şeyle köpükler içinde kalmıştı. Başına da saçları düşmesin diye fiyonklu bir bandana takmıştı. Kendi kendine mırıldanıyor, arada kalçasını bile saklıyordu. Yüzünü duruladı, onu izlediğimi fark edince de kocaman gülümsedi.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin