üç'

2.6K 328 49
                                    

"Taehyung, n'olur bul bileziğimi ya. İnanamıyorum, kendi doğum günüme geç kalacağım." Yaklaşık kırk beş dakikadır evin her köşesinde Carol'ın bileziğini arıyorduk. Aslında onu takmadan da gidebilirdik fakat bunu asla kabul etmiyor, kombininin belirleyeceği parçalarından olduğu için onu takmadan evden çıkmayacağını söyleyip duruyordu. Nathan mekânı kontrol için erken çıkmıştı ve biz bir bileziğin peşine düşmüştük.

"Bulamıyoruz, çıkalım artık."

"Ama Taehyung..." Sonunda pes etmişe benziyordu. Elbisenin eteğini düzeltip saçını kulağının arkasına sıkıştırdı ve gelip elimden tuttu.

"Çıkalım, istemiyorum o bileziği artık." Hala çocuk gibiydi, gülümseyip başımı salladım.

Mekâna geldiğimizde hava daha yeni kararmıştı. Yolda gelirken hediyemi evde unuttuğum için geri dönmüştük, oysa akşama da verebilirdim. Carol rujunu tazelemek istediğinde de aradığı bileziğin çantasında olduğunu görmüştü. Neyse ki bir kriz daha çıkmadan ulaşabilmiştik.

Nathan Carol'ı pistin ortasına çektiğinde diğerleri çoktan doğum günü şarkısına başlamıştı. Büyük bir alkış ve çığlık ile sonlandığında pastanın geldiğini gördüm. Servis arabasını Jeongguk ve Carol'in arkadaşı Hailey sürüyordu. Jeongguk öyle bir gülüyordu ki o kocaman gözleri küçücük kalmıştı. Siyah giydiğini seçebilmiştim, sarı saçlarının aralarında yine siyah küpeler sarkıyordu. Çok güzeldi.

"Hepinize geldiğiniz için çok teşekkür ederim! Doyasıya eğlenelim!" Carol partinin startını verir vermez etrafı yüksek sesli, hareketli bir müzik sarmıştı. Onlar Nathan ile dans etmeye başladığında kendime bir içki alıp kenara çekildim. Nedense şu an o kadar hareket edecek halde değildim. Carol o özenle giydiği elbisesini umursamıyor gibiydi, o kadar hareketliydi ki elbisesi çoktan kırışmış olmalıydı. Nathan ise ona sadece ayak uyduruyordu, çok kötü bir dansçıydı. Biraz sonra yanlarına Hailey ve Rick de katıldığında kahkahalarını buradan bile duyabilmiştim. Şarkı değiştiğinde Carol köşedeki Jeongguk'u tutup piste çekti. Onu daha net görebilmiştim. Üzerinde siyah, transparan bir gömlek giymişti ve içinde siyah, kısa bir askılı bluzu vardı. Pantolonu ve ayakkabısı da siyahtı, sarı saçlarını ön plana atmak istediği çok belliydi. Dans ettikçe saçları havalanıyor, kulağındaki siyah küpeler sallanıyordu. Boynunda kısa, saçlarının renginde bir kolye vardı. Ucundaki sanırım ayçiçeğiydi. Gözleri gülmekten kısılsa da yaptığı makyajı görebiliyordum. Bu defa sarı bir eyeliner sürmüştü. Onu izlerken kaç şarkının değiştiğini sayamamıştım bile. Ondan neden bu kadar etkilendiğimi ise asla çözemiyordum. Belki de bu kadar dikkat çekici bir tarzı olduğu içindi, bilemiyorum.

Saat ilerledikçe Carol beni de dans edenlerin yanına sürüklemişti. Onu kırmamak için itiraz etmedim. Ellerimden tutarak zıplıyordu, şimdiden deli gibi sarhoş olmuşa benziyordu. Onu böyle mutluyken görmek çok güzeldi. Biraz daha dans ettikten sonra telefonumun çaldığını fark ettim, arayan annemdi. Elinden zor kurtulsam da sonunda dışarıya çıkıp aramayı açabilmiştim.

"Alo? Anneciğim?"

"Taehyung, nasılsın? Müsaitsin değil mi?"

"Evet, müsait sayılırım. Ben iyiyim, her şey yolunda. Siz nasılsınız?" Annemle en son geçen hafta sonu konuşmuştum. Bu yıl onları ziyaret edip edemeyeceğimi bilemiyordum ve bu aklıma her geldiğinde onu aramaktan kaçınıyordum. Bana babamın aldığı oğlağı gösterdi, emekli olmasına çok az kalmıştı ve isteği birkaç keçi ile ilgilenmekti. Teyzemin pastanesinin birden ne kadar popüler olduğunu anlattı, büyükbabamın ise yine bakıcısı ile kavga ettiğini. Onları çok özlüyordum fakat işlerimi düzene sokmadan ziyaret etmek istemiyordum. Yayınevi bana o kadar da çeviri metni vermiyordu ve verdiğim özel dersler de kalıcı şeyler değildi. Tüm bunları düşünürken ailemle hiçbir şey yokmuş gibi konuşmak benim için zordu.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin