iki'

2.9K 349 93
                                    

Artık bilgisayara bakmaktan gözlerim acıdığı için biraz mola verdim. Masadaki paketten bir dal çekip penceremin önündeki koltuğa kurulduğumda Carol, kapıyı tıklatıp içeri girdi.

"Taehyung, çalıştığını biliyorum ama rahatsız etmeyeceğim. Yeşil gömleğine bakabilir miyim?" Çabuk çabuk dolabıma yöneldiğinde omzumu silktim. Şu doğum günü geçene kadar ona katlanmak zorundaydık.

Caddeyi izliyordum ve Carol da mırıltılar eşliğinde dolabımı karıştırıyordu.

"Aklımda o kadar kombin var ki asla seçemiyorum hiçbirini. Ama yine de yeşil giymek istiyorum. Bu gömleği çok seviyorum, bana daha çok yakışıyor."

"Carol, sana zaten doğum günün için özel bir kıyafet almadık mı? Ne diye gömleğime sulandın yine?" Ona döndüğümde elindeki telefonu yeni fark etmiştim.

"Sana demiyorum ki? Jeongguk ile konuşuyoruz. Bana yardımcı oluyor." Tanrım, şu son iki haftada Jeongguk'un adı düşmüyordu ağzından. Şimdi de teknik olarak odama getirmişti onu.

"Carol, kapatalım istersen."

"Hayır, buldum gömleği. Gel, gidelim buradan." Robotu ile konuşan deliler gibiydi. Neyse ki bana çevirmemişti telefonu.

"Rahatsız ettiğim için kusura bakma, Taehyung." Carol nihayet dolabımdan çekildiğinde Jeongguk'un bana seslendiğini duydum. Sigaramdaki son dumanı alıp kül tablasına bastım.

"Rahatsız olmadım, sorun değil." Carol öpücük atıp çıkmıştı. Ben de bilgisayara geri döndüm. Bu çeviriyi bu akşam bitiremezsem yarım kalacağı kesindi çünkü yarın Carol hem beni hem de Nathan'ı rehin alacaktı.

Akşam yemeği için hamburger söylemiştik ama Carol'u asla masaya oturtamıyorduk.

"Yemeyeceğim ya! İki gün kalmış ve siz bana kilo aldırmaya çalışıyorsunuz. Ben kendime salata yaparım." Kollarını göğsüne bağlayıp koltuğa gömüldüğü an onunla ağız dalaşına girme işini Nathan'a bırakmıştım.

"Hamburgerin içinde de marul var." Tanrım...

"Nathan, bazen kafatasının içini görmeyi çok istiyorum."

Carol gerçekten de hamburgerini yememişti. Mutfakta bulabildiği malzemeler ile kendisine salata yapmış, sonra da tadını beğenmeyip hepsini çöpe dökmüştü. Bilgisayarımı alıp salona geçtiğimde yine Jeongguk ile konuşuyordu.

"Haklısın. Zaten başka bir yerde giyemem onu. Taehyung'un hediyesi de sayılıyor, beraber ödedik. Ama bana başka bir hediyesi var, ona eğer elbiseyi hediyeden sayıp bir şey almazsa küseceğimi söyledim."

"Onlarla çok iyi anlaşıyorsun. Bu çok tatlı, Carol."

"Hm, sanırım. Kimseyle bu kadar uzun süre ev arkadaşlığı yapmamıştım, haha."

"Ne zaman-oh..." Jeongguk beni gördüğünde lafını kesmişti. Geçip tekli koltuğa kurulduğumda az önce hamburger için bize bağıran Carol cips yiyordu.

"Konuşun, rahatsız olmam ben."

"Sorun değil, sonra da konuşabiliriz." Öğlen de aynısını yapmıştı, beni görünce konuşmayı sonlandırmak istiyordu.

"Pekala, yarın yine konuşalım. İyi geceler, Ggukkie."

"İyi geceler, dediğim maskeyi yapmayı unutma!" Bilgisayarı açtığımda Carol telefonunu kapatıp koltuğun kenarına oturup boynuma sarılmıştı.

"Taehyung..."

"Hm?" Bir şey isteyeceği o kadar belliydi ki.

"Şey, hm. Yarın Jeongguk ile güzellik salonuna gideceğiz, Cumartesi gününe hazırlık için. Onun bildiği çok iyi bir yer varmış. Diyorum ki dönüşte beni alabilir misin? Manikürden sonra toplu taşıma kullanmak istemiyorum." Saçlarımla oynarken sesini öyle bir hale getirmişti ki onu tanımasam sessiz ve sevimli bir kız olduğuna inanacaktım.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin