onsekiz'

1.3K 159 18
                                    

"Dün bana güneşim dedin, o nereden çıktı?" Öğleden sonraydı, son günümüzün son anlarıydı. Jungkook ile uzun süre vakit geçirince ayrılmak daha da ıstıraplı bir hal alıyordu doğrusu. Sırtı göğsüme yaslı, parmakları parmaklarım arasında dans ederken mırıl mırıl konuşuyordu. Dün akşamın heyecanı üzerine bugün eli elimden, dudağı dudağımdan düşmemişti. Ben de ondan farklı değildim, bu yüzdendir ki tekrar sevişmiştik. Bu defa her şey hızlı olmuştu çünkü Carol ve Nathan'ın ne zaman geleceğini bilmiyordum. Yine de yapmış, duşumuzu almış, yalnızca belimizdeki havlularla öylece yatıyorduk. Tehlikeliydi bu ama harikaydı da.

"Sen güneşsin benim için. Kafamda hep böyle canlanıyorsun." Sırtını öptüğümde dönüp yüzüme baktı.

"Nasıl yani?"

"Parıl parılsın, sıcacıksın, bir o kadar da tehlikelisin. Sana yaklaştıkça yanıyorum ama kaçamıyorum da bu durumdan. Işıldıyorsun hep. Eh, sarı saçların da bunun kanıtı." Gülümseyip yanağımı okşadı ve bir güzel öptü beni. Öylece, o güzel gözleri ile bakarken içimde ne varsa söylemek istedim.

"Seni ilk gördüğümde bile içimde gezinip duran şeyler vardı. Belliymiş böyle kapılacağım. Şimdi gün benim için güneşle değil seni görünce aydınlanıyor. Gözlerinde doğuyor günler."

"Taehyung..." Gözleri dolmuştu. Amacım kesinlikle bu değildi oysa. Üzerime eğilip bir sürü kez öptü ve sıkıca sarılıp boynuma yattı.

"Seni çok seviyorum." Tam karşılık verecektim ki başını kaldırdı.

"Seni annemle tanıştırmak istiyorum."

"Ne?" Yana yattı, dirseğini yatağa yaslayıp başını eline dayadı.

"Hep soruyor seni. Erteliyordum ama artık gerek yok. İster misin?" Gerdanımda gezinen elini alıp öptüm.

"İsterim elbette. Çok heyecan verici olur." Başını salladı. Sonra da göğsüme yattı.

"Seninle aynı evde yaşamak ne güzel olurdu. Her zaman böyle yapışırdım sana." Bu fikir güzeldi, bazen ben de düşünüyordum.

"Haklısın, bebeğim." Parmağı göğüs ucumun etrafında gezinip duruyordu ben sırtını okşarken.

"Carol ve Nathan sen varken nasıllar? Yani, hep aynı evdesiniz. Geceleri mesela, nasıllar?" Gülmüştüm bu dediğine, başını çevirince gayet ciddi olduğunu gördüm ve bu daha da güldürdü.

"Ne yapacaksın nasıl olduklarını?"

"Gülme. Özel vakitleri oluyordur illa ki ama sen varsın hep. Şimdi onlar içeride olsa, biz de burada. Biraz garip." Gülmemi bastırdım çünkü gerçekten ciddiydi bu konuda. Aşırı sevimli gözüküyordu.

"Benim uykum çok hafif değil. Hem fark ediyorum, bazen Nathan'ın odasında takılıyorlar. Arada Carol'ın odası olduğu için bana ses gelmiyordur." Kaşlarını çatıp yine yatırdı başını.

"Başka bir eve taşınalım, sen ve ben."

Carol ve Nathan gelmeden gitmek istedi. Sorun olmayacağını söylesem de çabucak hazırlanmış, ağlaya sızlaya çıkmıştı evden. Cidden haklıydı, her dakika yan yana olmamız gerekiyordu bizim.

Jungkook gideli neredeyse bir saat oluyordu ki evin sakinleri pert düşmüş bir şekilde içeri girdiler. Nathan kendisini hemen banyoya attı. Koltuğa yayılmış Carol'un yanına geçtiğimde hemen kendisini omzuma bıraktı.

"Yorgunluktan ölmek üzereyim. Yarın işe benim yerime gider misin?" Başını kaldırıp koltuğa yasladım.

"Dinlenirsin güzelce, bir şey olmaz."

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin