yirmidokuz'

1K 130 28
                                    

"Günaydın." Dünyada cenneti yaşadığımın kanıtıydı. Uyanmıştım ve gözlerimi açar açmaz Jungkook'u görmüştüm. Saçlarımı okşuyor, gülümsüyordu. Hafif şiş yüzü ve kısık gözleri ile öyle sevimliydi ki bir süre bakakaldım öylece. Daha da çok güldü, eli yanağıma indi.

"Hala uyuyor musun yoksa?" Hipnoz olmuş gibiydim, gözlerimi asla ondan çekmek istemiyordum. Ama sonra onun bana hep böyle bakacağını, hayatım boyunca hep benimle olacağını hatırladım. Homurdanıp gözlerimi yumdum ve boynuna gömüldüm.

"Günaydın." Saçımı öpüp elini sırtıma attı kıkırdayarak. Biraz sonra oradan çıkıp tekrar yüzüne baktım.

"İyi uyudun mu?" Başımı salladım yalnızca. Günlerdir, belki de bir aydır uyuduğum en huzurlu uykuydu bu. Yataktan çıkmak istemiyordum. Burada, sevgilimle böyle kalalım istiyordum. Ellerimi beline daha da sardım.

"Bebek gibisin şu an." Yine başımı salladım gözlerimi yumarak, yanağımı öptü. Gözlerimi açınca aynı yeri defalarca öpüp durdu. Çok mutluydum.

"Yumuşacıksın. Yüzünü sadece suyla yıkıyorsun bir de. Nasıl oluyor bu?" 

"Sen öp diye özen gösteriyorum yanaklarıma." Küçük bir kahkaha atıp sesli, kocaman bir öpücük daha bıraktı. Ben de gülüyordum.

"Yayınevine döndüğünü söyledin mi?" İki yana salladım başımı. Konuşmaya halim yoktu. Tüm enerjimi Jungkook'u izlemeye ve dinlemeye harcamak istiyordum.

"Ne zaman dönmen gerekiyor, bir tarih belli mi?"

"Hayır, çok da önemsemiyorum. Bir hafta sonra bile gitsem bir şey olmaz." Jungkook'un kafası karışmış gibiydi ama sonra buna aldırış etmedi. Saatten haberim yoktu ama gerçekten, onunla yatakta kalmak istiyordum. Beline tekrar sarılıp göğsüne doğru yattım.

"Kalkalım, bugün hava çok güzel. Bir yerlere gidelim." Başımı iki yana salladım boynuna sürtüne sürtüne. Saçlarımdan gıdıklanmış olacak ki beni itti.

"Taehyung, hadi... Bu güneşli havayı kaçırmamalıyız."

"Benim güneşim burada." Tekrar aynı yere soktum kafamı. Kıkırdıyor, beni itiyordu ama nafileydi. En sonunda beni itmeyi başarıp üzerime eğildi.

"Bugün cuma, haftasonu için bir yerlere gidelim. Baş başa, ne dersin?" İnanılmaz cazip bir teklifti bu ama öyle mayışmıştım ki buradan mutfağa bile gidesim yoktu. Ama Jungkook çok istiyordu, dudaklarıma doğru eğilip fısıldıyordu.

"Hadi, lütfen..." Küçük bir öpücük kondurup çekilince aklıma başka bir şey geldi. 

"Jungkook, dün sevişmememize takıldın mı?" Bu soruyu beklemiyordu anlaşılan, kaşlarını saniyelik çatıp yanaklarımı sıktı.

"Bebeğim, bunu mu düşündün? Neden takılayım ki buna? Öyle mi hissettirdim yoksa?" O oturunca ben de biraz kalktım. Bu durum biraz moralimi bozmuştu çünkü onu itmek istememiştim. Ama hem yorgun hissediyordum hem de aklımı kurcalayan bir sürü şey vardı.

"Hayır, öyle değil. Bilmiyorum, sormam gerek diye düşündüm." İki elini yüzüme koyup öptü beni.

"Asla düşünmedim bunu. Öyle hissetsem söylerdim. Boşu boşuna üzme kendini, tamam mı?" Başımı salladım ve bu kez ben öptüm onu. Kucağıma gelip beni tekrar geri yatırdı, ellerim anında saçlarına gitmişti. 

Bu hissi seviyordum. Ona olan aşkımı bedeninde yaşatmayı, ona hissettirmeyi inanılmaz seviyordum. Ellerinin, teninin sıcaklığını hissettikçe daha da mutlu oluyordum. Ama şu an, bu konuyu açtığımdan mıdır nedir, Jungkook fazla istekli gözüküyordu. Kucağımdaki hareketleri, dudaklarımdaki hakimiyeti bunu gösteriyordu. İçimi bir kuşku kapladı ve büyük bir hızla ittim onu.

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin