onaltı'

1.3K 176 57
                                    

Jungkook çoktan ajanstan çıkmıştı fakat yayınevinde son dakika çıkan bir toplantı sebebiyle bir saat sonra çıkmak zorunda kalmıştım. Oysa hemen onu görmek için can atıyordum. Cuma gününü beklemek yetmemiş gibi üstüne bir de bu eklenmişti. Ona bize geçmesini söylemiştim. Planımda güzel bir akşam yemeği yemek vardı fakat onunla olmak, tüm planlarımdan daha önemliydi. Bu yüzden çabucak eve sürmüş, biricik sevgilimi görene dek de kaşlarımı çatmıştım.

Salonda oturmuş, oyun oynuyorlardı. Carol ve Jungkook kolların başındaydı ve Nathan boksör antrenörü gibi Carol'ın omuzlarına masaj yapıyordu. Benim Jungkook'um aralarında tek kalmıştı.

"Taehyung!" Gidip hemen yanına iliştim ve o gözlerini tekrar ekrana çevirince yanağına bir öpücük kondurdum.

"Jungkook kazanacak."

"Taraf tutma, Taehyung! Hadi bebeğim, az kaldı." Nathan'ın az kaldı dediği Jungkook'un gücünün yarısı bile değildi oysa. Nihayetinde, dediğim oldu ve Jungkook kazandı. Ödül olarak küçük bir öpücük kondurdum dudaklarına. Geçen günkü mesajlaşmamız aklıma geldikçe ona her yaklaşmamda inanılmaz tetikleniyordum artık. Fena ediyordu beni.

"Nathan, senin bavulun hazır. Hadi indir onu arabaya."

"Sabah yaparım." İkisi, sabah erken saatte yola çıkacaktı. Carol, sabah ancak kendi eşyalarını indirebilecek vakitleri olduğunu söylediği için Nathan'ı elindeki bavul ile kapıya sürüklüyordu. Bu gece niyetleri, erken yatıp iyice dinlenmekti. Jungkook'u çağırdığım zaman bu aklımdan çıkmıştı fakat dert etmediler. Nasıl olsa gürültülü insanlar değildik, şimdilik.

Onlar işlerini hallederken Jungkook'u odama çektim ve kapıyı kapattım. Günlerdir görüşememiştik, gözlerinden belliydi ne kadar yorgun olduğu. Onu kucağıma çekip güzelce öptüm, boğazından yayılan mırıltılar beni güldürüyordu fakat yine de kopmadım dudaklarından. Bir eli ile kulak mememde oynarken diğeri saçlarımı okşuyordu. Geri çekilip göğsüme yattı ve derin bir nefes aldı.

"Oh, tanrım... Taehyung, sen yokken ne yapıyordum ben?"

"Bilmem, senden önceki hiçbir şeye hakim değilim." Mırıldanıp boynumdan öptü, gözlerini çoktan yummuştu.

"Çok mu yoruldun, hm?"

"Hmhm." Elimi bacakları altından geçirip ikimizi de yatağa bıraktım. Böylece daha da sıkı sarıldı bana.

"Aç mısın?"

"Yayınevinde bir şeyler atıştırdım." Kalkıp ellerini göğsümde birleştirdi ve çenesini yaslayıp bana baktı.

"Sana yemek ayırdım ben, ye istersen." Başımı olumsuz sallayıp saçlarıyla oynadım.

"İstemiyorum şimdi." Yuvarlanıp o da benim gibi sırt üstü yattı ve ofladı.

"Duş almam gerek. Zaten yorgundum, Carol yüzünden gülmekten karnım ağrıyor şimdi."

"Ben yıkayayım seni, ister misin?" Yüz üstü dönüp sırıtmaya başladı. Sonra tutamadı kendisini, alnını omzuma sürte sürte güldü.

"Hey."

"Bebeğim, nasıl oluyor da erotik şeyleri böyle tatlı tatlı söylüyorsun?" Hiç öyle bir şey kast etmemiştim oysa, beni de güldürmüştü. Belinden tutup onu kendime çektim.

"Sen anlamak istediğini anlıyorsun, suçu bana atma hiç."

"Hm, öyle mi?"

"Hmhm." Koca gülüşü ile beni öpmeye başladığı an iki bacağını da açıp iyice üzerime yerleşti. Şu anda yorgundu, duş alması gerekiyordu, Carol ve Nathan içerideydi ama her şeyi boş verip onunla olasım vardı. Yine de durdurdum kendimi, yüzüne bir sürü öpücük bırakıp geri çekildim.

"Hadi, tembellik etme de duşa gir. İçeridekilere bakayım ben de." Başını sallayıp son kez öptü ve kalktı. O çantasından eşyalarını alırken ben içeriye geçtim. Nathan televizyona dalmış, uyumak üzereydi. Carol ise biz içerideyken saçını boyamış olacak ki sarılı kafası ile sevgilisinin kucağına sıkışmış, telefona bakıyordu. Beni görünce ayağa fırladı.

"Hey, mutfağa gel." Peşinden gittim. Bir yandan mikrodalgaya bir şeyler koyuyor bir yandan da fısır fısır konuşuyordu. Kendime bir bardak elma suyu aldım.

"Demek sevişeceksiniz."

"Carol!"

"Ne var canım? Jungkook bir şeyler dedi, bilmediğimi mi sandın?" Demek konuşmuşlardı. Gerilmiştim doğrusu, ona bunu sezdirmiyordum fakat ne yapmam konusunda en ufak bilgim yoktu.

"Al." Isıttığı yemeği önüme koyup yanıma geçti.

"Jungkook sana güzel bir ilk öpücük veremediği için bu ilk seksinizin çok iyi olmasını istiyor, öyle dedi bana."

"Halbuki ben bana yaptığı her şeyde çok mutluyum. Niye böyle hissediyor, anlamıyorum." Yemediğimi görünce tabağı daha da önüme itmişti. Bir kaşık alıp ağzıma attım.

"Seni kaybetmekten korkuyor, hep terk edilmiş çünkü. Sen öyle biri değilsin gerçi ama o kadar tanımıyor seni."

"Carol, çok seviyorum onu. Ne planlarsam onu da katıyorum planlarıma."

"Biliyorum, o da biliyor ama korku işte. Bir de Taehyung, anladığıma göre aşırı titiz bu seks olayında. Kılını tüyünü iyi temizle."

"Carol, bunu da konuşmayalım ya." Omzuma vurup daha da yaklaştı.

"Sen demedin mi temizlenmediği için sevişmediğinizi? Erkek ilişkileri böyle işte, ben de titizim ama biz de anlık her şey olabilir. Yani kıldan başka, şey yapmayı da unutma."

"Gidiyorum. Midemi bulandırdın iyice." Arkamdan hala fısır fısır bir şeyler diyordu ama dinlemedim. O da kalkıp banyoya ilerledi.

Ama haklıydı. Bunun hakkında araştırma da yapmıştım. Jungkook her ne kadar benim baskın olmamı istese de neler olacağını kestiremezdik. Her anlamda temiz olmalıydım. O her zaman bakımlı biriydi. Asla dağınık ve özensiz halini göremezdim. Ona yakışır bir erkek arkadaş olmam gerekiyordu.

Odaya geçtiğimde çoktan duştan çıkmış olduğunu gördüm. Üzerinde sevimli bir pijama takımı vardı yine, şortunun açıkta bıraktığı bacakları ağzımı sulandırıyordu. Lambayı kapatıp yanına ilerledim ve o da hemen yatağa girdi. İyice kendime çektim, birazcık öptüm ve hafif nemli saçlarını sevdim.

"Seni seviyorum, Jungkook." Gülümseyip boynumu gıdıkladı.

"Ben de seni seviyorum." Gözlerini yummuş olmalıydı, benimse aklım Carol'ın söylediklerindeydi. Onu bırakmazdım, bu aklımdan hiç geçmemişti. Onu bu denli severken, onsuz geçirdiğim anlar bana siyah beyaz gelirken onu bırakma düşüncesi, onsuz olma düşüncesi beni inanılmaz bir çıkmaza sürüklüyordu. Kafamdaki düşünceleri atmak için onu üzerime çektim ve güzelce öptüm. Dudaklarına sürdüğü şeyin yapay tadı umurumda değildi, sıkıca sarılıp ona içimdeki tüm aşkı hissettirmekti amacım. Geri çekildiğimde kollarımı çözmedim, öylece, üzerimde yatmaya devam etmesini sağladım.

"Bebeğim, rahat edemezsin böyle."

"Ederim." Kıkırdaması kulaklarıma dolunca sulu bir öpücük kondurdu yanağıma. Nihayet ben de gözlerimi yumdum.

"Peki, iyi geceler o zaman. Koca bebek."

Pijamalı jk ve koca bebeği tae hyung

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Pijamalı jk ve koca bebeği tae hyung

güneşin yüreğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin