-"So, you must be, / Pekala, sen şey olmalısın,"
-"Teenage Perverse. / Genç Sapık."
Arabada yanımda oturan adam serice masadaki aşırı esmer kadının sorusunu yanıtladı.
-"Perverse!" Kadının imalı bakışları beni baştan aşağı süzüp tekrar yukarı çıktı. "I am busy at this moment actually. There are a lot of file which is waiting for my hand. So, today is ur lucky day. / Aslına bakarsanız şu an meşgulüm. Elimin değmesini bekleyen birsürü dosya beklemede. Yani, bugün şanslı günündesin." Burada parmağıyla beni gösterip vurguladı. "Imprison him to a cell. He will our guest during one day. / Onu bir hücreye kapatın. Bir gün boyunca misafirimiz olacak."
-"Wait, wait, wait." Elimi kaldırıp yalvardım. "Please, my girlfriend is waiting for me. And if i won't be there just in time, / Lütfen, kız arkadaşım beni bekliyor. Ve eğer tam zamanında orada olmazsam," gözlerimi büyültüp sesimi alçalttım. "She will kill me, indeed. / Beni öldürür. Gerçekten."
-"You should've thought that before u did disturb the girl. Now, / Bunu o kızı rahatsız etmeden önce düşünecektin. Şimdi," adamlara dönüp emretti. "Take him to cell. / onu hücreye götürün."
**
Dört katlı polis merkezinin ikinci katından ara merdivenleri kullanarak hücrelerin bulunduğu kata kadar polisler eşliğinde konuşmadan ilerledim. Bugünün onuruna polis merkezindeki elemanlar bile ortalıklarda görünmüyorlardı.Nihayet hücremin kapısına geldiğimizde ikinci polis hücrenin kapısını açarken yanımdaki de anahtarını çıkarıp elimdeki kelepçeye soktu. "I'm sorry kid, really. / Üzgünüm evlat, gerçekten." Sağ bileğimdekini açıp sola geçerken ben de gülümseyip yanıtladım. "So am I, / ben de," başını kaldırıp hayretle gözlerime bakarken devan ettim. "For that_ / Bunun için_"
Sağ bacağımı hızla kasığına sallayıp kelepçenin sallandığı bileğimi kaldırarak dirseğimi boynuna indirdiğim adamı yere serdim.
-"Hey!"
İkinci adam hızla sağ kroşesini yüzüme salladı. Onu yine sağ dirseğimle bloke ettim fakat açığımdan yararlanıp dizini ve onu izleyen tekmesini karnıma indirip beni kendinden uzaklaştırdı. Darbenin etkisiyle sırtımı sertçe duvara tosladım. Bu sırada polis hızla belindeki silahını çekip bana doğrultarak mırıldandı. "Now, your son of the bitch, turn around and walk cross into the cage with ur hands up. / Şimdi, seni orospu çocuğu, arkanı dön ve ellerini hava kaldırarak hücreye doğru yürü."
Elimi başımın üzerine kaldırıp yönümü hücre kapısına çevirdim. "Okey. I surrender. Merely drop the gun, please. / Pekala. Teslim oluyorum. Sadece şu silahı indir lütfen."
-"Hold ur jaw. And move ur ass. / Çeneni kapa ve oynat şu kıçını"
Silahını başıma dayayıp ittirdi. "U bastard. I will f_ / Seni pislik. Seni_"
Yerimden sağa sıçrayıp elimle kavradığım bileğini kıvırmaya başladım. Göründüğünden daha da iyi olan polisin kaya gibi sert bileği yerinden birkaç santim oynadı fakat karın boşluğuma dizini geçirip silahı tekrar hizaladı. Çabuk toparlanıp silahı bu sefer yukarı doğrulmaya zorladım ve o sırada silahın yan cephesindeki butonu bastırarak şarjörün yere düşmesini sağladım. İçim şimdi daha rahattı fakat silahın içinde kurşun kalmış olması ihtimaline karşın elini zorlamaya devam ederken ayağımın altındaki şarjörü tekmeleyip uzağa yolladım.
Sağ elimi kurtarıp yüzüne geçirdiğim sert bir yumrukla dikkatini dağıtıp silahı elinden düşürdüm. Hemen ardından yakasından kavrayıp, başımı tüm hızımla suratına geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF KATLİAM
Actionİşte ben... Önüme sürülen kurallara bir türlü uyamadım, fakat kendi yolumu yaratabilecek güce sahipte olamadım. Hiçbir zaman çok cesur değildim, fakat zorlukların karşısında sinecek kadar korkak da... Birisini canımı yakacak kadar çok sevemedim, bir...