-"Anna!"
O başını geriye yaslayıp derin derin soluklanırken yerimde sabit kalıp taş kesilmiş vaziyette konuşana kadar bekledim. Nihayet okyanus mavisi gözlerini açtığında aradan yirmi saniye ya geçmiş ya geçmemişti fakat bu süre zarfı bana sonsuzmuşcasına uzun gelmişti.
-"Artık öğrendin!"
O derin bir solukla yutkunurken dizlerimin üstüne çöküp zihnimi işgal eden onlarca soruyu bir kenara iterek sessizce söze başlamasını bekledim. Ve başladı da,
-"Ben değildim."
Ellerinden destek alarak doğrulurken sessizce onu seyrettim. Oturur pozisyona geçtiğinde yineledi.
-"Arkadaşlarına saldıran kişi ben değildim!"
Çattığı kaşlarının altındaki mavi gözlerine baktığımda gözlerim ilk defa onu Anna Derevko olarak algılamışlardı. O derin gözlere bakarken, artık Evelyn namına hiçbirşey göremez olmuştum. Zira beni asıl şaşırtan şey de, Artemisia'nın Anna olması değildi aslında. Beni şaşırtan şey başından beri tanıdığım kişinin, Evelyn'in aslında hiç varolmamış olmasıydı.
-"Demek en başından beri biliyordun!"
-"Neyi!"
Gözlerimi kaçırıp başımı öne eğerek dilimin ucuna gelen tüm sözleri yuttum. Herşey zaten apaçıktı. Artemisia olduğuna göre benim aslında Gabriel olduğumu da en başından beri biliyordu. Ve beni sevdiğini sandığım o birkaç haftayı bile gözümü boyayarak geçirmişti. Tabii onu beni sevmediği için suçlayamazdım. Dudaklarım engelleyemediğim bir gülümsemeyle kıvrılırken buna kendimi nasıl inandırabildiğime acıdım.
Nihayet başımı kaldırabildiğimde yüzümün ifadesiz olduğundan emin bir şekilde gözlerinin içine bakıp umutsuzca orada kalmış olabileceğini düşündüğüm en ufak bir kırıntıyı aradım. Fakat onun o okyanus mavisi gözleri bir dalgalanmadan dahi yoksundu. Ve ben, gözlerindeki bakışı kopyaladığım gözlerimle dudaklarımı kıpırdattım.
-"Tüm bunların sebebi neydi?"
-"Sana her şeyi sonra açıklaya..."
-"Şimdi Anna." Adını telaffuz ederken yükselen sesimi kontrol altına alarak sürdürdüm. "her şeyi anlat bana. Hemen şimdi."
Dudağından sızan kanı elinin tersiyle silerek yanıtladı. "Tek istediğim Sylvia'ydı. Derdim onunlaydı sizinle değil. Gabriel, eğer seni kırdıysam..."
Dizimin üzerindeki elime uzanınca onu sertçe çekip cebime soktum. Artık dokunuşlarına ihtiyacım yoktu.
-"Sylvia'yı bu kadar istemenin sebebi ne?"
Uzattığı elini geri çekip dudaklarını yaladı. "Sylvia benden değer verdiğim tek varlığımı aldı."
Gözleri yaşarınca bana aldırmayıp bir çocuk gibi kol yeniyle onları kuruladı.
-"Michael!"
Bir süre söylediği isme vereceğim tepkiyi bekledi. Kaşlarımı oynattığımdaysa komik bir espri yapmışım gibi gülümsedi. "Demek seni yerine koymak istedikleri ajanın varlığından haberin dahi yok!"
Suskunluğumu bozup cevapladım. "Benden etkilenmen için dış görünüşümün bazı detaylarını ölen eski erkek arkadaşından kopyaladıklarını söylemişlerdi fakat..."
-"Ölen değil öldürülen Gabriel, Security hayatıma kendi soktuğu ajanı ardından sırf beni sevdi diye acımasızca katletti."
Başımı göğe çevirip bir süre öylece kalarak duyduklarımı sindirmeye çalıştım. "Senin Security ile olan sorununu anladım fakat onun bir suçu senin üzerine atmasındaki sebep ne peki?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF KATLİAM
Aksiİşte ben... Önüme sürülen kurallara bir türlü uyamadım, fakat kendi yolumu yaratabilecek güce sahipte olamadım. Hiçbir zaman çok cesur değildim, fakat zorlukların karşısında sinecek kadar korkak da... Birisini canımı yakacak kadar çok sevemedim, bir...