Kalabalığın geride bıraktığı dağınıklığa son bir kanıt olan bitmiş kola şişesini de çöp poşetine atıp gözlerimi kirli ve lekelenmiş mobilyalarda gezdirdim.
-"Yarın ilk işim bir temizlikçi bulmak olacak!"
Kendi kendime konuşurken arkamdan gelen sesle irkildim. "Hey!"
Önümdeki camdan yansımasını gördüğüm Nikita kollarını bağlamış arkamda dikiliyordu.
-"Bende tam çöpleri boşaltacaktım." İçten olmasına özen gösterdiğim gülümsememle yananından geçip hole çıktığımda arkamdan seslendi.
-"Gabriel, çöpler bekleyebilir. Seninle konuşmam gereken bir konu var."
Derince bir nefes alıp arkama döndüm. Kaşları cevap beklercesine kalkıklardı.
-"Amanda konusu değil mi? Bak onu arayan ben değildim, yani aslında bundan haberim vardı tabii fakat...ben sadece, biraz daha iyi geçinmeyi deneyemez misin?"
Tek kaşını meydan okurcasına kaldırıp alayla mırıldandı.
-"Amanda mı? Hıh beni Amanda'ya mı şikayet ettin?"
Bu sefer kalkan benim kaşımı kaldırıp gizlemeye çalıştığım merakımla "Amanda seni aramadı mı yani?" diye söylendim.
-"Hayır aramadı."
Eliyle bakır rengi saçlarını geriye yatırırken tedirginliği elle tutulur seviyedeydi.
-"Demek beni aramanın sebebi Amanda değildi."
Yeşil gözlerini delercesine benimkilere sabitledi. Sesi sabırsızdı.
-"Hayır."
Derince bir iç çekerek elini yeniden alnındaki saçların arasına daldırıp, "Konuşmamız gereken bazı konular var." Diyerek elimdeki çöp poşetini gösterdi. "Eğer sen de oyuncağından ayrılabilirsen,..."
*
Sesimi çıkarmadan onu takip ettim. İlk merdivenler, üst katın koridoru ve beni şaşırtacak bir şekilde son durak olan yatak oda(mız)sı.-"Konuşacağımız bir şey olduğunu söylediğini hatırlıyorum."
İmalı sesimle karıştırmakta olduğu dolaptan başını kaldırıp beni baştan aşağı süzdü. "Evet, fakat konuşma beleyebilir." Göz kırpıp bir elinde dolaptan aldığı paket olduğu halde beni tutup sertçe ebeveyn banyosuna çekiştirdi.
Kendimi ellerine bırakmış vaziyette onu küvetin içine kadar takip ettim.
-"İstediğin buysa söylemen yeterliydi."
Bana cevap olarak poposunu dönüp büyük küvetin etrafındaki perdeyi sıkı sıkıya kapattı. Ardından şaşkın bakışlarım altında elindeki paketten ufak bir cihaz çıkarıp üzerindeki kırmızı düğmeye basarak onu küvetin kenarına koyarken, kendisi de kucağında paketle yere oturdu.
Küvetten çıkıp çıkmamak arasında gidip geldiğimi anlamış olacak ki nihayet konuştu. "O gördüğün şey bir tür sinyal perdesi. Yani şu anda bizi gizli kamerayla gözetleyenlerin tek duyduğu akan suyun sesi, ve, ve biraz da, anlarsın işte." Elini savrukça sallayıp paketten çıkardığı laptopuna dönerken daha da artan merakımla üsteledim.
-"Anlayamadım, bizi kamerayla izleyen kim?"
-"Security!"
Yüzüm 'dünyayı Marslılar bastı' cümlesine karşılık verebilecek olduğum bir o inanmazlık ifadesiyle kasıldı. Ona aptallığını ifade eden bir bakış atıp çıkmak için elimi perdeye attığımda da yerinden fırlayıp kolumu yakaladı. "Bekle -"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF KATLİAM
Actieİşte ben... Önüme sürülen kurallara bir türlü uyamadım, fakat kendi yolumu yaratabilecek güce sahipte olamadım. Hiçbir zaman çok cesur değildim, fakat zorlukların karşısında sinecek kadar korkak da... Birisini canımı yakacak kadar çok sevemedim, bir...