→#Learn and Do It..!←

1.6K 85 4
                                    

Bedenimi ölüymüş gibi sertçe yatağa bıraktım. Canım çıktı kalıbının hakkını vermek tamda buna denirdi işte.

Gözlerim tavanda otomatiğe bağlamış beynimle günün olaylarını tekrar gözden geçirdim. İlk olarak ceza almamı sağlayan o kendine güven patlamam. Sahi egom ne ara boyumu aşmıştı ya! Ardından düşünmeye üşendiğim konuşmalar. Adının temel tıp eğitimi olduğunu öğrendiğim, ama bunu öğrenmeden önce ise basit bir kimya zımbırtısı sandığım fareli seans. Hemen ardından gelen koca bir ingiliz dili eğitimi de iyice adamın üzerine oturuyordu tabii.

Eğitmenin dediğine göre bir dili ortalama dört aylık süreçte öğrenecekmişiz. Tabii demesi kolay. İki saat müddetle elli ingilizce kelimeyi okunuşları da dahil olmak üzere ezberlemek insan beynine error verdirtmez de ne yapar?

Günün sonunu getiren ve beni hala nemli saçlarımla beraber hayrete düşüren olay ise yüzme dersiydi. Beni şaşırtan Steve'nin bundan hiç bahsetmemesi mi, yerin altında dev bir yüzme havuzu olması mı yoksa otuz kişi arasında sadece benim yüzme bilmemem miydi bilmiyordum. Sanırım hepsi birden!

İçime çektiğim havayı inilti gibi bir sesle dışarı verirken gözlerimi tavandan ayırıp saatime göz attım. Akşam yemeği vaktine az kalmıştı her halde. Kurt gibi açtım ve yemek yemeyi herşeyden çok seven tiplerdendim.

Elimle saatimin kayışına asıldım. Havuza girecekken çıkarmaya çalışmıştım fakat bir türlü başaramayınca da kolumda saatle suya atlamıştım. Gerçi yüzme bilmediğimden dolayı suyun kenarlarında bekleyip çevreyi izlediğimden herkesin saatiyle suya girdiği gözümden kaçmamıştı.

Sıkıştı mı acaba gibisinden salakça bir soru yoktu aklımda elbette. Fakat yine de uzvuma takılı ve çıkmayan bir alet mümkünatınca canımı sıktığından tekrar saati kolumdan çıkarmak için asıldım.
Elimdeki işe kendimi kaptırdığım sırada odamın kapısı çalınınca boşta bulunup yerimden zıpladım. Ağzımı açıp 'giiiiiiiir' diyecekken son anda frenleyip insan gibi "gir" diye seslendim.

Adının Amanda olduğunu bildiğim kumral kız içeriye girdi. Sabahtan beridir onu üçüncü kez görüyordum.

Kapıyı arkasından kapatarak yüzünde tatlı bir gülümsemeyle gelip yatakta yanıma oturdu. Çekinmeli miydim? Elbette evet ama bu kızın yanında çekinmek ayıp kaçardı. Cin gibi parlayan koyu mavi gözleriyle hem çok tatlı hem de zeki görünümlü olan kızın zaten arkadaş olmadığı acemi de yoktu.

Yan ağız gülümsemeyle koluma bir yumruk attı. "Naber Gabriel?"

Kendimi cevap bulmak için zorlamadan aklıma geleni dile döktüm. "Biraz yorgun, biraz şanssız, biraz yalnız ve biraz da kutsal. Sen?"

Sıraladığım whatsapp durumlarını anımsatan cevabıma gülüp devam etti. "Demek bir sıkıntın yokmuş. Bir acemi olarak ilk günlerinde bunları hissetmen gayet normal."

Gözlerimi kısarak başımı salladım. Böyle bir fırsat ele bir kere geçerdi. Kullanıp aklımdaki soruları sıralamak için ise en uygun andı.

-"Ne kadar zamandır buradasın?"

Kendini beni şaşırtacak derecede yatağımın üzerine bırakıp ellerini ensesinin altına koyarak cevapladı. "Ben ilk acemilerdenim. Yaklaşık iki aydır da buradayım."

Başımı sallayarak onayladım. "Peki buradan ne zaman mezun olacağımız hakkında bir bilgin var mı?"

Bacaklarını toplayarak oturur pozisyona geçti tekrar. "Ne zaman öğrenirsen bebeğim!"

Ağzımdan anlamsız bir ha! sesi çıkınca gülümseyerek burnumu sıktı.

-"Benim de pek bilgim yok. Buraya geldiğimde eski acemilerden birisiyle konuşma fırsatı bulmuştum. Dört yıla yakın bir eğitim sürecinden sonra her acemi sınavlara tabi tutulacaklarmış."

SAF KATLİAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin