-"Konumumu aldım. İçeride işler nasıl?"
Kulaklığımdaki hışırtıların ardından cevabım geldi. "Ön girişte ikisi dışarıda, ve ikisi de içeride olmak üzere dört koruma tespit ettim. Bina tek giriş çıkışla işliyor. Ayrıca, konuk listesi okunmasının yanı sıra üst taraması da yapılıyor. Kendine girmek için başka bir yol bulmalısın dağ yılanı."
-"Anlaşıldı."
Kulaklığı kapatıp arabama koşarak bagajı açtım. Şansa bak sen, Security malı 6,2'lik çelik zıpkın, tam da ihtiyacım olan şey.
Zıpkını sırtlanıp gireceğim lüks konağın bahçesi etrafında dolaşarak arboretumun başladığı noktada durup telsizi tekrar açtım. "Bahçe duvarı elektrikli tellerle korunuyor." Bunu her yirmi metrede bir duvara takılmış 4x3 lük metal plakalardaki uyarıdan anlamıştım.
Bir süre sonra kulaklığımdan Samara'nın sesini duydum. "Pekala dağ yılanı, ilk olarak sakin olmaya çalış. İkinci olarak..."
-"Mümkünse saadede gel dahi."
-"Pekala. Yapacağım işlem şu, bina kendi elektrik enerjisini kendisi sağladığından dolayı sadece bahçe kapısının bağlantısını kesmek gibi bir şansım yok. Yani trafolara aşırı yükleme yaptığımda bahçeyle beraber binanın da elektrikleri kesilecek. Ardından jeneratörler devreye girene kadar sadece on saniyelik vaktin olacak."
-"Yani basit şekliyle sen elektriği kestikten sonra on saniye içinde telleri aşmak zorundayım."
-"Evet, fakat böyle anlatınca gerçekten hiç ilgi çekici bir yanı kalmıyor."
Baş ve işaret parmaklarımla kaşlarımın arasındaki alanı oğuşturup derince soluklandım. "Pekala, beni uyutmadan şu trafoları patlat."
*
Çok geçmeden yapının bitişiğindeki elektrik direği kıvılcımlar çıkararak cızırdayınca hiç beklemeyip sırt çantamdaki zıpkınla beraber duvara tırmanarak tellerin üzerinden atladım. Ayaklarımın zemine değmesiyle beraber on saniye dolmuş olmalı ki malikanenin ışıkları da tekrar hayata döndü. Aslında karanlık biraz daha uzun sürse karışıklıktan kaynaklanıp içeri kolay yoldan sızabilirdim fakat bilgisayar dahimizin becerileri o kadar da ileri değildi. Bu düşüncemi elbette dile getirmeden arkadamdaki ağacın gölgesine geçip çantamdaki takım elbiseyi çıkardım.*
Partiye zıpkınım aracılığıyla deyim yerindeyse bacadan giriş yapmamın ardından alt kattaki kalabalığa karışıp çok geçmeden Max'i bulabildim.Maximilian beni gördüğünde elindeki garson tepsisinde kalan tek kadehi de peçeteyle beraber elime tutuşturunca hafif bir baş hareketiyle onaylayıp peçetenin altına saklı dört köşeli kartı parmaklarımla yokladım. Garson kılığındaki meslektaşım kartı muhtemelen kapının önünde duran şu odun yarması korumalardan kadeh servis ederken çalmıştı.
Bana verdiği kadehle beraber odanın karşı köşesine geçip bodruma inen şeritle kapatılmış merdivenlerin önünde durdum. Duvara girmenin yasak olduğuna dair bir uyarı levhası bile takılmıştı.
-"Kameralar ne durumda?"
-"Yüz taramasını başlattım. Gözlüğünü takıp hazırda bekle."
-"Anlaşıldı."
**
Altı saat önce-"Daha iyisin ya?"
Pencereden dışarıyı izleyen Evy seslenişimle başını camdan çevirdi. "Beni kolumdan vuran ve ardından damarıma zehir enjekte edip beni canlı canlı gömen adam mı soruyor bunu?"
-"Evely_ ah yani Anna, ilk olarak damarına enjekte ettiğim zehir değil sodyum morfattı. Ayrıca defalarca kez de söylediğim gibi eğer bunu yapmasaydım Security muhtemelen ikimizi de öldürürdü."
Evelyn'in vücudu damarına enjekte ettiğim, kalbini bir süre durma noktasına getiren sodyum morfatı ancak dört günde atabilmişti ve bugün ayaklandığının üç buçuğuncu günüydü. Gece herşeyi anlatmamda ısrar edip saat dörde kadar beni ayakta tuttuğunu da hesaba katarsak bu 7.75 güne eşit oluyordu o zaman.
-"Buradan ne zaman çıkabilirim?"
Anlamamış vaziyette gözlerine bakınca ciddi olduğunu görebildim. "Evy, benden kaçmana gerek yok. Burada güvendesin."
-"İlk olarak şunu aydınlığa kavuşturalım. Benim gerçek bir adım var. Anna. Ben nasıl sana Gabriel diye hitab ediyorsam sende bana gerçek adımla hitab etmek zorundasın."
Derince bir iç çekişle omuzlarımı silkip mırıldandım. "Aslında Evelyn sadece benim gördüğüm bir hologramdı öyle değil mi?"
Pencereden ayrılıp yatağına geri döndü. "Tıpkı Oliver'ın beni ayartmak için gönderilmiş bir ajan olması gibi."
-"Hey hey hey..."
Önüne diz çöküp ellerini tuttum. "Fakat sana karşı hissettiklerim gerçekti Ev..." sert bakışıyla düzelttim. "Anna."
Ellerini benimkilerden kurtarırken bakışları oldukça ciddiydi. "Üzgünüm Gabriel. Fakat Oliver da Evelyn ile o gece öldü. Ve Anna sana karşı hiçbirşey hissetmiyor. Bunu anla artık."
***
Günün ilerleyen saatlerinde yaptığım bir telefon görüşmesiyle tekrar aktif edildiğim bana resmi olarak bildirildi. Ardından görev talimatları da mail yoluyla birkaç dakika içinde bilgisayarıma gönderildi.Bu seferki balık büyüktü. Sylvia'nın Anna Derevko başarısızlığından sonra bana verdiği son şans olduğunu anlayabiliyordum. Görev büyük olduğundan neredeyse tüm grup göreve dahildi. Max, Amanda, Samara ve tabi ben.
Görevde Venedik başarımdan dolayı en kritik nokta bana bırakılmıştı. Zaten diğerlerinin de böyle bir noktayı isteyeceklerinden şüpheliydim. Yazılanlara göre yapmam gereken bu akşam büyük bir parti verilecek olan Başkan yardımcısı Bettis' in malikanesine gizlice sızıp -ki burada girmenin ne şekilde olacağı tamamiyle bana bırakılmıştı- adamın gizli kasasında sakladığı suçlu listesini oradan çalmamdı.
Girilecek yer başkan yardımcısının malikanesi olduğundan dolayı önlemler de bayağı sıkıydı. Örneğin hacklenmiş kamera sisteminde yüzümün yeniden yapılandırılabilmesini sağlayacak olan cover face gözlüğü onlardan sadece bir tanesiydi.
Görev her ne kadar tehlikeli olsa da bir süreliğine dışarıda olmak ve aksiyona atılmak gözüme iyi birşey gibi geliyordu. Bunun anlamı, 'depresyona zamanım yok'tu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAF KATLİAM
Actionİşte ben... Önüme sürülen kurallara bir türlü uyamadım, fakat kendi yolumu yaratabilecek güce sahipte olamadım. Hiçbir zaman çok cesur değildim, fakat zorlukların karşısında sinecek kadar korkak da... Birisini canımı yakacak kadar çok sevemedim, bir...