İlk işimi yapalı aradan bir kaç hafta geçmişti. Çoğu kişiyi tanıyordum artık. Ozaki-san ile farklı yerlerde kalsak da sürekli yanıma geliyordu. Makyaj yapmayı da öğrenmiştim. Akutagawa-san ise bana işlerde yardım ediyordu. Dazai-san'ı arada sırada görüyordum. Bazen Chuuya-san ile beraber uğruyordu biraz konuşuyorduk ve sonra gidiyordu. Bu süre zarfında çok göremesem de Akutagawa-san'ı da beni de kardeşi olarak gördüğünü söyleyebilirdim. Yanında sürekli Chuuya-san ile geziyordu ama bazen Sakunosuke-san ve Ango-san ile de görüyordum onu. Günler çok hızlı geçmişti. Ozaki-san bana bu sabah düzgün giyinmem gerektiğini, Mori-san'ın beni görmek istediğini söylemişti. Açıkcası hem heyecanlanmış hem de mutlu olmuştum. Aynanın karşısında kendime bir kez daha bakıp kendi etrafımda döndüm. Ozaki-san gibi bende kimono giymeye başlamıştım. Yavaş adımlarla Mori-san'ın odasına çıktık. Anne kız gibi duruyorduk ve bu beni mutlu ediyordu. Odaya girdiğimizde Chuuya-san ve Dazai-san çoktan oradaydı. Dazai-san üzerimdeki kimonoyu gördükten sonra gülümseyip başını öne eğdi. Chuya-san bana hafifçe sırıttı. Sonrasında Mori-san bize boş bir koltuğa oturmamız için elini uzattı. Oturduk ve konuşmaya başladı.
"Natsuo-chan bu kadar kısa sürede göz ardı edilemeyecek bir gelişme kaydetmişsin. Sürekli Dazai'den duyuyorum. Artık suikast işleri ile ilgilenebilirsin. İstersen emrine bir kaç adam verebilirim."
"Nasıl yani şimdi ben terfi falan mı alıyorum?"
"Aynen öyle. Akutagawa'dan hala biraz aşağıdasın ama idare eder."
"Anlıyorum. İstediğiniz her türlü işe bakabilirim. Tek bir şeyle sınırlı olsa da olur. Siz emredin yeter."
"Batırmamak şartı ile herşeyi yapabileceğine inanıyorum."
"Teşekkür ederim Mori-san."
"Sorun değil. O zaman... Haftanın ilk görevine ne dersin?"
"Bana uyar!"
Mori-san yaklaşık yarım saat görevi anlattı. Kısaca Mori-san için önemli olan birini almaya gidiyorduk ama korumaları fazla olduğundan bizi görevlendirmişti. Ayrıca benim daha fazla tecrübe sahibi olmam için de küçük bir iş vermişti.
Oraya vardığımızda Chuuya-san hemen söylenmeye başladı:
"Ah şu moruk! Daha düzgün işleri yok mu!"
Chuuya-san kendi kendine söylenirken birden adamlar silahlarını hazırladılar ve bende bizi koruma altına aldım. Bize ateşlenen silahların mermileri kalkandan içeri girmiyordu. Dazai-san kalkanın kenarlarına dokunup sadece küçük bir çocuk gibi inceliyordu. Adamlar sonunda ateş etmeyi bırakmıştı. Şarjörlerini değiştirecekleri anı tahmin edip kalkanı indirdim.
"Chuuya-san! Şimdi!"
Plana göre Chuuya-san'ın onlar ateş ettikten hemen sonra mermiyi geri yağdırması falan gerekiyordu. İlk başta inanamamıştım ama burda gözümle görünce ikna olmuştum. Ayrıca yeteneğini kullanırken çok havalı duruyordu. Şaşkınlığımı gizleyemedim.
"ÇOK İYİYDİ!"
"Değil mi"
Saçını geri attı. Sonrasında bir anlığına ciddileşti.
"Burdan sonrasını Dazai ile sana bırakıyorum?"
"Tamamdır biz hallederiz."
Dazai-san ile yavaşça binaya yürüdük. Yolda birer dal sigara yaktık. Sanki az önce kocaman çatışmanın ortasından çıkan biz değilmişiz gibiydi. Birbirimize bakıp güldük. Daha sonra kapıdaki güvenlikleri görünce ona baktım. Olumlu şekilde başını salladı. Vücudumu enerji ile kaplayıp hızlı bir şekilde adamları hallettim. Daha sonra odaya girdik ve Dazai-san için patron koltuğunda oturan adamı tuttum. Onunda bir yeteneği olması ihtimaline karşı Dazai-san adama dokundu ve gülümsedi:
"İşte bu kadar."
Adamı o şekilde binadan çıkarttık. Chuuya-san bahçede adamın ellerini plastik kelepçe ile bağladı.
"Cidden plastik kelepçe mi..."
"Ne bekliyorsun polis miyim ben?"
"İyi de-"
İkisinin arasına girdim yoksa kavga edecek gibileri.
"E gidelim mi artık?"
"Pf..."
Hep beraber arabaya bindik ve geri döndük. Adamı Mori-san'ın astlarından birine bıraktıktan sonra saatin ne kadar geç olduğunu anlamıştım. Chuuya-san başka işleri için dışarı çıkmıştı. Dazai-san da bir yere gidecek gibiydi.
"Hey Natsuo-san"
"Efendim?"
"Benimle gelsene."
"Nereye gidiyoruz?"
"Biliyorum sana çok uygun değil ama... Bugünü kutlamak için bara gidelim mi?"
"Daha önce hiç... Aslında olur."
"Neden duraksadın? Daha önce içmediysen gelmek zorunda değilsin."
"Yok yok ondan dolayı değil."
Geçen gece içince olanları anlatamazdım. Bir yandan bahane de üretmek istemiyordum. O yüzden gitmeye karar verdik ve gittik de. Ango-san ve Sakunosuke-san barda oturmuş konuşuyolardı.
"İçerisi çok sessizmiş."
"Evet... Genelde böyle olur. Hey çocuklar Natsuo-san da bizimle takılacak sorun olur mu?"
"Neden olsun ki?"
İkisi de beni onaylamışlardı. Yavaşça barın önündeki koltuklardan birine oturdum. Hepimiz birer viski aldık ve içmeye başladık. İlerleyen saatlerde onlar hala normalken ben zil zurna sarhoş olmuş, Dazai-san yüzünden çökmüş hissediyordum. Yaptıkları aşırı modern konuşmanın ortasında salak saçma bir soru sordum.
"Bişey soracağım birine aşık olursanız bunu nasıl farkedersiniz? Aşk nedir mesela?"
"Bunu bize sorman cidden çok garip" dedi Odasaku-san.
"Bana kalırsa... Aşk saçma birşey."
"Bana kalırsa... Acılarını paylaşmak istersin."
Hepsi de farklı şeyler söylemişti ama sorun değildi. Zamanla öğrenirim diye düşünerek geçiştirdim. Bir süre daha barda oturduktan sonra Dazai-san'la beraber geri dönmek için bardan ayrıldık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen Buldun. ||•Dazai X Reader•
Fanfiction𝐈 𝐬𝐰𝐞𝐚𝐫 𝐭𝐨 𝐲𝐨𝐮, 𝐈𝐟 𝐚𝐧𝐲 𝐨𝐟 𝐦𝐲 𝐟𝐫𝐢𝐞𝐧𝐝𝐬 𝐠𝐞𝐭 𝐡𝐮𝐫𝐭, 𝐈'𝐥𝐥 𝐤𝐢𝐥𝐥 𝐲𝐨𝐮 𝐰𝐢𝐭𝐡 𝐣𝐮𝐬𝐭 𝐨𝐧𝐞, 𝐨𝐧𝐥𝐲 𝐨𝐧𝐞 𝐰𝐨𝐫𝐝. Beni ay ışığında bulan bir adam... Bana yaşadığım onca şeye rağmen, ölümle burun buruna olma...