Haniya, herkesin arkasında durmuş, üzerinde kırmızı bir kimono ile bize doğru bakıyordu. Kollarını bağdaş yapmıştı ve yanında bir sürü ruh vardı. Hemde bir sürü... Bu güzel bir dövüş olacak. Gülümseyerek Dazai ve Chuuya'dan yeteri kadar uzaklaşınca kanatlarımı açtım. Bir anda gömleğin sırtımdaki kısmını yırtan kanatlarım açılırken etraftaki adamlardan bazılarını kesmişti. Sağımda ve solumda kalan ölü bedenlere bakıp elimi ağzıma götürdüm.
"Ups. Özür dilerim."
Sonra karşımdaki adama yürümeye devam ettim. Olduğu yerde öylece durmuş beni izliyordu. Yüksek ihtimalle yeteneklerimiz benziyor.
"Yanındakileri tanıyor musunuz?"
"Hayır ama bize benziyorlar."
"Orası belli."
"Yeteneği belki de sana benziyordur."
"Öyleyse buradaki herkes ölür, haksız mıyım?"
"Küçük bir anlaşma ile halledilebilir gibi."
"Sanmam."
"O zaman bütün gücünü kullan."
"Denerim."
"Kısa cevaplar vermeyi kesmelisin."
"Neden sadece onunla konuşuyorsun?!"
"Hey önüne bak!"
Bir anda göz göze geldiğim o lanet olasıca alevler. Bu orospu çocuklarını öldürmedim mi ben? Dokuz canlı falan mı bunlar?! Derin bir nefes alıp gözlerimi kapattım ve etrafıma bir bariyer kurdum. İşte şimdi kelimenin tam anlamı ile yenilmezim. Ve bu bana zevk veriyor. Alevler gözden kaybolunca kimonolu adamın önünde duran diğer iki kişiye baktım. Sanki adamı korumak istermiş gibi bi halleri vardı. İşaret parmağımı onlara doğrulttum ve konuştum.
"İbuse ve Shohei'ydi, değil mi?"
Alevlerinin bu sefer bana ulaşamadığını gören adam şaşırmış duruyordu. Boğazındaki yara izleri hala duruyordu. Hafifçe gülümsedim. Diğeri ise cidden korkmuştu. Yavaş adımlarla onlara doğru yürümeye devam ettim ve gittikçe sivrileşen dişlerimi yalayıp yanlışlıkla dilimi kestim. Kanın tadı garip bir şekilde güzel. Boynuzlarım ve tırnaklarım da gittikçe uzuyordu. Sonunda hepsi yeteri kadar uzayınca gelişmeyi bıraktılar. Ellerimi iki yana açtım ve hafifçe havaya yükselip korku dolu gözlerle bana bakan iki adama gülümsedim.
"Şimdi. Eğer çekilirseniz sadece..."
Uzun tırnaklı parmağımla arkalarında duran adamı işaret ettim. Onu görmek için biraz eğildiğimden saçım yana doğru salınmıştı.
"... Arkanızdakini alırım ve ikiniz de hayatta kalırsınız. Ama eğer 'yok onu sana yar etmeyiz' derseniz ona kadar sayaca-"
"KES SESİNİ!"
Bir anda Shohei'nin bana bağırması ile güldüm. Güzel... Cidden işime yarayacaklar.
"O zaman ona kadar saymaya başlıyorum."
Yavaşça bir parmağımı havaya kaldırdım. Bir yandan yürüyor, diğer yandan da bariyeri iyice küçültüp sadece kendimi koruyordum.
"Bir."
Shohei'ye doğru yaklaşırken alevlerini bana doğru savurdu ama hiç bir şey olmamış gibi içinden geçip karşısında çıktım. Bunu beklemediği çok barizdi. Bu sırada İbuse yağmurunun şiddetini arttırmıştı ama bana bir şey olmayacağını o da biliyordu...
"Çok korkuyorlar... Biraz cesaretlendir şunları."
Yavaşça Shohei'nin boğazını kavradım. Lanet patronları ise arkada durmuş öylece izliyordu. Sanırım benden istediği bunları elden çıkarmam. Tırnaklarımı yavaşça Shohei'nin boğazına geçirdim ve elimi çekip sadece tırnaklarımın üzerinde sallanmasına izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen Buldun. ||•Dazai X Reader•
Fiksi Penggemar𝐈 𝐬𝐰𝐞𝐚𝐫 𝐭𝐨 𝐲𝐨𝐮, 𝐈𝐟 𝐚𝐧𝐲 𝐨𝐟 𝐦𝐲 𝐟𝐫𝐢𝐞𝐧𝐝𝐬 𝐠𝐞𝐭 𝐡𝐮𝐫𝐭, 𝐈'𝐥𝐥 𝐤𝐢𝐥𝐥 𝐲𝐨𝐮 𝐰𝐢𝐭𝐡 𝐣𝐮𝐬𝐭 𝐨𝐧𝐞, 𝐨𝐧𝐥𝐲 𝐨𝐧𝐞 𝐰𝐨𝐫𝐝. Beni ay ışığında bulan bir adam... Bana yaşadığım onca şeye rağmen, ölümle burun buruna olma...