Daireme kadar beni taşımıştı. Odama girdiğimizde beni yavaşça yatağa bıraktı. Oda çok karanlıktı ve ruhları görüp duruyordum. Heryerdeydiler ve gittikçe daha korkunç görünüyorlardı. Dazai-san gidecekken kolundan tuttum.
"Gitme çok karanlık. Korkuyorum."
Elimi tuttu.
"Bir yere gitmiyorum su alıp geleceğim. İstersen ışığı açık bırakayım."
Kafamı olumlu anlamda salladım. Odadan çıkarken ışığı açtı ve elinde bir bardak su ile geri geldi. Suyu bana verdi ve içtim. Daha sonra üzerimi çıkarttım. Battaniyemi açıp yanıma iki kere yavaşça vurdum.
"Gelmiyor musun? Orası soğuk değil mi?"
"Çok fazla şey istiyorsun ama bu gecelik bu kadar yeter."
"Keyfin bilir."
Arkamı dönüp yanımdaki yastığa sarıldım ve uyudum. Sabah uyandığımda Dazai-san karşımdaki koltukta uyuyordu. Kafamı kaldırıp duvardaki saate baktığımda saat 8'i gösteriyordu. Tam yataktan doğrulmuştum ki başıma bir ağrı vurdu. Dün sadece Dazai-san'ın beni eve getirdiğini hatırlıyordum. Birde hayvan gibi içtiğimi. Yine ona yük olmuştum. Yavaşça kalkıp banyoya gittim ve yüzümü yıkadım. Daha sonra mutfağa gidip kahvaltı hazırlayacakken dün olanlar aklıma geldi.
"Hassiktir...! Hassiktir hassiktir hassiktir!"
Elimde bıçak olmasına aldırış etmeden başımı tuttum. Cidden çok gerizekalıca şeyler yapmıştım. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştım ama işe yaramıyordu. Yüzümü buruşturup salatalıkları kesmeye devam ettim. Aradan çok geçmemişti ki birinin banyoya girdiğini duydum. DAZAİ-SAN UYANMIŞTI! Yüzüne nasıl bakacaktım şimdi? Ne diyecektim? Ahh ne yapmam gerekiyordu?
"Günaydın."
"Um- uh şey g-günaydın."
Kelimeleri gevelememden dolayı bana garip bir şekilde baktı.
"Ben çıkıyorum o zaman."
"Şey kahvaltı?"
"Yok ben yaparım."
"S-sen bilirsin o zaman görüşürüz."
"Baybay."
Hiçbir şey olmamış gibi evden çıktı. Bende sessizce bir çığlık atmıştım. Çok gerizekalı gibi davranmıştım. Çabucak kahvaltımı yapıp üzerimi giyindikten sonra Chuuya-san'ı aradım:
"Alo Chuuya-san neredesin?"
"Bizim inşaattayım bişey mi oldu?"
"Hayır şey dün gece bizimkileri sana sepetlerim demiştin ya hani. O yüzden sorayım dedim."
"Ha evet doğru. Sen saat 8 gibi X mahallesine gel. Orada zaten bir tane bitmemiş inşaat var. Bende o saatte orada olurum."
"Tamam o zaman."
Telefonu kapattı. Daha gitmem için çok vardı. Bende boş durmamak için temizlik yapmaya başladım.
••Televizyonu kapatıp saate baktığımda 18.45'i gösteriyordu. Hala biraz vardı ama erken çıkmaktan zarar gelmezdi. Odama gidip giyeceğim kıyafetleri hazırladım. Üzerime klasik takım elbisemi giymiştim ama içime sinmemişti. O yüzden gömlek yerine boğazlı ve dar bir triko giydim ve altıma da siyah kot pantolonumu giydim. Hala sıradandı ama idare ederdi. Çıkmadan önce banyoya gidip makyaj yaptım. En son bu kadar makyajı suikast görevim için yapmıştım. Aynada kendime baktığımda çirkin duruyordum. Suratımdaki ağır makyajı silip daha düzgün bir makyaj yaptıktan sonra kapıya yöneldim. Normalde... Topuklu ayakkabı giymiyordum ama bu sefer topuklu giymeye kara verdim. Cidden neden böyle değişiklikler yapmıştım ki? Son kez aynada kendime baktım, paltomu koluma attım ve evden çıktım.
Yaklaşık 1 saat sonra inşaata varmıştım. Chuuya-san ve Dazai-san kapıda durmuştu. Yanlarında 2-3 kişi vardı. Arabadan inip yanlarına gittim.
"Hoşgeldin."
"Bu kadar mıyız ki?"
Şaşırmıştım. Chuuya-san gülümsedi.
"İçerde daha fazlası var."
Uzun saçlı olan adam kapıyı açtığında içeride yaklaşık 30-35 kişi vardı.
"Oha!"
Dazai-san gülümsedi.
"Alışsan iyi edersin."
Ellerini çırpıp bütün dikkati buraya çekti.
"EVET MİLLET! İŞTE YENİ PATRONUNUZ NATSUO-SAN!"
Herkes bana bakıp aynı anda eğilerek selam verdi. Ben bu kadar saygı değer birisi sayılmazdım.
"SİZİNLE ÇALIŞMAK BİR ZEVKTİR NATSUO-SAN!"
"Umm şey eğilmenize gerek yok kalkabilirsiniz."
Herkes kalktı ama hala bana döndüklerdi. Bende acemi olduğumu iyice belli ederek Dazai-san'a döndüm.
"Ne yapmam gerekiyor?"
"Hmmm ilk önce şundan başlayabilirsin."
Eliyle bir çantayı işaret etti.
"Ne o?"
"Bilmem. Aç bak."
Derin bir iç çekip çantayı açtığımda içinden bir sürü silah ve mühimmat çıkmıştı. Dışardan küçük görünen bir çanta olduğu için şaşırmıştım.
"E ne yapacağım bunu?"
"Git ve teslim et."
"İyi de nereye?"
"Orasını ben bilemem~~"
Omzunu çekip arkasına yaslanırmış gibi yaptı. Daha sonda Chuuya-san ile birbirlerine bakıp sırıttılar. Dur bir dakika. Ben bilmesem bile diğerlerinin biliyor olması gerekirdi.
"Hey çocuklar buraya bakar mısınız bir! Bu çantayı teslim edilmesi gereken yere tam saatinde teslim etmesi için birilerini görevlendirmek istiyorum."
Gözüm mavi kısa saçlı bir kıza kaydı. Sonrasında uzun boylu yanındaki çocuğa.
"Hey sen mavi saçlı gel buraya. Bir de yanındaki çocuk sende gel."
İkisi de geldi. Aşırı saygılı davranıyorlardı.
"Bunun teslimatından siz sorumlusunuz. Gittiğiniz zaman patronunuzun artık Natsuo Kirio olduğunu ve bilinmezlik sevmediğini söyleyin."
Son kelimeleri söylerken Dazai-san ile Chuuya-san'a dönmüştüm. İğne batırır gibi gözlerine sokuyordum. İkisi de pes etmiş gibi yapıp omuz silktiler. Daha sonra yanımdakilere döndüm tekrardan.
"Yanınıza 5-6 kişi alın. İsterseniz daha fazla. Ama çok kalabalık gitmeyin. Bir de ilk önce veren taraf siz olmayın. Önce paradan haberiniz olsun. Şimdi gidebilirsiniz."
Dazai-san ve Chuuya-san'ın yanına gittim.
"Ooo nerden duydun bu önce veren sen olma lafını?"
"Akutagawa-san öğretti birşeyler. Sizin aksinize."
Konuşurken gözümü devirdim.
"Ne demek sizin aksinize ben olmasam burada olamazdın lan!"
"Püeğ bal gibi de olurdum. Arkamda koskoca Dazai-san var!"
"Heh hala -san diye hitap ediyorsun!"
"Evet ne var bunda!"
Dazai-san araya girdi.
"Hey hey benden kısa iki varlığın kavga etmesi eğlenceli ama sesiniz çok çıkıyor. Hadi susun bakalım."
Bu sefer ikimiz de Dazai-san'a dönüp ölümcül bakışlar attık. Daha sonra üzerine atlayacakken gülümsedi ve aradan sıvıştı. Peşinden de Chuuya-san gitti zaten. İkisi de gidince ortam bana kalmıştı. O akşam için gerekli işleri hallettim ve saat 2 gibi eve geri döndüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beni Sen Buldun. ||•Dazai X Reader•
Fanfic𝐈 𝐬𝐰𝐞𝐚𝐫 𝐭𝐨 𝐲𝐨𝐮, 𝐈𝐟 𝐚𝐧𝐲 𝐨𝐟 𝐦𝐲 𝐟𝐫𝐢𝐞𝐧𝐝𝐬 𝐠𝐞𝐭 𝐡𝐮𝐫𝐭, 𝐈'𝐥𝐥 𝐤𝐢𝐥𝐥 𝐲𝐨𝐮 𝐰𝐢𝐭𝐡 𝐣𝐮𝐬𝐭 𝐨𝐧𝐞, 𝐨𝐧𝐥𝐲 𝐨𝐧𝐞 𝐰𝐨𝐫𝐝. Beni ay ışığında bulan bir adam... Bana yaşadığım onca şeye rağmen, ölümle burun buruna olma...