"Hediye aldığın gülleri yere atmak ayıp değil mi, arkadaşım?" Dedi arkadaşım'a bastırarak. Kalbim korkuyla hızlı atmaya başladı. Odamda ne işi vardı!
"Burada ne yapıyorsun?" Diye sordum. "Hemen çık!" Elindeki gülleri çalışma masama koydu ve etrafa baktı. İnceleyen gözleri bütün odamı gezdi. Duvarımda asılı olan resimlerime gözleri takıldı. Daha yakından görmek için yaklaştı ve incelemeye başladı. Duvarda küçüklük, ailem ve arkadaşlarımla çektiğim fotoğraflarım asılıydı. Elini uzatacaktı ki konuştum. "Elleme!"
Durdu. Elini geri çekerek bana baktı ve ağır adımlarla bana yaklaştı. Zor olsa bile olduğum yerde durdum. Karşıma geçip durdu gözlerimin içine bakarak.
"Soruma cevap vermedin," Sesi düz ve duygusuz çıkmıştı.
Bakışlarım ondan güllere kaydı. "Değersiz şeyleri yerden almam," dedim. Saçma sapan bir cümleydi ama yakınlığından dolayı düzgün düşünemiyordum.
İfadesizce bakmaya devam etti. Ellini gözümün önüne düşen saçıma çıkarttı fakat dokunamadan eline vurdum. "Dokunma bana." Aniden elini belime koyup beni sert bir şekilde kendi bedenine çarptı. Kolunu sıkı bir şekilde belime sarıp diğer eliyle boynumdan tuttu. Aramızda hiç mesafe bırakmayarak. Şok olmuş vaziyette büyük gözlerle ona bakıyordum. Kafasını boyuma eğerek kulakıma yaklaşarak konuştu.
"Seni pişman edeceğim," bu sefer sesi net ve keskin çıkmıştı.
"Ne saçmalıyorsun sen?"
"Beni üzmeye çalışanı mahvederim ben." Üzmek mi? Onu nasıl bir şekilde üzebilmiştim ki?
"Ne üzmesi... ha, anladım," dedim. "Artık sonunda istediğini alamıyorsun, demi? Küçüklüğünden beri istediğini aldın, istemediğini attın. Ve şimdi istediğini alamadığın için üzülüyor musun?"
"İsteseydim şu an seni alırdım, bunu önceden demiştim. Ben artık seni istemiyorum, senin beni istemeni istiyorum." Nefesimi tuttum.
"Buna benzerini önceden de demiştin. O zaman öyleyse, niye benden uzak duramıyorsun?" Sorumla yüzü geri çekildi ve gözlerimin içine baktı. "Beni istiyorsun, ve ben ele verene kadar isteyeceksin de. Ama ben istemeyeceğim, asla." Belimde olan kolundan kurtuldum ve ondan uzaklaştım.
Sırıtıyordu. Kapımın kapısını açtım. Bana doğru geldi ve kapıdan çıkmadan önce konuştu, "Dün yaptığının hesabını vereceksin yakında." Ardından kapıyı çarptım. Pislik!
Sinirle yatağıma oturdum ve titreyen bacaklarımı tuttum. Artık ne yapacağımı bilmiyordum. Beni istemediğini söylediği halde yine karşıma çıkıyor. Hangi hasta bir insan bu kadarını yapar?
Yatağıma uzandım ve Alaz'la karşılaştığım anları düşündüm. İlk konakta görmüştüm onu, sonra Deren'le beraber oturduğum kafede. Ardından düğün günü Deren'le beni adeta kaçırmıştı. Sonra İzmir'de karşıma çıkmaya başladı ve Kumsal'ı kullanarak etrafımda dolanmaya çalışıyor. Peki ya neden? Beni sevdiği için mi?
Sanmıyorum. Seven insan sevdiğine böyle davranmaz. Onun ki saplantı gibi bir şey. Aklıma gelen şeyle yatağımdan hızlı kalktım ve çalışma masama gittim. Sandalyeyi çekerek oturdum ve laptopumu açtım. Arama cihazına girerek Alaz Karahan yazdım ve arama butonuna bastım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış - Berdelden sonra (Mafya)
Teen Fiction"Sana yirmi dört saat veriyorum. Bir saat sonra zamanın başlıyor ve bu yirmi dört saat içinde beni bulup kaçırırsan, seninim! Ama bulamazsan benden vazgeçip bir daha karşıma çıkmayacaksın!" Gülmeye başladı. "Bu kadar mı?" Kafamla onayladım ve yüz if...