Gözüme değen güneşin ışığıyla gözlerimi kıstım. Pencereden bahçeyi izlemeye devam ettim. Çocukların kahkaha sesiyle gülümsedim.
Elime ortadan kestiğim portakalları aldım ve sıkmaya devam ettim. Portal suyunu çok severlerdi. Elime portakal suyuyla doldurduğum bardakları aldım ve bahçeye doğru yürüdüm. Yaz akşamın keyfi başka oluyordu. Derin bir iç çektim. Yeni kesilmiş çimenin kokusu başka oluyordu.
"Portakal sularınız hazır," gülümseyerek konuştum.
İkiside sevinç çığlığı atarak yanıma koştular. "Gel annem," dedim bardakları vererek.
"Babam geldi!" Oğlumun dedikleriyle kapıya doğru koşmaya başladı. Kızım hemen ardından koştu.
"Eralp!" Diye seslendim sevinçle. Kafamı döndürerek oraya baktım ve gülümsemem anında soldu.
Gökyüzünden damlamaya başlayan yağmur damlalarına baktım. Sonra geri ona.
"Alaz."
Yattığım yerden sıçradım. Öksürerek nefes almaya çalıştım. Su! Suya ihtiyaçım vardı. Tanımadığım odanın içinde sehpanın üzerinde su bardağı ve yanındaki sürahiyi gördüm. Hızlı bir şekilde elime alıp suyu içtim. Nefesimi kontrol ettiğimde rahatladım. İçinde bulunduğum odayı inceledim. Neredeydim ben?
Odanın içerisinde demir'den yapılı iki kişilik bir yatak, kahverengi bir dolap bide boydan bir ayna. Burayı tanımıyordum?
Hafızam son yaşadığım olaylar aklıma getirdi. En son ben ve Eralp evleniyorduk. Hatta evlenmiştik! Sonra o gelmişti ve yangın...
"Eralp!" Diye çığlık attım. En son yerde yatıyordu. Kapıya koşarak açmaya çalıştım fakat kilitliydi. "Hadi! Açıl artık!" Kapıyı zorlamaya devam ettim. "Kimse yok mu?! Neredeyim ben birisi cevap versin artık!"
Fakat kimse gelmiyordu. Odanın penceresine gittim ve dışarıya bakmaya çalıştım. Önü kapatılmıştı ve sadece küçük bir aralıktan bakabiliyordum fakat yeterince değildi. Kilidin açılma sesiyle sıçradım.
"Neredeyim ben!" Diye bağırdım.
"Hazal hanım sakin olun," tanımadığım genç kız konuşmuştu. "Alaz abi az sonra gelecek. Şimdilik bir şeyler ye." Elindeki tepsiyi yatağının üzerine koydu.
"Neredeyim ben ve sen kimsin?" Kaşlarımı çatarak konuşmuştum.
"Alaz beyin evindesiniz," Dedikleriyle beynim bulandı. Alaz'ın evi mi? Kız bir şey demeden hızlı bir şekilde geri çıktı ve ardından kilit sesi çıkmıştı.
Üzerime baktım. Beyaz gelinliğim kirlenmişti ve neredeyse tüm beyazlığını kaybetmişti. Burnumu yaklaştırdığımda ağır duman kokusu geliyordu.
"Yüzük!" Hızlı bir şekilde parmağıma baktım. Yüzüğüm yoktu! Gözlerim doldu. "Niye aldınız ki onu. Kimseye zararı yoktu." İç çektim. "Benim de kimseye zararım yoktu. Sadece aşık olmuştum." Ellerimi yüzüme götürerek ağlamaya başladım. Küçük bir çocuk gibi hüngür hüngür ağlamaya başladım. Artık o içimdeki mutsuzluğu içimde tutamıyordum. Hayatım niye bu kadar zamandan sonra boktan gitmeye başlamıştı. Önceden en büyük derdim derslerim ve ufak tefek arkadaş meselelerim. Şimdi bilmediğim bir konakta tutuluyordum.
Yorulan bedenimi yatağa attım. Artık bıkmıştım. Güçüm kalmamıştı sanki.
Açılan kapı sesiyle oraya baktım. İçeriye beklediğim kişi girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçış - Berdelden sonra (Mafya)
Teen Fiction"Sana yirmi dört saat veriyorum. Bir saat sonra zamanın başlıyor ve bu yirmi dört saat içinde beni bulup kaçırırsan, seninim! Ama bulamazsan benden vazgeçip bir daha karşıma çıkmayacaksın!" Gülmeye başladı. "Bu kadar mı?" Kafamla onayladım ve yüz if...